Minik bir kuş, kıştan kaçıp ılıman iklime ulaşmak için güneye doğru uçuyormuş.

Fakat uçtuğu güzergâh o kadar soğukmuş ki, havada donmuş ve bir taş gibi bir tarlanın ortasına düşmüş.

Yarı bilinçli bir şekilde tarlanın içinde yatarken, bir inek gelip kuşun üzerine dışkısını bırakmış.

Sıcak tezek, kuşun donan kanadını, kaslarını yumuşatmaya başlamış.

Ölümün kenarından dönen kuş, çok keyiflenmiş bu işe, tezeğin içinde sevinçli bir şekilde kıpırdanmaya başlamış.

Keyiflendikçe keyiflenmiş; başlamış bir şarkı söylemeye…

O sırada, tarlanın yanından geçmekte olan bir kedi, bu neşeli şarkının nereden geldiğini araştırmaya başlamış.

E kısa zamanda da tezeğin içindeki kuşu bulmuş tabi…

Bir hamlede, kuşu tezeğin içinden çıkarmış.

***

Sonra da afiyetle yemiş.

***

Bu kıssayı anlatanlar, çıkarılacak dersleri şöyle sıralarlar:

Üzerinize pislik/çamur atan herkes düşmanınız olmayabilir.

Ve, sizi pisliğin içinden alıp çıkaran herkes dostunuz olmayabilir.

***

17-25 Aralık'ta AKP'nin üzerine bir çamur atılmıştır, doğru…

Ama onlar, bütün o para sayma makinelerinin, kasaların falan üzerini örtmeye çalışmak yerine, bir yüzleşme yaşamaya çalışsalardı, bugün kendileri de Türkiye de çok daha güçlü bir pozisyonda olurdu…

Onun yerine, o çamurun içinden, darbecilerin yardımını alıp çıkmaya çalıştılar…

Bu ittifakın nasıl sonuçlanacağını hep beraber göreceğiz…

***

Öte yandan, Türkiye tarihinin öğrettiği bütün dersleri unutan hatırı sayılır bir kesim, bir “darbe” veya demokrasi dışı bir hamle bekliyor gibi görünüyor…

Erdoğan'dan başka türlü kurtuluş olmadığını düşünüyorlar…

Darbe, bir hastalığı iyileştirmek için vücudu başka bir hastalığa teslim etmektir.

Demokrasiyi, rejimi bu saplandığı yerden askerler veya başkaca demokrasi dışı bir güç de kımıldatabilir şüphesiz…

Ama, demokrasinin, rejimin o şekilde kımıldatılması, bugünleri mumla aratacak sonuçlar doğurur.

Tıpkı minik kuşun öyküsünde olduğu gibi…