- 3.08.2014 00:00
Roman Polanski... Zürih Film Festivali için İsviçre’ye girerken, 1977’de 13 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz ettiği suçlamasıyla polis tarafından gözaltına alındı. İsviçre’de yedi ay ev hapsinde tutulduktan sonra ABD’ye iadesi talebinin reddine karar verildi. Serbest kaldı, Zürih ve Locarno Film Festivallerinde yaşam boyu onur ödülleri aldı, halen film çalışmalarını sürdürüyor.
Dominique Strauss-Kahn... 2011’de cinsel taciz, zorla alıkoyma ve otel odasında temizlik görevlisine tecavüz girişimi suçlamasıyla New York’ta tutuklandı. Adının Fransa başkanlığı için geçtiği bir dönemdi, bu olayın ardından IMF başkanlığından istifa etti. Hakkındaki taciz davaları süredursun, DSK, Sırbistan’a ekonomi danışmanı oldu, anketlerde Élysée Sarayı’nda görülmek istenen siyasetçiler sıralamasında birinci.
John Galliano... Christian Dior Modaevi’nin ünlü tasarımcısı 2011’de Yahudi bir grup kadına hakaret ettiği ve anti-semitik söylemlerde bulunduğu için Paris’te tutuklandı. İnfial yaratan olayın ardından kefaletle serbest bırakıldı, Dior’daki görevinden uzaklaştırıldı, legion d’honneur nişanı elinden alındı. Kısa süre sonra Oscar de la Renta’nın kanatları altında moda dünyasına dönüş yaptı.
Bertrano Cantat... Fransa’nın en muhalif müzik gruplarından Noir Désir’in solisti, 2007’de sevgilisini döverek öldürmekten sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı, dört yıl tutuklu kaldıktan sonra “iyi hâlden” şartlı tahliye edildi. Serbest kaldıktan sonra işlediği suçla ilgili basına açıklama yapmayacak, şarkı söylemeyecekti. Konserlerde yer aldı, yeni kurduğu grubuyla albüm çıkardı.
Bunlar, dünyanın gözleri önünde erkekler tarafından işlenmiş kadına yönelik suçlara verilebilecek birkaç örnek. Onları ortaklaştıran en büyük özellikleri erkeklerin işledikleri suçlar neticesinde yeterince ceza almış olmamaları, aldıkları cezaların kadına yönelik hakaret, taciz, tecavüz, cinayet suçlarına yönelik caydırıcılık içermemesi, üstelik suçu işleyen tarafların kariyerlerine neredeyse kaldıkları yerden devam etmeleri...
Türkiye, bu konuda “efsanelerle” dolu. Kadına dair bugüne kadar neleri konuşmadık ki... Üç çocuk, kürtaj, tecavüz çocuğuna devlet bakar sapkınlıkları, ertesi gün hapı, tesettüre uygun hostes kıyafeti, kırmızı ruj, hamileyken sokağa çıkılmaması, gebelik testi yaptıran kadının kocasının aranması, okullarda kızlı erkekli oturulmaması...
Bunlar bu iktidar döneminde, bu iktidarın ileri gelenlerince dillendirildi, günlerce gündemde tutuldu. Bülent Arınç’ın son açıklamaları, kadına yönelik bu söylemlerin zirvesidir. Kadına yönelik şiddete dair kışkırtmadır, iffeti, ahlakı sadece kadına dair bir mesele gibi gösterip, ayakkabı kutularından saçılan, sıfırlanamayan paraları görüp “helal olsun size” diyen, iktidara “ak” kefenleriyle siper olanlara, abilerinden suça teşviktir. Çünkü cinselliği bastırılmış muhafazakâr eril dil böyledir, kadınlar, sokak ortalarında tecavüze uğrayabilir, tekme tokat dövülebilir, kurşunlanabilir, ev içi şiddete maruz kalabilir, işyerlerinde taciz edilebilir, yeter ki kahkaha sesi yükselmesin!
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2013 Global Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre, Türkiye 2006’da 115 ülke arasında 105. sıradayken, geçen yıl 136 ülke arasında 120. sıraya gerilemiş. Sadece bu yılın ilk altı ayında 139 kadın cinayeti işlenmişken, bunun üzerine gitmek yerine kadın kahkahasına kafayı takmak, yeni cinayetlere davetiye çıkarma ciddiyetsizliğinden başka bir şey değildir. Hem de işlenen cinayetlerin yüzde 39’unun sebebi “kadının, hayatına dair bir karar vermek istemesi” iken...
Dünya belki geç tanıdı ama Arınç’ın, erkeği kadına yönelik suç işlemeye teşvik eden bir siyasetçi olarak dünya çapında imajı artık çok sağlam. Üstelik, bu yaptığının en ufak bir cezasını çekmeden, muhafazakâr siyasetçi konforunu sürmeye devam edecek, kadınların yükselen kahkahası izin verirse tabii...
pelincengiz@gmail.com
Yorum Yap