Memleketin Erol Köse sorunsalı kartopulanıyor

  • 18.12.2011 00:00

 Şimdi Sağır Sultan bile kulaklığını taktığı saatlerde duymuştur: Vakti zamanında Dr. Erol Bey diye deli açması şarkılarıyla bildiğimiz, sonraları esnaf (bakın: bakkal demiyorum) parçaların prodüktörü, bir zamanlar Uzanlar’ın baş kâhyası, sonra da galiba ihbarcısı olan–

Bu adam “twitter” denen, kelimenin nasıl yazıldığından bile emin olamadığım, işte bana millerce uzak o âlemin (Sosyal Pavyon), büyük bir anarşisti, belki teröristi, kesinkes ajan provokatörü olarak ortalığı ne biçim sallıyor.

İlginç olan şu: Geçen gün çok kıymetli ve bütün bu magazinel dünyaların (bir nevi) içinde olan bir arkadaşım “Farkında mısın,” dedi, “adamın musallat olduğu bütün isimler bizim de nefret ettiğimiz kişiler. Hani aralarında, bir kişi yok ki, saldırdığı için bozulalım, ‘Buna da yapılır mı ya!’ diyelim.”

Doğru valla!

İsabetli bir nefret atışçısı/ kin ve intikam pilotu olarak illet isimlerin üstüne abanıyor Erol Köse. Bir anlamda, mutlak çoğunluğumuza “oh! oh!” dedirtiyor. Zira takıntılı olduğu isimler: fazlasıyla ortalıkta, ziyadesiyle şirret, bütün rahatsız edici özellikleri sayesinde de meşhur olmuş, köşe başlarını tutmuş, parsayı ziyadesiyle toplayan –korkunç şöhretler.

Seda Sayan’ın kendini bir nevi “God Mother” olarak konumlayarak nasıl esip üfürdüğünü, özgüvenden çatlamasına ramak kalmış bir haletiruhiyeye tamamen gömüldüğünü, her ne uyduruk araştırmayla “ennn güvenilir” filan çıkmışsa, bunu âlemin yüzüne gözüne sokmaktan dev bir (kırmızı ojeli) parmağa dönüştüğünü filan düşünürsek–

Harbiden google’layarak herkesin ulaşabileceği (üstelik gayet güzel) çıplakımsı fotoğraflarını saçtı diye ortalığa Erol Köse, tam bir Mafyöz Ana raconları kesmekten beis duymadı. Surata tükürmeler, çantayla itmeler filan. İğrençti.

Üstelik Erol Köse’ye benzer bir kumaştan kendini ısrar ve özenle dokumakta olan Nihat Doğan atıldığı gibi: “Açarsam kutuyu/ Görürsünüz gününüzü” tarzı tehditledi ortalığı. Köse’ye arka çıktı Dilli Doğan.

Seda Sayan’la olan “mazi kalbimde bir-iki-üç utançtır” janrından (her ikisi için de, anlaşılan) ilişkisini düşünürseniz–

Erol Köse haksız bir adam değil yani.

Taarruz ettiği bütün sahte yaldızların dökülmesinde yarar var. Sinirimizi de zaten, bozuyorlar. Biraz off olsunlar.

Münasebetsiz bir adam mı? Hem de nasıl.

Ölçüsüz mü, densiz mi, hadsiz mi, gel gitli mi? Bunların hepsinin cevabı korkarım evet.

Acun Ilıcalı jürilikle gündemin orta yerine (az biraz daha saygın ve üstelik para karşılığı) bir karpuz gibi yuvarlanmasına izin vermedi diye–

Çekti bombanın pimini: Reyting Mafyası üç bin parçaya ayrılıp on dört bin yana saçıldı. Asıl suçladığı partiler olan CEO İrfan Şahin’le Acun Bitmez Medya’nın akıbetini bilemiyoruz gerçi henüz.

Ergenekon İdeolojisi’nin gönüllü (ve muhtemelen ticari bağlantılı) neferleri olarak çalışan internet siteleri derhal ağaları/ kralları/ efendileri İrfan Şahin’in yanında yer alıp SERT KAYAYA ÇARPTI filan gibi manşetlediler: Meğer İrfan “ağbileri” bir zrilyonluk tazminat davası açmış Erol Köse’ye.

Türkiye’de bir zrilyonluk da dava açsan, beş bin liralık da; netice aynı. Beş bin lira verir taş çatlasa hâkimler. (Başbakan’a on bin lira verdirtiyorlar.)

Bu yüzden on yüz bin milyarlık davalar açmak yalnızca dava açanın NE kadar zengin, NE kadar güçlü, NE kadar mühim olduğunu dosta düşmana davulzurnalamak için seçilen bir “yöntem” –o kadar.

İrfan Şahin’in Doğan Grubu’ndaki (bu skandallardan sonra) durumu sis perdelenedursun–

Şunu anlamıyorlar mı? Erol Köse tehlikeli; zira kaybedecek hiçbir şeyi yok!

Onuru, gururu, mevkii, parası, pulu, statüsü, sorumluluğu, bilinci–hemen hiçbir şeyi yok ki Erol Köse’nin.

Ya yola böyle çıkmış, ya engebeli arazide yukarı doğru tırmanmaya çalışırken hepsini tek tek fırlatıp atmış sırtından.

Şimdi bir kuş kadar, ya da herhangi bir hedefe kilitlenip NE PAHASINA OLURSA OLSUN, vurmaktan vazgeçmeyecek bir hayalet/ bir avcı/ bir seri katil kadar bağlantısız, geri dönüşsüz, bir anlamda “özgür”. Bu yüzden de güçlü. Güçsüzlüğünün içinden bir “güç” yontmuş –inşa etmiş kendine.

Bazı kişilerin, “intikam aracı kurumu” olarak da kullandığını düşünüyorum Erol Köse’yi.

Medya Âlemi/ Magazin Uzayı o denli çamurlu bir bataklık kıvamını almış vaziyette ki; birbirinden intikam almak isteyen: burnunu sürtmek/ rezili rüsva etmek/ ipliğini pazara çıkarmak, bir sürü insan var muhakkak.

Bunların Erol Köse’yi “kiralık rezil edici” olarak kullanmak istemelerinden daha doğal bir durum düşünemiyorum, bu suni olarak şişirilmiş dünyalarda.

Yani aracı kurum: kiralık ya da dönemsel saldırgan/ tehditkâr/ muhbir potansiyelini de gözardı etmemek lâzım Erol Köse’nin.

Bir yandan yalnızca kirli olana, imajıyla hakiki personası arasında dağlar kadar fark olana (“fake”) ve bu sahtelik üstünden acayip yükselmiş olana çakan eğlendirici kahraman (Robin Hood) cephesi var; diğer yandan da pis bi anti-kahraman (Penguen) cephesi var Erol Köse’nin.

Joker’e de benzemiyor değil. Ya da Batman’in diğer kötü figürlerine: sevimli ve çok cepheli, itici ve bezdirici de.

Yani: her serseri mayın gibi, tehlike ihtiva ediyor ve yalama olmuş (cezadan korkmaz/ aldırış etmez) tabiatıyla eğlendirici hoşa da giden bir anti-kahramanı olduğu kadar, rahatsız edici (ve kurtulmak isteyeceğiniz)  bir çıbanı da çağrıştırıyor.

Yıllar yıllar önce Kelebek Ödül Gecesi’ne gitmiştim Hürriyet’te. (Yani bilenip, “onlarla” yollarımı giderek ayırmamdan önceki zamanlar olmalı.)

Orda “groupie” kılığında (yaparım zira öyle fan clup taklitleri; özellikle “matrak” ya da “manyak” şöhretlere) Dr. Erol Bey’in yanına koşup “Hayranınızım!” filan demiştim. (Pek tabiidir ki: beni tanımadığını ümit ederek. Tanınmıyordum da zaten. Ya da hep tanınmamayı ümit etmekteyim.)

Arkasında Uzan Dağları, pek afili zamanlarıydı. Bariz şekilde benden rahatsız oldu. “Yanımda kartım yok,” dedi.

Kartını filan istediğim yoktu.

Ne yapayım zaten kartını? Bana verilenleri üç-beş dakka içinde yırtar atarım.

Ama kara gözlerinde bir “abyss” gördüm. Hani kedilerin sırtı kalkar, tüyleri dikleşir rahatsız edici bir şey görüp hissettiklerinde.

Aynen öyle oldum. Büyük bir rahatsızlık duydum gözlerinde “gördüğüm” bir şeyden.

Aynı his, Huysuz Virjin ve Erkan Özerman’la tanıştığımda da musallat oldu bana. Bu “üç” figüre dair bir “sezgi”.

Bence bazı insanlara, muhakkak “din” lâzım. Hakikaten.

Dinsiz idare etmek/ idame etmek hayatı; iyi ve ahlâklı olunca çok daha kolay zira. Ahlâklıysan, dinsizlik gider/ oluyor hayatta.

Böyle “abyss”li gözler ne anlama gelir? Kimdir gözlerinde uçurum taşıyan bu tipler; nerden geliyorlar, nerelerden?

Bunun cevabını bilmiyor, bazen hissedebiliyoruz yalnızca.

Ben de ruhumun sırtındaki tüylerin kabardığını hissettim işte: sezgisel bir ürkme, derin bir rahatsızlık.

Vardır mutlaka bir, ya da pek çok anlamı evrende. Vardır. Mutlaka.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums