- 5.02.2015 00:00
Sayın Cumhurbaşkanı açılış ve tören görünümlü seçim mitinglerinde “ben Cumhurbaşkanıyım” deyip, sonra veryansın ediyor ya muhalefet partilerine...
“Ben bütün partilere eşit mesafedeyim”deyip sonra büyük bir aşkla “gönlündeki aslandan” bahsediyor ya...
Aslında bütün bunlarla, bize Türkiye’de bir cumhurbaşkanının olmadığını söylüyor...
* * *
Bir hakim mahkemede sanığa aşık olduğunu söyleyip, sonra da yargılama yapmaya devam edebilir mi?
Bir doktor tedavi için kendisine gelen insanları şu görüşten, şu inançtan diye geri çevirebilir mi?
Bir noter, kafam bozuldu deyip kendisine emanet edilen vasiyetnameleri yırtıp atabilir mi?
* * *
Onlar bunları nasıl yapamazsa, parlamenter bir hükümet sisteminde de cumhurbaşkanları bir partinin propagandasını yapamaz, belli partilere karşı husumet güdemez, muhalefet partisi liderlerine hakaretler yağdıramaz.
Darbecilerin hazırladığı 12 Eylül Anayasası’nın verdiği anormal yetkilerle bile bir cumhurbaşkanı bunları yapamaz...
Cumhurbaşkanlığı ve bir siyasi partinin lideri olmak, ikisi aynı anda ve yan yana durabilecek şeyler değildir.
* * *
Fakat seçim anketlerine bakınca 8 Haziran gününden itibaren, bizi temelinde Cumhurbaşkanı’nın bu aşırı taraflı rolünün olduğu büyük bir kriz bekliyor gibi görünüyor.
Eğer bu anketlerin büyük çoğunluğunun ima ettiği gibi, Türkiye’de AKP’nin tek parti iktidarı sona erecek ve öyle ya da böyle Türkiye koalisyon hükümeti arayışına girecek olursa, bizim her şeyden daha çok bir cumhurbaşkanına ihtiyacımız olacak.
* * *
Partiler üstü, hakem rolündeki bir cumhurbaşkanının yapacağı gibi, sırasıyla hükümet kurma görevini en yüksek oy alan partiden az alana doğru verecek ve hükümet kurulmasını kolaylaştıracak bir “hakem” cumhurbaşkanı anahtar rolde olacak...
* * *
Seçim kampanyası boyunca gördüğümüz aşırı tarafgir tavır, seçimden bir koalisyon ihtiyacı ortaya çıktığında Türkiye’nin taşıyamayacağı bir yüke dönüşebilir...
Hele hele Cumhurbaşkanı’nın taraflı tutumu nedeniyle bir koalisyon hükümeti kurulamadığı için erken seçime gidildiği izlenimi doğarsa Türkiye bir krize sürüklenebilir...
* * *
8 Haziran’dan itibaren Türkiye’de bir cumhurbaşkanına olan ihtiyaç yakıcı hale gelebilir...
Seçimlerin getireceği yeni parlamento dinamikleriyle birlikte Sayın Erdoğan’ınTürkiye’yi tek başına yönetme arzusu bitmek bilmeyen krizlerin ana kaynağına dönüşebilir...
* * *
Sayın Cumhurbaşkanı’nın Anayasal sınırların içine çekilip çekilmeyeceği, o Anayasa’yı zorladığında kendi partisinin bugüne kadar gösteremediği inisiyatifi bundan sonra gösterip gösteremeyeceği, Türkiye’nin kaderini belirleyecek yaşamsal sorular olacak...
Yorum Yap