- 11.04.2014 00:00
Bütün bunları yapınca bu defa AİHM'de mahkûmiyetler sağanak gibi gelmeye başlayacak; hadi ondan da kurtulalım diyecekler.
Anayasa Mahkemesi'nin Twitter kararına ilişkin tartışma Türkiye’nin geleceğine ilişkin temel bir tartışmadır.
Başbakan AYM’nin kararının düzeltilmesi gerektiğini söyleyince, hemen mahkemenin yetkilerini kısıtlayan bir yargı paketi için hazırlıklar başladı.
Bu paketin altyapısının hazırlanması için de fevkalade akıl çelici bir tartışma yürütülüyor.
Bazı liberal kalemlerin bile mahkemenin haddini aştığını, hükümet ve milli irade üzerinde bir vesayet oluşturduğunu söylediklerini görünce insan dehşete kapılıyor.
Bir de hukuk sosuna bulayarak önümüze getirilen argümanlar var. Diyorlar ki "AYM bir temyiz mahkemesi değildir; bir üst derece mahkemesi değildir. Alt derece mahkemelerinin kararlarını düzeltemez" vd. Diyorlar ki, "AYM’nin önüne gelen bir 'bireysel başvuruyu' inceleyebilmesi için ilk olarak diğer hukuk yollarının tüketilmesi gerekir."
Bu söylenenler doğru da bunların Twitter kararıyla bir alakası yok.
İlk olarak, Twitter bir mahkeme kararıyla falan kapatılmadı. TİB, bireysel şikâyetler üzerine verilmiş, bazı içeriklerin kaldırılmasına ilişkin mahkeme kararlarını bahane ederek tüm Twitter'ı kapattı. Yani çok açık bir şekilde yetki gaspında bulundu, yetkisi olmayan bir işe girişti.
Bunun karşısında başvurulacak hukuk yolu nedir? İdare mahkemesine gider ve kararın iptalini istersiniz; bir de mahkemeye “Yürütmeyi durdur” dersiniz. Nitekim öyle oldu ve Ankara 15. İdare Mahkemesi TİB’in idari işlemine ilişkin olarak
yürütmeyi durdurdu. Ama TİB bu karara uymadı.
AYM kendisine yapılan bireysel başvuruyu inceleyip, süratle karara bağlayarak çok doğru bir iş yapmıştır. AYM bireysel başvurularda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) yetki ve konumuyla hareket ediyor.
AİHM’ye bir başvuru yapmak için 'iç hukuk yollarını' tüketmeniz gerekir. Ama hepsini değil, 'etkili' olanları. Eğer bu dava, AYM değil de AİHM önüne gitseydi, oradan da benzeri bir karar çıkacaktı. İdare mahkemesinin yürütmenin durdurulması konusundaki kararıyla birlikte 'etkili başvuru yolları' tükenmiştir.
Oysa hükümet yetkilileri diyorlar ki, hayır, bütün dava yolları tükenecek, ondan sonra AYM’ye gidilecektir. Yani idare mahkemesindeki davadan sonuç almak için 2-3 yıl bekleyin; ardından Danıştay'ın temyiz ve karar düzeltme kararları için en az 2-3 yıl daha bekleyin ve ondan sonra AYM’ye gidin diyorlar.
Bunu dedikleri anda da AYM’ye bireysel başvuru hakkının özünü ortadan kaldırmış olacaklar. Bireysel başvuru sadece kâğıt üzerinde bir hakka dönüşecek.
Bu zaten böyledir. Temel bir hakka göz diktiğinizde onu yok etmek için, daha nicesini ortadan kaldırmanız gerekir. Twitter’ı Başbakan'ın bir çift sözüyle kapatmak için harekete geçen TİB, idare mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararını umursamadı. Şimdi de "AYM’nin kararını düzelteceğiz" deyip, 'bireysel başvuru' hakkını kullanılamaz hale getirecekler. Bunu yapmak için ilk önce AYM’nin kuruluş yasasında değişiklik yapacaklar. Ama sonra bakacaklar ki başka engeller var. Mesela anayasanın 90. maddesi "iç hukukla, uluslararası insan hakları normları arasında bir çatışma olunca uluslararası normlar uygulanır" diyor. Onu da ortadan kaldırmak zorunda kalacaklar. Bütün bunları yapınca bu defa AİHM’de mahkûmiyetler sağanak gibi gelmeye başlayacak; hadi ondan da kurtulalım diyecekler.
Böyle böyle, bir bakacağız ki, bütün hukuk sistemi baştan aşağıya değişmiş. Bunlar zaten hep ileri demokrasi için!
Yorum Yap