- 27.12.2014 00:00
2014’ü geride bırakmaya hazırlandığımız bu günlerde siyaset hız kesmiyor. Bütçe görüşmeleri tamamlandı. Bütçe Meclis'te yürütülen yoğun tartışmaların ardından beklendiği şekilde herhangi bir kriz çıkmadan Hükümet Meclis’ten harcama yetkisi aldı. 2013 yılında ABD’de Obama’nın bütçesinin Kongre tarafından onaylanmaması nedeniyle bir aya yakın süreyle hükümetin kepenk kapattığı, tüm federal ofislerin ve kamu kurumlarının zorunlu tatile gittiği, tek bir memura maaş ödenemediği hatırlanırsa, Bütçe Kanun Tasarısı'nın kabul edilmesinin önemsiz olmadığı anlaşılır.
Siyasi gündemimizi meşgul eden diğer bir nokta ise dört eski bakan hakkında yürütülen Meclis Soruşturması’dır. 17-25 Aralık sürecinde dört bakan istifa etmiş ve birkaç ay sonra haklarında Meclis Soruşturma Komisyonu kurulmasına karar verilmişti.
Meclis Soruşturma Komisyonu, bakanların görevleri nedeniyle işledikleri suçları soruşturmak üzere kurulur. Bu soruşturmada yetkili makam normal savcılık değil, TBMM Soruşturma Komisyonu’dur. TBMM Soruşturma Komisyonu savcılık gibi çalışır, dolayısıyla savcıların suç soruşturması sırasında sahip oldukları tüm yetkileri ve imkanları kullanabilirler.
Bu komisyon bir nevi yargısal fonksiyona sahip olduğundan dolayı, savcılar gibi tarafsız davranmalı, ideolojik, politik veya başka saiklerle soruşturmayı yürütmelidir. Bu yüzden komisyonun oluşumu, olağan komisyonların oluşumundan farklıdır. Örneğin soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde, Meclis’teki siyasi^ partilerin, güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının üç katı olarak gösterecekleri adaylar arasından her parti için ayrı ayrı ad çekme suretiyle kurulacak on beş kişilik bir komisyon tarafından soruşturma yapılır. Ayrıca Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre hâkimlerin davaya bakmasına veya karara katılmasına engel oluşturacak durumlarda bulunan, Meclis soruşturması önergesini veren veya daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ya da dışında soruşturma konusu kişi ve olaylarla ilgili görüşünü açıklamış milletvekilleri, bu komisyona seçilemezler.
Hal böyle olunca Komisyon’un yargısal yetkiler kullanması kimseyi şaşırtmamalı. Örneğin Komisyon’un soruşturmanın selameti için hakimlik makamından yayın yasağı istemesi yadırganmamalı. Bir savcının kullanabileceği yetki ne ise, Meclis Soruşturma Komisyonu da aynı yetkiye sahiptir.
Usül açısından böyle.
Peki esas hakkında durum nasıl? Yeni Komisyon üyeleri yaptıkları incelemelerin ardından gerçekten bir savcı gibi mi, yoksa siyasi saiklerler mi davranırlar?
Komisyon üyelerinin iç dünyalarını bilmek güç. Ancak soruşturma prosedürünün yargısal mahiyette olduğu ve onun dışına çıkılmaması gerektiği açık. Siyasal saikler ağır bastığında bunun test edileceği iki mekan var. Komisyonun raporu Meclis Genel Kurulu'nda görüşülüp karara bağlanacak. Dolayısıyla savcılık iddianamesi mahiyetindeki aşamanın tamamlanması Genel Kurul’da gerçekleşecek. Komisyonun raporu ilk burada bir teste tabi tutulacak. Komisyon Yüce Divan’a sevk edilmesin derse bile, Meclis, hangi ceza hükmüne göre sevk edilmesi gerektiğini belirten bir önerge ile aksini kabul edebilir. İkincisi, Meclis Genel Kurulu'nda Yüce Divan’a sevk kararı verildiğinde bu karar eğer politik saiklere dayanıyorsa bu Yüce Divan’dan döner. Hukuken yeteri ölçüde temellendirilmediyse herhangi bir mahkumiyet doğmaz. Bu da Meclis Soruşturması Kurumu’nun saygınlığına zarar verebilir.
Yine de gerek iktidarın, gerekse muhalefetin soruşturma sürecine sadece hukuki olarak bakmayacaklarını kabul etmek gerekir. Bu yüzden soruşturmanın esasının ve ulaşılan nihai kararın siyasi kaygılardan etkilenmemesi herhalde düşünülemez. Bu da çok şaşırtıcı değil.
Önemli olan verilecek kararın hem vicdanı rahatsız etmemesi, hem de kumpaslara ve siyasal mühendislik çabalarına geçit vermemesi.
2015’in ilk tartışmalarından biri bu konu olacak.
Yorum Yap