Her Türk Asker-iye Yalakası Doğar– Orası Kesin!

  • 15.01.2012 00:00

Engin Altan Düzyatan diye bir oyuncu var: Şimdilerin “heart-throb”u (gönüldeşen) o anladığım. Geçen sene “Kadınların En Seksi Bulduğu Adam” filan seçildi yanılmıyorsam.

İki- üç kere filan, sunduğu “Ne Kadar Aptal ve Cahil de Olsanız/ Size Para Kazandırmaya Kararlıyız” yarışma programında OLAY YERİ İNCELEMESİ yapma imkânını yakaladım: Kasabasından kaçan bütün eltiler- görümceler onunla karşılaşabilmek için gelmişler yarışmaya.

Oyunculuk eğitimiyle iyice “toklaştırılmış” sesini konuşturuyor, gereken yerlerde “beyaz dişlerimi gösterir/ düşürürüm seni” düğmesine basıyor.

Amanin kızanlarımız- kadınlarımız nasıl gıt gıt gıdaklıyorlar bu genç adamın karşısında; nasıl bi gerdan kırıp hoplatıyorlar!

“Yahu kocanız/ dayınız/ bakkalınız- çakalınız yok mu; dönünce Manisa’ya/ Bandırma’ya bunca süte batırılmış etikek’leşmenin hesabını nasıl vereceksiniz ki?!” tarzı gerilim dolu izledim ben kadınlarımızın Engin Altan karşısındaki salınımlarını.

Hakkında TÜM bildiklerim bu izlenimlerden ibaret olan Genç Adam, geçenlerde bir sitenin alıntıladığı mülakat görüntüleriyle çıktı karşıma. “Küplere Binmiş! Sert Çıkmış!” zira.

“Anadolu Kartalları –Part: Orduya Hürmet/ Bombalamaya Reklam” filminde (pek tabiidir ki) başrollerden birini oynamış.

Ve fakat sahiplerinden birinin (diğerini tanımıyorum) Şirin Sever olduğu bu magazin programında bir delleniyor, bir celalleniyor filme dair edilen kelâmlar konusu açılınca! Sanırsın Halit Ergenç’in gölde bir nilüferin üstüne konuşlanmış hiddetli bir kurbağayı gide- giderek daha çok andırdığı Kanunî Sultan Süleyman!

Efendim: dile kolay TAM YÜZ ELLİ KİŞİNİN EMEĞİ varmış! Yetmemiş: ON DÖRT MİLYON lira HARCANMIŞ bu filme! Boru değil; Türk Ordusu’nun katkılarıyla/ know how’ıyla/ denetimiyle yapılmışmış. Kolay mıymış? Ulan Eleştirmen kolay mıymış?

Sıcak evlerinde kahvelerini içerek sinema eleştirmenleri (belki evleri buzz gibi/ belki oralet içiyorlar?) “Bla bla bla” yapmışlarmış. Bu ne rezillikmiş! Sorumsuzlukmuş! Alçaklıkmış! Düşüncesizlikmiş!

Engin Altan Düzyatan “Bla bla bla” deyip/ kahve içen eleştirmen taklidi yaparken harbiden “Bi daha yap! Nolur nolur bi da yap!” diye öyle bir gıdakladı ki Şirin Sever–

Dehşetler içinde kaldım korkudan.

Ve fakat o yalnızca “antreymiş”; daha salona buyur edilmemişiz! Meğer.

Şirin Sever’in adını bilmediğim program partneri bey atılıp “O eleştirmenlerin maaşından kesilmeli paralar!” Buyurdu. “Otuz yıl- kırk yıl ödesinler de akılları başlarına gelsin!”

Şimdi: filmin maliyeti olan ON DÖRT MİLYONU gariban Türk eleştirmenlerinin cümlesi, dört yüz- beş yüz yıl boyunca her gün film eleştirisi yazsalar denkleştiremezler –orası kesin.

Ben bu tarz filmleri fevkaladenin fevkinde sıkıcı/ fuzulî, ayrıca siyaseten yanlışçı telakki ettiğim için, eleştirilerini dahi okumuş değilim.

Ama densiz Türk Sinema Eleştirmenleri “Filmde çatışma yok!” filan gibi son derece rasyonel eleştirilerde bulunmakla kalmamış (burada “Tanrıların Gazebosu Part-18”de başrolü hak eden bir rol kesiverdi Düzyatan) BİR DE (evet! şimdi soluklarınızı tutun) FİLMİN SONUNU YAZMIŞLAR!!

Yurt Dışında bunun cezası: müebbetmiş, enjeksiyonla idam, gaz odasında son yemekmiş! Handiyse bu kin ve intikam tramvayına atladılar Engin Altan’ı sağırlama gayreti içinde program sahipleri. Özellikle “bey” olanı. Yahu: bir Türk filmi taş çatlasa altı haftada “kotarılıyor”. Altı haftada YÜZ ELLİ kişinin (kutsal) emeklerinin karşılığı olan para (meblağ) nedir ki: Eleştirmenler bu kutsal ineğe tükürmüş muamelesine layık görülüyorlar? İkide birde?

Oysa o on dört milyonla diyelim fiberoptik fabrikası kurulsaydı, ya da (askerî) bot imalathaneleri açılsaydı yurdun dört bir köşesinde binlerce işsize hayat boyu iş imkânı sağlanırdı. Sorun BU MUDUR YANİ?

Türk Filmlerine gidip de elleştirme cüretinde bulunan her eleştirmen/ köşeci “tüyü bitmemiş yetimin biberonunu kıran hain yılan” muamelesine müstahak görülüyor fantastik bir biçimde.

Oysa tavuk fabrikası kuran herhangi bir müteşebbis her nasıl başkalarını suçlama hakkını bulmuyorsa/ bulamazsa, paracıkları okkalamak için FetihGoraİvedik ya da Top Gun San filmlerini yapan, bunu tercih eden yatırımcı da “Vay sen benim kutsal ineğime nasıl tükürürsün?!” havasına girmekten vazgeçmeli.

F16’larla uçmanın zevkini yudum yudum yaşamakla kalmıyor ayrıca bu oyuncular BU filmle: Aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetlerinin yüzüncü yılı şerefine yapılan bir- iki- üç nevi bir Türk Militarizm reklam filminin, gönüllü neferleri olarak siyasî tercih DE yapmış oluyorlar.

Bakınız: daha pek yakın zamanda Uludere’de geçimini temin etmek için sınır kaçakçılığı yaparken bombalanarak her bir parçaları bir başka kayanın ardına saçılan gencecik Kürtler’i katleden şanlı Türk Ordusunun/ muhteşem Türk Pilotlarının reklamını DA yapmış oluyorsun sen (başrolünü taçlandırdığın) Anadolu Kartalları filmiyle.

“Lear jet’ler İLK KEZ bir filmde kullanıldı. Bizim filmdeki hava çekimleri, dünyada daha yapılmadı,” diye (yarı) bilinçsizce övünürken, otuz beş yıldır bitirtilmeyen bir iç savaşın taraflarından birinin hem kutsamasını/ goygoyculuğunu/ fan’liğini yapıyorsun–

Hem de: “askerî demokrasi” modelinden (anayasasıyla/ andıçlarıyla/ şeffaflaşmayı reddiyle) BİR TÜRLÜ “normal demokrasiye” (bildiğimiz: Avrupa standartlarında bir demokrasiye) geçmemize razı olmayan–

Hakiki Demokrasiye kavuşamamamız için yaptığı ayak- el ve bomba oyunlarının sonu gelmeyen–

Gücünün devamlılığını temin edebilmek için (damarlarındaki kan kadar) muhtaç olduğu bir iç savaşı BUNCA YILDIR inatla/ sebatla/ azimle ve her türlü manipülasyonla sürdüren bir Askeriye’nin REKLAMINI YAPIYORSUN.

Farkında mısın?

Ayırdında mısın?

Amerika’da DAHİ artık (yirmi yıldır filan) Top Gun’lar/ Mun’lar yapılmıyor. Yapılamıyor.

Bunca yıldır bunca cana mal olmuş bir iç savaşın sürdüğü/ sürdürüldüğü topraklarda, sen kalkıp Türk Ordusunu, Türk Jetlerini kutsayan/ yücelten/ arzu nesneleştiren bir filmde başrol oynuyorsan–

BARİ “filmin dramatik kurgusundaki eksikler” diye bisküvi geveleyen Türk Eleştirmenlerine tahammül ediver küçük kardeşim.

“Her Türk asker (yalakası) doğar!” sözü yerden göğe doğru hakikaten.

Ve militarizm bağımlılığının/ askeriye sevdalılığının bu denli “masum”, “hoş görülür”, “sevilesi” bulunduğu Bu Topraklarda NE desek boş!

Ne yazsak nafile!

Beyhude!

Fuzuli.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums