Beton ekonomisine çevre dengesi lazım

  • 21.10.2012 00:00

 Türkiye’nin bir nevi özgürlük, demokrasi, insan hakları, doğa hakları, hukuk ve pek çok konudaki karnesi niteliğini taşıyan AB İlerleme Raporu, hemen hemen tüm iç karartıcı maddeleriyle günlerdir irdeleniyor. Tek ilerlemenin neredeyse sadece raporun adında geçtiği metin, Türkiye’ye yönelik birtakım endişelere de ayna tutuyor. Hükümetin tahakkümcü politikaları dışında eleştiriye, tavsiyeye ya da öneriye tahammülü yok. O sebepten olsa gerek raporlar çöpe atılınca, dertler de halının altına süpürülmüş oluyor. Çevresel, tarihsel ya da yaşamsal alanları tahrip etmek suretiyle kendilerine yeni rant alanları yaratma peşindeki kesimlerin saldırılarındaki artış giderek fütursuz bir hâl alıyor. Her türlü karşı girişimi ve hukuku devre dışı bırakma faaliyeti mevcut. Ekonomide 2012 başında verilen enflasyon, büyüme, istihdam gibi hedeflerden yılsonunda sapmalar ortaya çıkacağı görünen köy gibi. Tüm bunlara dış politikada yaşanan sıkıntılar da eklenince ülke için genel olarak çok parlak bir tablo çizmek mümkün değil.

Bu köşede sıkça dile getirdiğimiz üzere, İlerleme Raporu bağlamında medyada yeterince ele alınmadığını düşündüğüm, çevre başlığı altında yer alan uyarılara değinmek istiyorum. Çevre faslı Türkiye’nin AB katılım müzakereleri kapsamında 21 Aralık 2009’da müzakereye etmeye başladığı bir başlık. Bu fasıl, üç yıl önce müzakereye açıldığında, bu fasıl çerçevesinde yapılacakların, Türkiye’ye maliyetinin 58 milyar avro olacağı yönünde hükümet yetkilileri beyanat vermişti. Mesela o dönemde, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “insani boyutu çok yüksek olan çevre faslının açılmasının Türkiye’nin kendi insanının statüsünü yükseltme isteğinin teyidi” olduğunu kaydetmişti. Hükümet kanadı bu başlığı böyle tanımlayarak, büyük önem atfediyordu ama ne hikmetse çevre başlığında bir arpa boyu ilerlenemedi.

Başlıkla ilgili en önemli değişiklik faslın adıyla ilgili. Daha önce İlerleme Raporları’nda “Çevre” adını taşıyan başlık bu yıl “Çevre ve İklim Değişikliği” olmuş. Bu, Türkiye’de hiç gündemde olmasa da iklim değişikliği artık AB’nin müktesebatına dâhil oluyor demek.İlerlemeye gelince, üç yıldır müzakere edilen bu başlık altında tek ilerleme su kalitesi olarak kayda geçmiş. Onun dışında bir yıl boyunca çevre konusunda havanda su dövüldüğü ortaya konurken, “çevre alanında yatay mevzuatta hemen hemen hiç ilerleme kaydedilmediği, iklim değişikliği konusunda ise genel politika geliştirilmesi bakımından sınırlı ilerleme kaydedildiği” ifadeleri yer alıyor. Çevre alanında bahsedilen yatay mevzuattan kasıt, diğer fasılları ilgilendiren çevre mevzuatı.

Raporda, Mersin Akkuyu’da yapımına başlanacak nükleer santralin ulusal ve uluslararası kamuoyunda kaygı yaratmaya devam ettiği, Su Çerçeve Direktifi’nin iç hukuka aktarılmasının henüz tamamlanmadığı belirtilirken, HES’ler ilk kez rapora girmişHES’ler için, “Çok sayıda büyük hidroelektrik santralinin inşa edilmesine yönelik planlar için stratejik çevresel değerlendirme veya uygun ÇED çalışmaları yapılmamıştır” ifadeleri yer almış. Su sektörünün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinden ayrılmasının ardından, kurumsal koordinasyon konusunda sorunlar yaşandığı dile getirilen raporda, Ergene Nehri Eylem Planı’nın adı raporun bu bölümünde geçmiş. Kamuoyunda 2B olarak bilinen orman arazilerinin satışına ilişkin yasaya raporda atıf yapılarak, “Bozuk orman alanlarının özelleştirilmesi hakkındaki kanun, Türkiye’deki orman habitatlarının azalacağı yönünde endişelere sebep olmaktadır” denmiş.

Çevre faslının iklim değişikliği bölümünde ise şu ifadeler yer alıyor: “Türkiye, en büyük sera gazı emisyonu gerçekleştiren ülkelerden biri olmakla birlikte, 2020 yılı için henüz bir sera gazı emisyon azaltım hedefi belirlememiştir. Türkiye, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında beşinci ulusal bildirimini henüz sunmamıştır. İklim değişikliği alanındaki mevzuata ilişkin olarak ilerleme kaydedilmemiştir ve Türkiye’nin AB mevzuatına uyum sağlamak ve mevzuatı uygulamak için daha fazla adım atması gerekmektedir.”

Bu fasılda özellikle dikkatimi çeken bölümü sona sakladım, bu kısım özellikle idari kapasite konusunda ilerleme kaydedilemediğinden bahsediyor. Şöyle ki, rapora göre, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, çevre ve kalkınma arasında bir denge bulabilmiş değil.

Yeni kurulan Bakanlık’ta çevre ve kalkınma gündemleri arasında hâlâ denge kurulması gerekiyor, özellikle büyük altyapı projelerinin uygulanması sırasında çevresel unsurlara yeterli önem verilmiyor. Çevreyle ilgili STK’lar da dâhil, anlamlı bir kamu istişare süreci sağlanması için gereken istek ve yetenek konusunda eksiklikler olduğu yönünde endişeler mevcut. Çevre ve iklim değişikliği alanlarında sorumlulukları olan kurumlar arasında koordinasyon ve işbirliğinin güçlendirilmesi için daha fazla çaba gerekiyor. Yine Bakanlık bünyesindeki iklimle ilgili birimin daha fazla güçlendirilmesi gerekiyor.


TOKİ’nin padişah yetkileriyle donatılıp palazlanmasından olsa gerek çevre, iklim, doğa konuşmaktan epey uzakta duran Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın “fabrika ayarları”na bir de çevre ve iklim ayarı gerekiyor. Umurunda mı, o ayrı mevzu...


pelincengiz@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums