- 26.06.2015 00:00
Ben tam bir ay altı günlük iken Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Çetin Altan Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında korkunç bir şekilde dövüldü.
Bu sefil linç girişimini tetikleyen şey Çetin Altan’ın ünlü şair Nazım Hikmet’i Meclis kürsüsünden övmesiydi. İlk önce İçişleri Bakanı oturduğu yerden Altan’a laf attı.
Ardından da Adalet Partisi sıralarından kalkan büyük bir grup Çetin Altan’ı korkunç bir şekilde dövdü.
* * *
Leyla Zana Meclis kürsüsünde yeminini ettikten sonra, Türk ve Kürt halklarının kardeşliğinden bahseden bir tek Kürtçe cümle kurduğu için psikolojik lince tabi tutulduğunda ben 23 yaşındaydım. O Kürtçe yemin bu ülkedeki statükoyu o kadar rahatsız etti ki, 1994’te bütün Kürt milletvekilleri derdest edilinceye kadar o öfke ve kin bir türlü dinmek bilmedi.
* * *
Ahmet Kaya, “Kürtçe şarkı besteleyeceğim” dediği, Merve Kavakçı da Meclis’e başörtüsüyle girdiği için korkunç psikolojik linçlere maruz bırakıldıklarında ben 31 yaşındaydım.
* * *
Hrant Dink son derece aşağılık bir karalama kampanyasına maruz bırakılıp katledildiğinde 39 yaşındaydım.
* * *
Ben kendimi bilmediğim ve bildiğim ilk günlerden beri bu ülkede hoşgörüsüzlük, tahammülsüzlük, nefret hiç bitmedi. Bu ülke farklılığı hiçbir zaman bir zenginlik olarak göremedi. İlk duyduğunda kendisine çok farklı, çok ters gelen düşüncelerin, kendi düşüncelerini besleyip geliştirebileceğini, hayata başka açılardan bakmalarını sağlayabileceğini kabul etmedi insanlar...
Bakın bugün bile hâlâ Meclis’te, bu halkın oylarıyla seçilmiş insanları kategorik olarak dışlayabiliyorlar, onlarla asla “şunu yapmayız, bunu yapmayız” diyebiliyorlar...
* * *
Dün Cumhuriyet’in manşetinde gördüm; Çetin Altan “Hayal ettiğim ülke bu değildi” başlığıyla bir yazı kaleme almış. Büyük usta özlediği demokrasi ve özgürlük ortamını hiçbir zaman göremediğinden bahsediyor.
Ben bugün 47 yaşında, Çetin Altan’ın “Ülkeme demokrasinin geldiğini göremeden ayrılacağım bu dünyadan” diyen yazısını okuyorum. Bu yarım asırda demokrasi ve hoşgörü konusunda ne kadar yol katettiğimizi sorguluyorum.
Çetin Altan, “enseyi karartmayın” demokrasi için mücadeleyi hiç bırakmayın diyerek bitiriyor yazısını...
Çok acı bir şekilde, bu kadar zamanda bir arpa boyu yol yürüdüğümüzü hatırlatıyor bana...
Bu ülkenin demokrasi ve özgürlük özleminin hiç bitmediğini...
Yorum Yap