- 14.01.2016 00:00
Çok alametler belirmişti aslında...
Ama biz bir türlü adını tam olarak koymak istemiyorduk.
Ölümcül bir hastalığa tutulduğunu bir yanıyla bilen, ama sıkıntılarını küçük hastalıklara bağlayan bir insan gibiydik.
Her şey gözümüzün önünde olup bitiyordu; hiçbir şey gizli saklı falan değildi.
* * *
Bizi ilk önce, seçilen liderin, sadece belli siyasi kararları almakla görevli olmadığına, ulusun kaderini tayin edecek her kararın da sadece onun tarafından alınması gerektiğine inandırdılar.
* * *
Onun “seçilmiş” kişi olması, aynı zamanda söylediği her sözün de “doğru” ve “haklı” olması anlamına geliyordu...
Herşeyi tanımlama yetkisi onun tekelindeydi; elinde sihirli bir değnek vardı, o, “bu darbedir” dediğinde,“yolsuzluktan” bahsetmek darbecilik oluyordu.
Onun ağzından çıktığı zaman, sözler arasında hiçbir çelişki kalmıyordu. Neden dün analar ağlamasın derken, ertesi gün sonuna kadar savaş diyordu, bunu kimse soramıyordu.
* * *
Okumuş aydın olmak, entelektüel olmak, bir aşağılanma sebebi hâline gelmişti, en muteber adam esnaftı.
Esnaf, polis, savcı ve gerektiğinde hâkimdi.
Kendisine böylesine korkunç yetkiler verilmiş olan bazı esnaflar, polisle birlikte Eskişehir’de Ali İsmail Korkmaz adında gencecik bir çocuğu öldürmüştü.
* * *
Gezi olayları sırasında hep gencecik çocuklar ölmüştü.
Bu ölenlerin genç ya da çocuk olmaları önemli değildi. Sırf o öyle istedi diye, kitleler, 15 yaşında polis tarafından öldürülen Berkin Elvan’ın annesini bile yuhalamışlardı.
* * *
Gazetecilik en ciddi, en büyük suç hâline gelmişti. Başka bir ülkede, büyük bir gazetecilik başarısı olarak kabul edilecek MİT tırları haberi, gazetecilerin vatana ihanetten yargılanmalarına sebep olmuştu.
* * *
Öte yandan, sürekli olarak iktidar gücü adına birilerini tehdit eden gazeteciler türemişti. Onlar kimi tehdit ederlerse, tehdit edilenlerin başına bir şey mutlaka geliyor ve bu dayak yiyen, yargılanan, binaları saldırıya uğrayan gazeteciler de bir süre sonra iktidarın sözcüsü haline geliyorlardı.
* * *
Her şey gözümüzün önünde oluyordu çocuklar, ama biz bir türlü gördüklerimizin adını koymak istemiyorduk.
Mesela o üniversite hocalarını mı eleştirdi, arkadan mafya babaları “kanınızla duş alacağız” diye öğretim üyelerini tehdit ediyordu. En büyük ifade hürriyeti, iktidar adına insanları tehdit edenlere aitti...
* * *
İktidara karşı olmak demek her türlü zulme açık olmak demekti.
Anbean görüyorduk, yeni bir rejim kuruluyordu ve biz bir türlü adını telaffuz edemiyorduk...
* * *
Ölmez de sağ kalırsak, bugünlerde yaşananları, yarın çocuklarımıza böyle anlatacağız sanırım...
Yorum Yap