- 6.02.2015 00:00
Soğuk algınlığından kıvrandığım için olsa gerek, bir anda kendimi, son günlerde büyük ilgiyle izlediğim True Dedective(Gerçek detektif) filmindeki bir diyaloğu tekrarlarken buldum. Dizinin gizemli oyuncusu Matthew McConaughey bir yerde“Pek çok rüyanın sonunda bekleyen bir canavar vardır”diyor.
Çocukken, çok ateşlendiğimde, ben de evin bir kenarında bir canavarın beni beklediğini görürdüm.
Vücudumdaki kırgınlık, çocukluğuma, çocukluktaki anı da diziye götürdü. İnsan zihni çok ilginç. Bütün bu çağrışımlar da yazının başına oturduğum bir anda oluyor.
Bizim demokrasi tecrübemiz, bir türlü büyüyemeyen bir çocuk gibi. Hiçbir şekilde, ne kendi tecrübemiz ne de insanlığın tecrübesi üzerine bir şeyler kurabiliyoruz ve her rüyamızın sonunda bir canavar bekliyor.
Padişahlığa son verdik ama kurduğumuz o rüya bir tek adam rejimiyle sonuçlandı.
Sonra çok partili hayata geçtik; söz milletin olacaktı ama nasıl olduysa muhalefet ve basını susturmak için kurulan tahkikat komisyonlarına ulaştık.
Sonra darbeler darbeleri izledi...
Sonunda AKP iktidara geldi; askeri vesayete son verecek ve dört dörtlük bir demokrasi kuracaklardı ama işte bugünlere geldik. Kafalarındaki “başkanlık sistemi”ni kurabilirlerse, AKP’li milletvekilinin dediği gibi, hakikaten yüz senelik parantez kapanacak ve yeniden padişahlık rejimine döneceğiz.
Demokrasimiz hiç büyümüyor, o yüzden de hep çocukluk hastalıklarından mustarip oluyor…
Ne kendi ülkemizin ne de insanlığın tecrübelerinden yararlanabiliyoruz; dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz her zaman...
Çok kompleks tartışmalar yaptığımızı zannettiğimiz çoğu zaman sadece demokrasinin A,B,C’sini tartışıyoruz aslında. Tartıştıklarımız dönüp dolaşıp kuvvetler ayrılığına, hukuk devletine, temel insan haklarına geliyor...
Geçen hafta, İngiltere’de 1215 yılında imzalanan Magna Carta’nın dört kopyasını bir araya getirdiler. İnsanlığın ilk anayasası kabul edilen bu belgenin kopyalarını bir araya getirmek büyük bir heyecan yarattı İngiltere’de ve dünyada...
İngiltere kralı, Magna Carta’nın altına imza atarken, kendisi dahil herkesin hukukla bağlı olduğunu; hiç kimsenin keyfi olarak tutulamayacağını, mülkiyetine dokunulamayacağını kabul ediyordu. İktidarı sınırlandıran bu belgeden bugün bildiğimiz anlamda Batı demokrasileri doğdu...
Çocukluk hastalıklarından bir türlü kurtulamayan Türkiye’de, Magna Carta’dan 800 yıl sonra, sınırsız bir iktidar arayışını bize“ileri demokrasi” diye sunmaya çalışıyorlar...
Bu ülke ne kendi tecrübesinden ne de insanlığın tecrübelerinden bir şeyler öğrensin istiyorlar; her rüyamızın sonuna bir canavar koyuyorlar...
Yorum Yap