- 22.10.2014 00:00
Hegel “Beni bir tek o anladı ama o da yanlış anladı” diyor ya, bizim Kürt meselesindeki durumumuz da aynen böyle.
Kürt sorununu bir tek AKP anlamış gibi duruyor ama attığı adımlara, verdiği reflekslere bakınca onun da hiçbir şey anlamadığı görülüyor.
CHP’nin, MHP’nin pozisyonları ise müzelik. MHP’nin savaştan başka hiçbir önerisi yok. CHP ve onun lideri Kılıçdaroğlu zaman zaman umut veren çıkışlar yapıyorlarsa da hemen ilk fırsatta milliyetçi ezberlere dönüveriyorlar. AKP Akil İnsanlar’ı toplarken, CHP sözcüleri Öcalan’ın cezaevi koşullarının düzeltilmesine karşı çıkarak siyaset yaptıklarını zannediyorlar.
Yani Kürt sorununu, bu sorunun gerçek çözüm mecrası olan demokratikleşme ve eşit vatandaşlık düzlemine sokması için AKP’yi zorlayacak, ana akım bir siyasi partimiz yok.
Hep bir zorlamanın ardından...
AKP’nin ve Erdoğan’ın Kürt sorununa yaklaşımları ise seçim kazanmak ve ileride başkanlık sistemine geçişin anahtarı olarak cebinde tutmanın ötesine gidemiyor. AKP’nin içeride ve dışarıda attığı adımlar hep bir zorlamanın ardından geliyor ve hiçbir kısır döngünün çözülmesine yardımcı olamıyorlar. Örneğin, Kürtler anadilde eğitim yapmak için okul açıyor. AKP ilk önce bu okulları kapatıyor. Ardından PKK’nın, devlet okullarının yakılması dahil şiddet eylemleri başlıyor ve AKP anadilde eğitim yapan bu okullara izin veriyor. Böylece, PKK ve onun silahlı mücadelesi olmasa Kürtler’in hiçbir demokratik hakkı elde edemeyecekleri yönündeki yargıyı beslemeye devam ediyor.
Aynı şekilde, Suriye Kürtleri’ne yönelik attığı tüm yardım adımları da hep uluslararası baskının ardından geldiği izlenimi yarattığı için hiçbir işe yaramıyor. IŞİD’le PKK, PKK ile PYD aynı şey diyor Erdoğan. PYD’ye Amerika’nın silah yardımı yapmasına karşı çıkıyor. Ama ardından, Amerika’nın havadan Kobane’ye yaptığı yardımın seyircisi haline geliyor. Bütün söyledikleriyle taban tabana zıt bir tutum alarak Peşmerge için koridor açıyor. Bütün adımlarını baskı altında attığı izlenimi verdiği için de attığı adımlara rağmen Kürtler’in kalbini kazanamıyor.
Erdoğan'ın Özal gibi vizyonu yok
Çünkü Erdoğan’ın, Ortadoğu ve Kürtler konusunda Özal’ınki gibi bir vizyonu yok. Öyle olduğu için de IŞİD Kobane’ye saldırdığı anda ne yapacağını bilemiyor. Bir yandan barış sürecini devam ettirmek istiyor ama öbür taraftan klasik devlet refleksleri ve fırsatçılıkla, acaba IŞİD bu Rojava’daki otonom Kürt bölgelerini ortadan kaldırır mı diye bakıyor. Söz konusu olan Kürtler olunca, kendisi de oyun oynamak yerine, bütün enerjisini diğer çocukların oyunlarını bozmaya çalışan, onların kumdan kalelerini yıkan bir çocuğa dönüşüyor. Sonra dışarıdan baskı geliyor ve zoraki adımlar atılıyor.
Kürtler için tarihin akışı değişti. Çevremizdeki tüm coğrafya muazzam bir dönüşüme uğruyor. Türkiye bütün Kürtler’in sırtlarını dayayacağı güvenli bir dağ olmak yerine, rüzgara ve keskin dalgalara karşı yol almaya çalışıyor. O dalgaların üzerine çıkıp sörf yapamıyor. Artık tek bir parça olarak kalması mümkün olmayan Irak ve Suriye’de en önemli ve güvenilir müttefikin Kürtler olduğunu göremiyor. Günlük küçük hesaplarla kendisine yön bulmaya çalışırken yolunu kaybediyor...
Yorum Yap