Karakolda bir polis “kötü” olur, diğeri “iyi”.

Birisi saldırgan, rahatsız edici, tehdit edicidir; öteki, rahatlatır, güven verir.

Bütün dünyada polis teşkilatları bu numaranın iyi sonuç verdiğini bilir; gözaltındakinin dili böylece çözülür.

***

Fakat yakın zamana kadar, bu numaranın neden çok iyi sonuçlar verdiği bilinmiyordu.

Polonyalı bilim insanları, yaptıkları deneylere de dayanarak, çok enteresan bir açıklama getiriyorlar.

Diyorlar ki, bir duygudan ötekine geçiş öyle uç noktada yaşanmaktadır ki, gözaltındaki şüphelinin sorgulayıcı düşünme yeteneği tamamen dumura uğramaktadır.

Bir de buna isim vermişler, “Korkudan sonra rahatlama reaksiyonu” (“Fear-then-relief response”) diyorlar.

***

Şimdi Türkiye denen bu büyük nezarethanede “kötü polis”, İsmail Kahraman bize Anayasa'dan laikliği çıkaralım diyor.

Haliyle, hatırı sayılı bir kesim, bütün varoluşlarına yönelik muazzam bir tehdit algılıyorlar.

Büyük bir korkuyu tetikliyor “kötü polisin” sözleri…

***

Sonra, “iyi polis” Recep Tayyip Erdoğan sahne alıyor, fevkalade teskin edici bir tonda, bize “Devlet inanç gruplarına eşit mesafededir” diyor. Üstelik yıllar önce Mısır'a da “laiklik” tavsiye etmemiş miydi?

“Kötü polisten” sonra, Sayın Recep Tayyip Erdoğan ne kadar makul, müşfik ve babacan görünüyor değil mi?

***

Korkularımızla oynandıktan sonra, o müşfik sesin rahatlatıcı konforuna bırakmak istiyoruz kendimizi; “kötü polisin” de, “iyi polisin” de aynı teşkilatın adamları olduklarını, aynı amaç için çalıştıklarını, ruhlarımızda yarattıkları fırtınalarla bizi aynı limana yanaştırmaya çalıştıklarını unutmak istiyoruz…

***

Meclis Başkanı Sayın İsmail Kahraman, geçmişi, düşünceleri çok iyi bilinen, bugün söylediklerini geçmişte de yüzlerce kere tekrarlamış bir insan…

“Allah lafzının Anayasa'da yer alması” gerektiğini çok önceden söylediği bilinmektedir.

Türkiye'nin bütün hukuk sisteminin baştan sona değiştirilmesini savunduğu bilinmektedir.

Başkancı Anayasa'yı savunduğu bilinmektedir.

***

Zaten tam da bu düşünceleri nedeniyle, bir misyonu icra etmek üzere o makama getirilmiştir.

***

Bir tehditkâr, bir müşfik, bir üst perdeden, bir fısıldayarak konuşan ses, hep aynı şeyi söylüyor, siyasal İslamcıların hayallerini gözlerimizin önüne seriyor…