- 11.08.2013 00:00
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki, büyük proje gerçekleştirme çılgınlığına çevre, kent ve insan yaşamı eksenli baktığımızda, dünyadaki pek çok kentin artık insan karşıtı yerler hâline geldiğini görüyoruz. Kent yerleşimlerinin dokularıyla oynanması, ekolojik dengenin bozulması, rant için doğanın talanına göz yumulması gibi pek çok sebeple dev altyapı projeleri ile nükleer, HES ve kömür gibi kirli enerji projelerine yeni bir çevreci akımla artık “anti-human projects” yani insan karşıtı projeler deniyor. Bu tanımı layıkıyla hak eden ülkelerin başında Türkiye ipi göğüsleyen durumunda. Bu tanım kapsamında ele alınacak pek çok proje ile beraberinde hukuk ihlali ve çevre talanından bahsetmek mümkün, ancak şu günlerde farklı vesilelerle gündemde olan nükleerle ilgili birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Fukushima’da 2,5 yıl önce meydana gelen nükleer santral kazası, artık devletlerin nükleer santral politikalarını yeniden gözden geçirmeleri noktasında önemli bir milat olarak kabul edilmişti. Pek çok ülke yeni nükleer santral planlarından vazgeçip, mevcutları da kapatma yönüne giderken, kimileri de Almanya örneğinde olduğu gibi hem nükleerden çıkış hem de yenilenebilir enerjilere dönüş stratejileri benimseyerek bunları uygulamaya koydu. Dünyadaki en güvenli santrallere sahip olduğu düşünülen Japonya’da Fukushima’daki kazayla ilgili skandallar zinciri hâlâ süredursun, nükleer santrallerin sorgulandığı dönemlerde Türkiye’nin Akkuyu ve Sinop için harekete geçmesi hâlâ sorgulanıyor.
Fukushima kazasının ardından Avrupa ve Japonya başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde nükleer santrallere karşı yüzlerce protesto gerçekleştirildi, yenilenebilir enerjilere geçiş stratejilerinin hem daha az maliyetli hem doğa dostu olduğuna dair raporlar yayımlandı, bugüne kadar kirli enerjilere destek vermiş Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası ve IMF gibi kuruluşlar bile kirli enerjilere yatırımın ekonomik büyüme ve sürdürülebilir kalkınmaya zarar verdiğini ortaya koyan çalışmalar yaptı.
Ancak, nükleer tehlikenin korkunçluğundan hâlâ ders alamamış ülkelerin planları, bu enerji türünden insanlık varoldukça vazgeçilmeyeceğinin göstergesi. Geçen ay açıklanan World Nuclear Industry Status Report’a göre, 29 ülke ilk kez nükleer enerji programı geliştirme konusunda çalışma yürütüyor. Bunların arasında Türkiye, BAE, Ürdün, Belarus, Bangladeş, Vietnam, Polonya ve Litvanya var. Haziran 2013 itibariyle dünyada 427 nükleer santral faaliyetteyken, 66 yeni santralin inşası sürüyor. ABD 2017 sonuna kadar üç yeni santrali faaliyete geçirecek, 33 nükleer santrale sahip Rusya’da bu sayı 2020’de 42’ye çıkacak. Hindistan’ın yedi, Güney Kore’nin beş ve Fransa’nın bir yeni santral planı var. 18 nükleer santrale sahip Çin, inşaatı süren 28 yeni santralle bu alanda liderliği elinde tutuyor. Raporda, nükleer santrallerin geleceğine ilişkin pek çok ayrıntıya yer verilirken, bu enerji türünün giderek daha ucuz ve güvenilir bir hâle getirilmesine ilişkin uygulamalardan bahsediliyor. Rapor, bu hâliyle nükleer santrallerin giderek devreden çıkarılarak vazgeçilecek bir enerji türü olacağına ilişkin ümitleri de yok ediyor.
Yine Financial Times’ta yer alan bir makalede, nükleer lobilerin devlet desteği için nasıl AB kapısını aşındırdığı anlatılıyordu. AB de, nükleer enerji sübvansiyonlarını üye ülkeler için daha kolay hâle getirme konusunda bir plan hazırlamış. Planın eylülde Almanya’da yapılacak seçimlerin ardından tartışmaya açılması bekleniyor. Bu lobilere teslim olmuş ülkelerde risklerin şeffaf olmayan şekilde ele alındığı, nükleer kazaların gizlendiği artık bir sır değil. Fukushima’dan hâlâ radyoktif su sızarken, kaza sonrası bekleyişte olan nükleer lobiler tekrar güç kazanarak devletleri etkilemek üzere koridorlarda çoktan atağa geçti. Türkiye gibi sağlam zemine oturmuş enerji politikası olmayan ülkeler de ağa ilk takılanlar oluyor. Bu lobilerin ana prensibi, hükümet temsilcilerini yakın markaja alarak, tehlikeleri olduğundan daha küçük göstererek, nükleer enerjinin temiz ve ucuz olduğunu söylemekten geçiyor. Bir yerlerden tanıdık geldi mi?
pelincengiz@gmail.com
Yorum Yap