- 24.01.2016 00:00
Kürtlerin makus talihinde zorunlu göç, gözaltında kayıplar, işkenceler, faili meçhuller vardı, şimdi sıra insansızlaştırmaya geldi. AKP Hükümeti’nin, sokağa çıkma yasağı uyguladığı onlarca mahalle günlerce polis ve asker kuşatması altında kaldı, ağır silahlarla ve tanklarla ateş alında kalan yüzlerce sivil hayatını kaybetti, cenazeler günlerce sokak ortasından kaldırılamadı. Tankların, panzerlerin gezdiği mahallelerde elektrik ve su kesildi, gıda ve sağlık gibi temel ihtiyaçlara erişim sağlanamadı, ambulansların girişi engellendi.
Kürt coğrafyasında yaşayan halka acımasızlığın her türlüsü yaşatılırken, bir yanda da yüz binlerce insan göç etmek zorunda bırakılıyor. Çatışmalarla, neredeyse taş taş üstünde kalmayan, harabeye çevrilen kentlerde hem tarihi doku yok ediliyor hem de bu kentlerde insansızlaştırma politikası devreye sokulmak isteniyor.
AKP Hükümeti’nin geçen yıl temmuz başlattığı, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da, “Huzur geri gelene kadar devam edecek” dediği “Barış ve Huzur Operasyonu” sonrası süreci yerinde inceleyen Amnesty International (Uluslararası Af Örgütü), operasyonları eleştirerek, “Bölge halkı sert ve keyfi uygulamalar nedeniyle büyük zorluk içerisinde yaşıyor. Hükümetin saldırıları 200 bin kişinin hayatını tehlikeye atıyor” açıklamasında bulundu. Sokağa çıkma yasaklarıyla da, bölge halkının “toplu cezalandırıldığı” ifade edildi.
Sokağa çıkma yasağı uygulanan bölgelere uluslararası gözlemcilerin alınmadığı hatırlatılan raporda, bölgedeki durumun ne boyutta olduğunu anlamanın zorlaştığı vurgulanırken, operasyonları eleştirenlerin de cezalandırıldığına yer verildi. Af Örgütü’nün devreye girmesi başlı başına önemli bir gelişmeydi.
Af Örgütü’nün tespitini doğrulayan bir başka rapor da Davos’tan geldi. Dünya Ekonomik Forumu’nda açıklanan Dünyanın En İyi Ülkeleri raporunda 30. sırada yer alan Türkiye’nin insan hakları konusunda AB standartlarının altında kaldığı, Kürt nüfusu üzerindeki büyük baskı olduğu vurgulandı. Türkiye’nin insan hakları, çevre duyarlılığı, toplumsal cinsiyet eşitliği, inanç özgürlüğü, mülkiyet haklarına saygı, güvenilirlik ve siyasi gücün dengeli dağılımı kriterlerine göre hesaplanan yurttaşlık notu 10 üzerinden 0.3.
Yakın tarihimiz pek çok Kürt tehciriyle dolu. Cumhuriyetin ilk yıllarında mecburi iskan yasalarıyla binlerce Kürt aile başka illere zorla sürgün edildi, 1980’lerin ortalarında başlayıp 1990’larda devam eden çatışmalı dönemde 50 binden fazla insan yaşamını yitirdi. Bu süreçte 3500 yerleşim yeri zorla boşaltıldı, 3 milyondan fazla insan zorunlu göçe tabii tutuldu. İnsanlar, yoksulluğa mahkum edilirken, gittikleri yerlerde ayrımcılığa ve dışlanmaya maruz kaldıkları için ötekileştirildi, kimliksizleştirilmeye çalışıldı.
Şimdilerde de Kürt illerine yönelik iktidarın mevcut konseptinin bir parçası olarak, yerleşim alanlarının tamamen boşaltılması, ağır silahlarla yapılan müdahalelerle korkutma, halkın iradesini kırma ve en nihayetinde insansızlaştırma politikası devrede. Son aşamada ise Kürt illerinin “kentsel dönüşüm” adı altında TOKİ’ye peşkeş çekilmesi geliyor. Pilot bölgeler Sur, Silopi, Cizre, Nusaybin…
Sur’da özellikle tarihi yapıların hedef alınarak top ateşiyle yıkılması, Sur’a tanklarla girilmesi, hem tarihi yok etme hem de hafızasızlaştırma yönünde ciddi yıkımlar olarak karşımızda duruyor. Aynı şeyin yerinden edilmelerle tarım alanında da yaşandığını söylemek mümkün.
Başbakan Davutoğlu, geçen hafta Silopi’de mahalle ve sokaklarda “temizlik” operasyonun tamamlandığını, Hakkari il merkezinin Yüksekova’ya, Şırnak il merkezinin de Cizre’ye taşınacağını açıkladı. Bir kentin merkezi, o kentin dışında bir irade tarafndan, tepeden inmeci bir uygulamayla başka bir yere taşınıyor.
Bu dayatma tamamen militer kentleşmeye, TOKİ eliyle kentleri işgal etmeye ve sonunda da Kürtleri yaşadıkları bölgeden sürmeye ve mülksüzleştirmeye kadar varıyor. Yakıp yıktıktan sonra TOKİ’nin göreve çağırılması, HDP’nin siyaseten bölgede itibarsızlaştırılması, zaten baskı altında tutulan Kürt coğrafyasındaki yerel yönetimlerin işlevsizleştirilmesi çabalarıyla mevcut sorunları çözeceğini düşünmek büyük bir basiretsizliktir.
PELİN CENGİZ / HABERDAR
Yorum Yap