İnsanlarda korku yaratılması, güvenlik arayışına itilmeleri ve en sonunda da özgürlüklerinden vazgeçmeleri, 1984 yapımı “The Guardian” (Koruyucu) isimli filmde harikulade bir şekilde anlatılır.

David Greene’in yönettiği filmde, ilk önce bir apartmanda yaşayan insanların başına bir anda pişmiş tavuğun başına gelmeyecek işlerin musallat olduğunu görürüz. New York’un üst orta sınıf ailelerinin oturduğu bu apartman bir anda soygunlar, fiziksel saldırılar ve tecavüzlerle sarsılır.
Güvenlik bir numaralı önceliği haline gelir apartmanın...

                                             * * *

Eski asker Mack’i apartmanı korumak için görevlendirirler. Mack, hepsi de güvenlikle ilgili görünen öneri ve talimatlarıyla bütün apartman sakinlerinin hayatını kontrol altına alır.

Hangi saatte girecekleri, hangi saatte çıkacakları, nereye gideceklerine kadar apartman sakinlerinin hayatına karışmaya başlar Mack...

Bütün apartman memnuniyetle Mack’ın yarattığı bu yeni dünyada yaşamayı kabul eder. Bir tek, liberal görüşleri olan Charles’ın bu durumdan rahatsız olduğunu ve şüphelendiğini görürüz. Film boyunca biz de Charles’la birlikte hep aynı şüpheyi duyarız: Nasıl oldu da bütün o kâbus Mack’in gelmesiyle birlikte sona erdi? Daha da tekinsiz soru, apartmanı kontrol altına almak için bütün o koşulları Mack’in yaratıp yaratmadığıdır.

                                            * * *

Mesela, biz bu filmi 12 Eylül 1980 darbesinden önce Türkiye’de gördük. Darbeciler gelince bir gecede bütün o kanlı çatışmalar, boğazlaşmalar sona eriverdi...

Şimdi bu son günlerde meydana gelen silahlı saldırılarla ve (Allah korusun bundan sonra olabilecek olanlarla) Meclis’te bekleyen “iç güvenlik” paketi arasında bir ilişki olabilir mi diye sormadan edemiyorum.

Şüpheleniyorum...

Polis noktalarına yapılan silahlı saldırılar oldukça tuhaf görünüyor gözüme. Keza Güneydoğu’daki bazı çatışmalar da öyle...

                                             * * *

Öbür tarafta, elimizde öyle bir yasa taslağı var ki, geçtiği anda Türkiye bir olağanüstü hal rejimiyle yönetilmeye başlanacak.

Kürt meselesini çözmek iddiasındaki bir AKP, neden bütün ülkeyi bir sıkı yönetim havasına sokacak böyle bir yasayı çıkarmaya çalışıyor? Neden polise bu kadar anormal yetkiler vermek istiyorlar? Neden dinlemeyi, aramayı, gözaltına alma ve tutuklamayı bu kadar kolay hale getirmek istiyorlar? Neden polisin silah kullanma yetkisini bu kadar anormal bir şekilde genişletiyorlar?

Ve acaba, bu tuhaf silahlı saldırılar, garip çatışmalarla Meclis’te bekleyen bu “güvenlik paketi” arasında bir bağlantı var mı?