- 1.02.2016 00:00
Yılın son günü karışık duygular içindeyim.
Kendimi umutlandırmak için, daha önce yeni gelen yılı milat kabul edip yaptığım hayırlı işleri hatırlamaya çalışıyorum.
Mesela, bir yılbaşı akşamı sigarayı bırakmıştım.
Onlarca, yüzlerce kere deneyip başaramadıktan sonra, o yılbaşı günü, sigaraları uç uça ekleyip, ciğerlerim yanıncaya kadar içtikten sonra, sabah son bir nefes çekip söndürmüştüm sigarayı. Söndürüş o söndürüş...
* * *
Keşke, yaşadığımız bu korkunç günler Türkiye için de benim sigarayı bırakma maceram gibi olsa...
Keşke, sonradan, kurtulmadan, düze çıkmadan önce, 2015’te dibe vurmuştuk ülkecek diyebilsek...
Meğer, gecenin en karanlık anı sökecek şafağı müjdeliyormuş diyebilsek sonradan...
* * *
Yılın son görüntülerine, son haberlerine baktığımda yine içimi bir karamsarlık kaplıyor.
Sedat Laçiner’in polis nezaretinden çıktıktan sonra söylediği sözler kulaklarımda çınlıyor: “Adaletin olmadığı bir ülke vatan değildir.”
Müthiş bir söz. Bu ülkede en büyük sorunlarımızı özetliyor. Çok temel bazı şeyler eksik olduğu için, hep bazı vatandaşların kendi vatanında sürgün hissettikleri bir yer burası.
* * *
İnsan kendisini başkalarıyla eşit hissetmediğinde, yaşadığı yer vatan mıdır?
İnsan kendisini özgür hissetmediğinde kendi vatanında mı yaşamaktadır?
* * *
Ne üniversitesi, ne meclisi özgür bu ülkenin.
Üniversite öğrencileri kendilerine benzemeyenleri üniversiteden atmaya çalışıyor.
Her düşüncenin en özgür şekilde ifade edilebilmesi gereken meclis tabularla, bürokratik alışkanlıklarla sarılıp sarmalandı her zaman...
Aradan geçen bu kadar zamandan sonra, hala HDP’nin kapatılmasından söz edebiliyorlar; hâlâ ülkenin büyük bir bölümünü Meclisin dışına atmayı düşünebiliyorlar...
* * *
Bu ülkenin yurttaşlarının bir bölümünün kendilerini vatanlarında hissetmemesi için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Hendekleri kapatacağız diyerek, panzerlerle, tanklarla, gönül köprülerini yıkıyorlar...
* * *
Biz yine de ümitvâr olalım. O hikâyedeki karınca gibi yaşayalım. Hani karınca hacca gidiyormuş da, ona senin boyun ne postun ne bu kadar mesafeyi nasıl yürüyeceksin diye sormuşlar. Karınca da yapıştırmış cevabı: “Hiç olmazsa yolunda ölürüm.”
Biz de özgürlük, eşitlik ve adalete hemen yarın ulaşamasak bile, onların uğrunda ve yolunda ölürüz. Bu da uğruna yaşamaya değecek bir şeydir.
Yorum Yap