- 9.02.2015 00:00
Gezegen üzerinde sanayileşmek, kalkınmak, daha çok üretmek ve dolayısıyla daha çok tüketmek adına insanlığın kendi eliyle yarattığı çevresel felaketler, bizi giderek daha fazla hiç deneyimlenmemiş bir kaosa sürüklüyor. Kriterlerini yaşamın sürdürülebilirliği üzerine değil de şirketlerin devamlılığı ve kârlılığı üzerine kuran ekonomik düzenin doğanın korunmasından, yaşama ve yaşam alanlarına saygıdan ne kopuk olduğunu gösteriyor.
İklim değişikliği, gezegenin şimdiye dek en büyük ortak sorunu diyenlerin başlattığı “İklim İçin, Ben de Varım!” kampanyası, bu yıl Türkiye’nin başkanlığında 15-16 Kasım’da toplanacak G20 zirvesi öncesi, “İklim krizinin sorumlusu G20 Antalya’da, çözüm arayanlar İstanbul’da” başlığı ile İklim Forumu veİklim Yürüyüşü düzenliyor. Aralık ayında Paris’te toplanacak COP21 (BM İklim Değişikliği Sözleşmesi Taraflar Konferansı) kapsamında çıkacak iklim anlaşması dünyadaki tüm canlıların kaderini belirleyecek. Şimdiye kadar birçok sosyal, ekonomik ve ekolojik krize sebep olan, şimdi ise iklim krizinin sorumlusu G20 ülkeleri bu tarihî zirveden önce son kez Türkiye başkanlığında Antalya’da biraraya geliyor.
Tam bu noktada, G20 ülkelerinin fosil enerjilere verdiği teşvikler öne çıkıyor. Bu yılki G20 zirvesinin gündem maddelerinden biri de bu. Zirve öncesi, IMF tarafından fosil yakıt teşvikleri üzerine bir araştırma yayınlandı. Dünyada 2013’te verilen enerji teşviklerinin miktarı 4,9 trilyon dolara ulaşmış. 2015’te bu rakam tahminen 5,3 trilyon doları bulacak ki, bu da küresel GSYİH’nın yüzde 6,5’i demek. Hattâ bu teşvikler, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin GSYİH’larının yüzde 13 ila 18’i oranına kadar çıkabiliyor.
Kemerburgaz Üniversitesi’nin yaptığı bir çalışmaya göre, Türkiye’nin 2013 rakamlarıyla kömür endüstrisine verdiği toplam teşvik miktarı yaklaşık 730 milyon doları buldu.
2009’da Pittsburgh’daki G20 zirvesinde fosil yakıt teşviklerinin terk edilmesine dair alınan karara rağmen, özellikle G20 ülkelerinde fosil yakıtlarına verilen teşvikler giderek artıyor. Araştırmaya göre, G20 ülkelerinde halen kömür, petrol ve doğalgaza verilen teşvikler, yıllık kişi başına 1000 dolar olarak gerçekleşiyor.
İklim değişikliği 2012’den beri her G20 zirvesi bildirgesinde global çözüm gerektiren global bir sorun olarak tanımlanıyor ve eylem geciktikçe mücadele maliyetinin artacağı da kabul ediliyor. Her bir bildirgede G20’nin UNFCCC (United Nations Framework Convention on Climate Change- Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi) sürecini destekleme taahhüdü yineleniyor ve son COP sonuçlarının desteklendiği söyleniyor. Ancak, uygulamada iş kâğıt üzerindeki kadar kolay değil.
IMF’nin raporuna göre, fosil yakıtlar içinde en fazla teşvik, en çok çevresel felakete neden olan kömüre veriliyor, tüketimi azaltacak hiçbir vergi de getirilmiyor. Yıllık toplam 5,3 trilyon dolara ulaşan bu teşviklerin kaldırılmasıyla küresel düzeyde sera gazı emisyonları yüzde 20 düzeyinde azaltılabilir. Ayrıca, bu teşviklere son verilmesiyle, yıllık hava kirliliği kaynaklı 1,6 milyon insanın erken ölümü de önlenebilir. Hem teşvikleri kaldırıp hem de enerji fiyatlarında reform gerçekleştiren hükümetlerin, 2,9 trilyon dolar kazanç elde edeceği de yine raporun bulgularından biri.
Fosil yakıt teşviklerinin sebep olduğu olumsuz ekonomik sonuçlar ortada. Bu teşvikler çoğu zaman fazlasıyla maliyetli. Eğitim, sağlık gibi başka alanlara devlet bütçesinden daha az pay ayrılmasına, savurganlığın ve tüketimin artmasına sebep oluyor. İklim değişikliğiyle mücadeleyi de güçleştiriyor, insan sağlığını tehdit ediyor. Hattâ kimi durumlarda teşviklerin istenen hedefleri yerine getiremediği de bir gerçek.
Bu yılki G20 zirvesindeki de dünya ekonomisinin yüzde 85’ine yön veren ülkelerin teşvikler konusunda alacağı kararlar, kim ak kim kara ortaya koyacak.
pelincengiz@gmail.com
Yorum Yap