- 24.06.2015 00:00
Çok alakasız gibi görünen bir konudanTürkiye’nin demokrasi sorununa geldim yine...
Düşünme zincirimi tetikleyen şey dün the Independent gazetesinde okuduğum bir makale oldu.
Biliyorsunuz Çin’de şu anda on binlerce kedi ve köpeğin katledildiği bir festival düzenleniyor. Batı’da hayvan severler bu festivali protesto etmek için ayağa kalktılar.
Görüntüler gerçekten insanın tüylerini diken diken edecek cinsten. Korku içinde tellere tırmanan kediler, kesilmek için yatırılmış küçücük köpek yavruları; sıkış tıkış taşınan hayvanlar; hayvanlara yolda buldukları bir taş muamelesi yapan insanlar...
Bir yanda bu manzaralar, öbür tarafta bu kedi ve köpekleri yemek için uzun kuyruklar oluşturan Çinliler. Bu görüntüler de Batılı hayvanseverleri ayağa kaldırmış durumda...
İşte bu ayağa kalkma işini the Independent’da bir yazı kaleme alan Ashita Nageshçok ikiyüzlü bulduğunu söylüyor. Çinliler’e bir laf etmeden önce, biz İngiltere’de hayvanlara nasıl muamele ediyoruz gelin ona bakalım diyor. Her gün kesimlik hayvanların ne kadar korkunç bir şekilde taşındığını, domuzların, danaların ve koyunların nasıl korkunç muameleye maruz kaldıklarını anlatıyor...
Gerçi korkunç muamele diye anlattığı koşullar, bizde kurban bayramında ortalığa saçılan korkunç görüntülerin yanında bir hiç kalır ama konumuz o değil...
Ashita’nın makalesinden Türkiye’deki demokrasi sorununa nasıl geldin diye sorarsanız eğer...
Ashita, Batı’da güçlü bir geleneği ve damarı temsil ediyor: Başkalarının kavmini eleştirmeden önce kendi kavmine eleştirel bir gözle bakabilen bir gelenek bu...
Başkalarının hatasını, kusurunu gördüğünde, ilk olarak, “bunun benzerini bizler de yapıyor muyuz” diye soruyor kendisine...
Türkiye’de böyle yapan bireyler muhakkak var; ama böyle yapan hiçbir siyasi akım, grup veya cemaat yok. Hep başkaları suçlu bizim düşünce geleneğimizde ve “biz” hep mağdur ve haklıyız...
Bilmiyorum, belki çocukluğumuzdan itibaren, böyle bir “körlük” geliştirmek için yetiştiriliyoruz. Yoksa sağından soluna, dindarından dinsizine, sürekli haklı olan insanların ülkesinde yaşıyor olmayı nasıl açıklayacağız?
Geçmişi katliamlarla, darbelerle, insanlara yapılan korkunç eziyetler ve haksızlıklarla dolu bir ülke burası...
Geçmişinde öyle ya da böyle ciddi günahlar bulunmayan neredeyse hiçbir toplumsal grup yok Türkiye’de...
Ama nasıl yapıyorsak, hep başkalarını suçlu ve kendimizi de sütten çıkmış ak kaşık gibi görmeyi başarıyoruz...
Bu ciddi körlüğü tedavi eden bir ilaç geliştirmeden, bu ülkeye ne demokrasi ne hukuk ne de insan hakları gelecek...
Olabilir mi, Türkiye’de de bir gün, herkes şapkasını önüne koyup kendi kavminin günahlarına bakabilir mi?
Böyle yapan güçlü siyasi hareketler ortaya çıkmadan, Türkiye tam anlamıyla demokratik bir ülke olamayacak ve biz her şey için birbirimizi suçlamaya devam edeceğiz…
Yorum Yap