Bir jet pilotu olarak Karolin Fişekçi’nin şöhret sergüzeşti

  • 26.01.2012 00:00

Salı gecesi kanallar arasında zıplarken karşıma Teke Tek’te Fatih Altaylı’nın karşısına oturmuş, döktüren Karolin Fişekçi çıktı.

Dayanamadım, ömrümde ilk kez Teke Tek’i izledim. Bu müthiş hizmetinden dolayı Fatih Altaylı’ya teşekkürü borç bilirdim. (Bu cümleyi yazarak ödemiş oldum!)

Faltaylı’nın “genel bilmemnesi” olduğu dönemde Sabah gazetesinde attırdığı “Havaalanında yapayalnız” tadında Nobel barış ödülünü alan İranlı aktivist binlerce kişi tarafından karşılanırken bizim Nobelli Orhan Pamuk’un nasıl da TEK BAŞINA havaalanlarına gelip gittiğine dair harikulade yalnızlaştırıcı manşetleri vardır.

Hele “NE YANİ KORUNMUYO MU BU ADAM?!” diye yine manşetten feryat figân edip Pamuk’un çalışma dairesini (handiyse posta adresini vererek) fotoğraflattığı büyük “eseri” ise, çıkış tarihinden başlayarak yazarın kendi memleketinde polis korumasıyla yaşamasını/ yaşatılmasını ZARURİ kılması açısından, mühimdir.

Ayrıca şimdiki gastesi Habertürk’te “Moda Polisi” adlı bir köşe açtırttığı ve Faltaylı’nın iddiasına göre “haber getireceği vaadiyle kandırılıp” banka hesabına on binlerce lira para yatırdığı bir hanım kızımızla olan (şok! şok! şok! eşiyle birlikte açtığı) davası, halen devam etmektedir.

Bu hanım kızımız (aynen Fişekçi gibi) Faltaylı’yla “ilişki” yaşadığı, bu yüzden de onca parasını (marka çantalar filan da aldırtıp) hortumlayabildiği gibi iddialarının yanı sıra, iş yerindeki (golf sahası büyüklüğündeki) odasında Faltaylı tarafından golf sopasıyla (!) dövüldüğü gibi ifadelerini de, mahkemeye vermiş vaziyettedir.

Yani Fişekçi’nin diyelim Saba Tümer’in programı gibi “banal” programlar yerine (herrr konuda o kadar çok teklif alıyormuş ki!) Faltaylı gibi “ciddi” bir habercinin, Teke Tek gibi “saygın” programını tercih etmesi; hakikaten takdirlere şayandır.

Özellikle Pamuk’un avukatı aracılığıyla yolladığı “Sus kadın! Yoksa naparız billa” konulu ihtarnamesinin hemen akabinde!

Reha Muhtar Vatan’daki doyumsuz köşesinde “Bak kardeşim” ruhuyla yazılmış, ünlü bir erkeğin ün peşinde arsız kadınlarla NASIL baş edebileceğine dair bir tavsiye yazısı kalemlemişti. Heyhat! arkasını getirmedi.

Ben Pamuk’un yerinde olsam avukatımla ihtar çekmek gibi (dünyada eşi benzeri ilk kez görülen) ve belli ki Fişekçi’yi daha da azdıran yöntemlere tenezzül etmek yerine, bu mevzularda muhakkak bir ordinaryüs prof. olan Muhtar’a müracaat ederdim. Harbiden.

Gelelim Fişekçi’ye. Aşağı yukarı iki ay içinde röportaj vermediği zamanlarda, sitesinden filan cevap yetiştiren bu “dünyanın en seksi sanatçısı” kızımız ESASINDA hiç konuşmadığı, konuşmak istemediği, konuşmaktan yorgun düştüğü, ama niye konuşmaması gerektiğini anlamadığı, konuşkan/ açık sözlü/ esprili/ abartıya meraklı olduğu, “Orhan arayıp söyleseydi” konuşmamış olacağı, belli bir süre zaman tanıyıp sonunda konuşmaya başladığı gibi–

Mütemadiyen konuşur: röportaj/ demeç verir vaziyette olduğu halde, bu konuda bile (yani konuşmak ya da konuşmamak kadar basit bir konuda BİLE) bir çelişki yumağı olarak, bu defa ekranlardan önümüze yuvarlandı.

Hakikaten Fişekçi’nin kuşağından bir ağızda 8-10 sanatçı sayabileceğim halde (zira o Bedri Baykam dışında kimsenin tanınmadığı kanaatinde) ismini ben ömrümde ilk kez alışveriş merkezi fotoğraflarının “patlamasıyla” duydum.

Zaten karma sergiler, Amerikan Hastanesi salonunda bir solo gibi, hiç kimsenin ciddiye alamayacağı bir sanatçılık geçmişi var. Ancak bu kat’i surette “kötü bir ressam” olduğu anlamına gelmiyor. Pembe silikondan topunu çok beğendim ben, mesela. Resimlerini ise (canlı olarak) görmek lâzım.

Ve fakat ün kazanmaya feci derecede aç ve açık bir şahsiyet olduğu ortada. Pamuk’la olan ilişkisinin pimini çekerek, açlığından ölür göründüğü, on beş dakikasını elde ettiği de muhakkak.

Fişekçi’de bence ilginç ve tatlı olan yan bu: bir jet pilotu gibi kendi rezaletine yol alması! Bindiği dalı kesmesi! Yediği kaba tükürmesi! Kaybetmeye (üstelik güle oynaya) oynaması!

Zira Faltaylı’nın karşısında alabildiğine “calm and connected” (sakin ve bağlantılı) bir portre çizerek, çok yumuşak ve hoş bir üslupla konuşup düzenli aralıklarla gülümseyerek verdiği mülakatın sonlarına doğru “Peki Orhan Pamuk sizi arasa yine onunla birlikte olur musunuz” sorusuna verdiği cevap hem aydınlattı (bu kadının kim olduğu hususunda) hem de feci üzdü beni.

Evet! tekrar birlikle olurmuş Karolin Fişekçi Orhan Pamuk’la! Yani onunla bir itişme vesilesi- bir aşk ve tutku tahterevallisi- “pasyon”da her şey mubah kafasıyla da yediği bu herzeleri; ortaya çıkıyor bu cevabıyla. Ve bir bindiği dalı kesme üstadesi olduğu da!

Fişekçi en kapsamlı/ müthiş röportajını Gülenay Börekçi’ye verdi (Habertürk’te) ve de orda hakikaten korkunç laflar etmiş vaziyette Kiran Desai’ye. (Sonraları frene bastı Esas Kadın’a giydirme hususunda.)

O röportaj ve daha sonra verdiği üç röportaj derinine okunduğunda Booker ödüllü bir Hint Entelektüel Prensesi olan Desai’den (bir türlü) ayrılamayan Orhan Pamuk’u beyaz atına atlayıp bu röportajlarla (Desai’yle ilişkisini geri dönüşsüz biçimde yaralayarak) KURTARMAK isteyen bir şövalye de söz konusu, inanın.

Uyuyan Güzel’i (Orhan Pamuk) Kötü Peri’nin (Kiran Desai) lanetinden kurtaracak, atının terkine attığı gibi kendi ülkesine götürüp sonsuza dek onunla mutlu olacak!

Orhan Pamuk’un hinoğlu hin/ kaçın kurası/ 60’larında bir adam olduğunu nasıl da görmezden gelen hedefe kitli bir jet pilotu yaklaşımı var Fişekçi’nin tutumunda! Bu yüzden bu ilişkide Kurtarıcı’nın/ Prens’in/ Maço’nun/ Penis Sahibi’nin kendisi olduğuna dair göndermelerinin hiçbiri yanlış değil.

Yalnızca bu illüzyonu onunla birlikte (muhtemelen bir nevi) yaratmış olan “sevgilisi” Orhan Pamuk’u hiç tanıyamamış/ okuyamamış olduğu gerçeğinin kayalarına toslamamakla kalmıyor Fişekçi–

İnanın bana; gerçekliğe dair HİÇ AMA HİÇBİR KAYAYA inatla/ azimle/ kararlılıkla tosslamıyor. “Henüz ilişkinin bitmediğine” dair tuhaf inancı; ve evet! Pamuk onu ararsa birlikte olmayı kabul edeceğini (hiç incinmemiş! aldırış etmemiş! utanmamış! üzülmemiş!) söylemesi, bende Fişekçi’nin üç dörtlük bir kadın sosyopat olduğu kanısını güçlendirdi.

Bir arkadaşımın dediği gibi: hakikaten artık sosyopatlık norm oluyor, hakikatle bağlarını koparmamakta ısrarcılar mutlak bir azınlığa/ mutsuzluğa mahkûm yalnızlara dönüşüyorlar dünyamızda.

Seksekte adımlarını sayan bir kız çocuk gibi her iki-üç cümlenin sonunda ısrarcı/ çapkın/ tatlı gülümsemesi, sağ gözüyle sürekli bir kamerayı/ kendi görüntüsünü/ aynayı filan takip ederek mütemadiyen saçlarıyla oynaması filan–

Oldukça sıkıcı ve korkarım sığ biri olmasına rağmen, kendini deli/ cesur/ mühim sanatçı olarak görmesi, boza- salep serisinin (tamamiyle “oral” portreler) a! yanlış ve pornografik “yorumlanmasının” onu şaşırtması, “tatlısu Ermenisi” konulu ortaokul ikinci sınıf kompozisyon ödevinin “bu” ilişkinin başlangıç asfaltı olması–

“Mahmutpaşa Tracy Emini”nden öteye gidebilmesi için HAKİKATEN yürekli ve bağlantısız olmasını ve pek tabiidir ki aşk oyunlarını oynayamayacak/ pasyon ihtiyacını asla karşılamayacak fevkalâde ünlü adamlar yerine, rol modeli Tracy Emin gibi Türk balıkçılarla filan takılmasını tavsiye etmeyerek, bitiriyorum.

Zira tavsiye- ötesi birine benziyor Fişekçi. Kendi yankılaması dışında söylenenleri duymayan. Duymayacak.

Hem ben kim, tavsiye vermek kim?

Sosyopatın dostu da/ akılvereni de diğer sosyopatlar oluyor/ olmalı muhakkak ki Sosyopatlar Dünyası’nda.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums