BERLİN- World Economic Forum tarafından geçen hafta açıklanan Küresel Rekabet Gücüraporuna göre, Türkiye, 148 ülkenin yer aldığı küresel rekabet liginde 44’üncü sırada. İlk 10’da İsviçre, Singapur, Finlandiya, Almanya, ABD, Japonya gibi ülkeler var. Raporun hesaplama tabloları aslında bir anlamda ülkelerin ekonomik yapılarının röntgenini çekiyor. Kurumsal yapılanma, inovasyon, Ar-Ge, verimlilik, işgücü piyasası gibi pek çok parametrenin ele alındığı raporda, Türkiye’nin performansında önceki yıllara göre pek bir değişim yok. Uluslararası alanda rekabetçiliğin küresel krizle birlikte giderek daha kritik bir noktaya geldiği şu dönemde, sanayi şirketlerinin rakiplerinden nasıl bir adım öne geçeceği kilit mesele. 

Türkiye rekabetçilik liginde ülke olarak istenen performansta değil ancak rekabetçiliğini her geçen gün geliştiren ve bu emeğin karşılığını da uluslararası pazarlarda alabilen Türkiyeli şirketler de var. Almanya’da gerçekleştirilen Avrupa’nın en büyük tüketici elektroniği ve ev aletleri fuarlarından biri olan IFA’ya Beko ve Grundig markalarıyla katılan Arçelik bunların başında geliyor. Arçelik, bir yandan Avrupa’da marka satın alma stratejisiyle büyürken, bir yandan da enerji verimliliği ve karbon emisyonlarının azaltılması konusunda ciddi çalışmalar yapıyor. 

Aslında IMF, Dünya Bankası, Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası gibi kuruluşların da son zamanlarda sık sık dile getirdiği üzere hem ülkeler hem de kuruluşlar için en sağlıklı büyüme modeli küresel ısınmaya neden olan karbon emisyonlarının azaltılarak, enerji tasarrufunun sağlandığı model. Kaynakların bu kadar kötü kullanıldığı dünyada artık karbon emisyonlarını azaltan, çevreye duyarlı teknolojilerle üretim yapan, enerji verimliliğini ön plana alan şirketler hem daha başarılı olacak hem de rekabette önemli bir avantaj elde edecek. Çevreci şirketlerin her alanda tercih sebebi olması da bunu güçlendiriyor. Aslında bu şirketler için bu vizyonu kurgulamak ve hayata geçirmek çok zor değil, kararlı bir planlama ile her şey mümkün.

Arçelik Genel Müdürü Levent Çalıkoğlu’nun verdiği bilgilere göre, enerji tüketiminin yüzde 25’i evlerde gerçekleşiyor ve bu tüketimin yüzde 55’i de beyaz eşya ve ev aletleriyle yapılıyor. Çalıkoğlu, şirket olarak en büyük hedeflerinin enerji ve su seviyesinde tasarruf eden ürünleri daha fazla üreterek, en yüksek seviyede bu tür ürünlere sahip olmak olduğunu söylüyor. Levent Bey, konuşmasında ilginç bir uygulamalarından da bahsetti. Arçelik grubundaki fabrikalar, bu alanda bağımsız kuruluşlar tarafından denetleniyormuş. İlk kez üç yıl önce uluslararası bir kuruluşa denetlettirdiklerinde altın derecesi almışlar. Şimdi fabrikaları en üst seviye olan platin seviyesindeymiş. Çalıkoğlu, “Sürekli daha verimli ve tasarruflu nasıl çalışırız diye kendimize hedefler koymaya devam ediyoruz” diyor. 

Arçelik, aynı zamanda Türkiye’de sektöründe ilk olan bir projeyle yüksek enerji verimli buzdolapları için 10 yıl boyunca sağlanacak karbon azaltımıyla karbon finansmanı geliri elde edecek.

Bu arada, Arçelik’in dünya patent liginin ilk 500’ünde yer aldığından da bahsetmek gerek. Şirketlerin yenilikçi vizyonu ve Ar-Ge’ye yaptığı yatırımın meyveleri de böyle oluşuyor. Stratejilerinin inovasyona dayalı olduğunu söyleyen Çakıroğlu, “Daha önce benzeri olmayan ürünler geliştiriyoruz” diyor.

Bu köşede özellikle yer verdiğim karbon emisyonları kaynaklı küresel ısınma konusunda şirketlerin giderek daha bilinç sahibi olması, kendilerine hedefler koyması ve şirket konumlandırmalarını çevrecilik üzerinden kurgulamaları sevindirici. Bu uygulamaların Türkiye’deki diğer şirketlere de örnek olması önemli. Çünkü, şirketlerin kendi sektörlerinde öncü olabilmesinin ve rekabette fark yarabilmesinin yegâne yolu çevreci stratejilerden geçiyor.

pelincengiz@gmail.com