Amerikan İstihbarat Örgütü CIA ile bizim MİT bir yarışa girişmişler.

Ormana bir zürafa salınacak, hayvancağıza da kaçması için bir zaman tanınacak; bakalım hangi istihbarat örgütü daha önce yakalayacak?

* * *

İlk sıra CIA’inmiş. Zürafayı bırakmışlar ormana, CIA ajanları termal kameralar, insansız hava araçlarıyla falan, ormanın altını üstüne getirmişler, beş saatte yakalamışlar zürafayı...

* * *

Sonra, zürafa tekrar salınmış ormana, bizim MİT’çiler de ardından düşmüşler yola...

Fakat aradan saatler geçmiş, hava kararmış, gece olmuş, sonra tekrar sabah olmuş, böyle böyle birkaç gün geçmiş, MİT’çiler geri gelmemişler...

* * *

Bunun üzerine CIA’ciler dalmış ormana bizimkileri aramaya başlamışlar.

Bir zaman sonra, bir filin canhıraş bağırdığını duymuşlar, sesin olduğu yere gitmişler, bir de ne görsünler, MİT’çiler, bir fili yıkmışlar yere, ayağına falakayı bağlamışlar, bir yandan vuruyor bir yandan soruyorlar, “Şimdi itiraf edecek misin zürafa olduğunu…”

* * *

Geçen gün N.D. isimli birisinin Cumhuriyet Gazetesi’ne anlattığı hikâyeyi okuyunca bu fıkra geldi aklıma...

Adamcağız, polisin kendisini Filistin askısına alıp dövdüğünü ve ağzından hem PKK’lı olduğu ve hem de Suruç patlamasına karıştığı yönünde itiraf almaya çalıştığını iddia etmiş...

* * *

Sayın Cumhurbaşkanı, Ankara Garı önündeki katliam için, “Burada IŞİD var, PKK da var, El Muhaberat da var, PYD de var” buyurmuşlar...

* * *

Sayın Cumhurbaşkanı kendisine “diktatör” diyenlere çok kızıyor; ben diktatör olsam siz bunu böyle uluorta söyleyebilir misiniz diyor...

* * *

Ben Cumhurbaşkanı’na diktatör demiyorum. Türkiye’de olup bitenleri karşılamak için yeni bir kavram bulmak gerektiğine inanıyorum.

Liderin, file zürafa deme özgürlüğüne sahip olduğu; her ne söylerse söylesin belli bir kitlenin onu asla sorgulamayacağına emin olduğu; yargının, polisin, MİT’in onun söylediğini ispatlamak için elinden geleni ardına koymadığı; medyanın üç maymunu oynadığı ülkeye ne denir?