AKP'nin Türkiye konusunda çok temel bir yanılgısı var.

Bu toplumun doğal halinin “muhafazakârlık” olduğunu zannediyorlar.

Kafalarındaki muhafazakârlığın, Batı'daki gibi, demokrasinin temel kurumları konusunda da bir muhafazakârlık içermediğini söylemeye gerek var mı bilmiyorum.

Onlar muhafazakârlık deyince, kadın-erkek eşitliği konusunda tutucu görüşlere sahip olmayı, kadının geleneksel rollerin dışına çıkmasına karşı koymayı, dinin özünü değil ama şeklî kurallarını çok önemsemeyi anlıyorlar.

Bu din anlayışında, yalan söylemenin, kul hakkı yemenin, adam kayırmanın falan pek bir önemi yok; yeter ki, alkol almayın, namaz kılın falan...

Bu dünya görüşüne göre, seküler hayat tarzına sahip olanlar, evlerinde haremlik selamlık bir düzen sürmeyenler, bir yabancılaşmanın ürünü; bu insanlar, adeta genetik bir bozukluk sonucu ortaya çıkmış durumdalar.

İşte başta eğitim olmak üzere, “dinî” ve “muhafazakâr” değerler yeterince verilirse, “dindar” nesiller yetiştirilirse, muhafazakâr aile değerleri ön plana çıkarılır ve yeterince anlatılırsa, Batı taklitçisi bu kesim de zaman içinde düzelecek ve Türkiye özüne dönecektir.

Neredeyse bütün okulları imam hatipe dönüştürür, eğitim için kurdukları vakıflara milyarlarca lira paralar aktarır, iktidarın en tepesinden her Allah'ın günü, kafamıza muhafazakâr değerlere ilişkin bir şeyler sokuşturmaya çalışırken, işte bunu yapmaya, toplumu kendilerince “doğal özüne” dönüştürmeye çalışıyorlar.

Modern hayatı, Batılı yaşam biçimini, bu toplumun bir beyin yıkama sonucu kabul ettiği, “yapay bir şey” zannediyorlar.

Laikliği anayasadan çıkarmaktan kız ve erkekleri eğitimde ayırmaya; paralelle mücadele kılıfıyla kendilerinden olmayan bütün devlet memurlarını tasfiyeden, bütün okulların müdürlerini değiştirmeye kadar attıkları tüm adımlar bu hayal ve arzu üzerine kurulu.

İşte bu düşüncelerle, yapısını değiştirebildikleri bütün kurumları değiştiriyorlar; “henüz” bütün yapıyı değiştiremediklerine de zaman içinde dönüşeceği umuduyla “aşı” yapıyorlar.

Bakın İstanbul Erkek Lisesi'ne de böyle bir aşı yapmak için, giydiği cekete kadar bugünün muktedirlerini taklit eden bir müdür atamışlar.

Bu müdür, dine hakaret ediyor deyip, öğrencilerin çok sevdiği bir hocayı okuldan kovmuş.

Bu müdür, öğrenciler dersle ilgilensin deyip okulun bütün geleneksel program ve gezilerini ortadan kaldırmış.

Öğrencilerin çağırdığı konuşmacıları, dünya görüşleri ve cinsel yönelimlerini yanlış bularak geri çevirmiş.

Kızlara şöyle etek giyin falan demiş.

Kendince, yavaş yavaş bu okulu “Batı taklitçiliğinden” kurtarıp, “muhafazakâr” değerlere göre yeniden dizayn etmeye çalışmış.

Ve fakat bu okulun öğrencileri, sadece bu müdüre değil, bütün AKP zihniyetine kapak olacak bir protestoya imza attılar.

Mezuniyet töreninde, mezun olan öğrencilerin tamamı, müdürü, sırtlarını dönüp dinlediler.

AKP'nin genel kurulunda, liderin sesli mesajını ayakta dinlemeyi bu toplumun “özü” zannedenler, lise öğrencilerinin, zeka ve yaratıcılık dolu bu eylemini anlayabilirler mi?

AKP'ye, bir “kaza” sonucu ortaya çıktığını zannettikleri seküler ve modern hayatın, bu ülkenin çok güçlü bir damarı olduğu ve kendini orantısız bir zekayla savunacağı, bundan daha güzel anlatılabilir miydi?