- 25.07.2014 00:00
Başbakan Erdoğan, Ergenekon davasının savcısı olduğunu söyledikten sonra, bugün de Ergenekon davasını açanları suçluyor. Erdoğan ve hükümet bugün yeniden savcılık rolü oynuyor.
Eğer başbakan Erdoğan eski Roma’da yaşıyor olsaydı, muhtemelen alnının ortasında bir “K” harfiyle dolaşıyor olacaktı.
Resmi bir savcılık makamının bulunmadığı Roma’da, dileyen herkes dilediğine karşı suç ithamında bulunabiliyordu. Hatta öyle sadece bulunmakla da kalmayıp mahkemede “iddia makamı” olarak temsil ediliyordu. Fakat, yalan yanlış veya ciddiyetsiz şekilde ithamda bulunmanın çok ağır bir bedeli vardı. Sanık aklandıktan sonra, suçlama getirenin alnına kor haline gelmiş demirle “Kalumnia” kelimesinin ilk harfi olan “K” harfi kazınıyordu. Kalumnia, yanlış suçlama getiren, müfteri anlamına geliyor.
Başbakan Erdoğan, Ergenekon davasının savcısı olduğunu söyledikten sonra, bugün de Ergenekon davasını açanları suçluyor. Ben Ergenekon davasının, özü itibariyle yanlış olmadığını, sonradan belli noktalarda çeşitli sapmalar yaşadığını düşünenlerdenim. Bu sapmaların benim düşünceme göre neler olduğunu bu köşede daha önce çeşitli defalar açıklamaya çalıştım.
Ancak başbakan ve bazı hükümet taraftarları, öyle bir noktaya geldiler ki, onlara göre, öyle sapma falan yoktu, düpedüz bir “kumpas” söz konusuydu, bütün davalar “paralel örgütün” işiydi, tıpkı bakanları ve hükümeti işaret eden yolsuzluk iddialarında olduğu gibi.
Halbuki, Ahmet Şık’ın tutuklanmasının ardından “Kitaplar da bomba kadar etkilidir” diyerek, en kritik “sapma” anlarında davada tutulan yanlış yolu sonuna kadar destekleyen Erdoğan’ın kendisi idi. Eğer hükümet isteseydi, o davalardaki pek çok sapma ve hak ihlalinin önüne kolaylıkla geçilebilirdi. Ama o dönem, bugün bütün davaları uyduruk ilan edenler, yanlışların düzeltilmesine olanak verecek eleştirileri kendi kuru gürültüleriyle boğuveriyorlardı.
Erdoğan ve hükümet bugün yeniden savcılık rolü oynuyor. Hükümet destekçisi medya, polislere yönelik operasyonun, “paralelle” mücadelenin ilk halkası olduğunu söylüyorlar. Arkadan, yargıç ve savcıların, medya mensuplarının da tutuklanacağını yazıyorlar.
Polislere yönelik suçlamaları alt alta dizerken “illegal dinleme” gibi somut suç iddialarından bahsettikleri gibi, “17 ve 24 Aralık darbelerini” hazırlamak gibi hukuken hiç bir anlam ifade etmeyen “suçlamalar” da getiriyorlar.
“Şu gün, şu kadar para, şu kuryeyle, şu bakana gitti” somutluğundaki suçlamalar, nasıl oluyor da, hükümete karşı bir darbe olarak nitelenebiliyor? Herhangi olağan bir mahkemenin “rüşvet ve yolsuzluğu” soruşturmayı, “darbe yapmak” olarak nitelemesi mümkün olabilir mi?
Polislerin gözaltına alınması ve muhtemelen verilecek tutuklama kararları, yolsuzluk soruşturmasındaki sanıkları tahliye eden Sulh Ceza hakimlerinden çıkıyor. Polislerin gözaltına alınması Erdoğan’ın “paralelle mücadelenin Sulh ceza hakimleri” eliyle yürütüleceğini söylemesinin hemen ardından gerçekleşiyor.
Bir kere daha Erdoğan savcı rolüne soyunuyor. Suçluyor. İtham ediyor. Sadece onun ve taraftarlarının hesap vermediği, onların dışında herkesin herşeyle suçlanabileceği bir ülke kuruluyor. Erdoğan, her türlü suçlamayı getirebileceği ama asla “Kalumnia” ilan edilemeyeceği bir ülke yaratmak istiyor. Sonsuz yetkileri olan ama sıfır sorumluluğu olan bir lider olarak çıkıyor karşımıza. Bazıları da buna “Yeni Türkiye” adını veriyor...
Yorum Yap