- 6.01.2014 00:00
Erdoğan’ın yolsuzluk soruşturması karşısında bütün ülkeyi mahkeme salonuna çevirerek ortaya koyduğu ‘savunma stratejisi’nin hukuk tarihinde bir tanımı var. Buna ünlü Fransız avukat Jacques Vergès’in verdiği isimle ‘kopuş savunması’ (defense de rupture) deniyor.
Vergès mahkeme önünde temsil ettiği sanıklara yöneltilen suçlamalara ilişkin tek bir kelime bile etmeden, doğrudan doğruya savcılık makamını ve bütün bir hukuk sistemini sanık sandalyesine oturtuyordu. Mahkeme sanıkları yargılarken, Vergès adeta paralel bir dava yürüterek bütün bir hukuk sistemini yargılıyordu.
Vergès’in ‘kopuş savunması’nı uyguladığı ilk dava, Cezayirli direnişçi Djamila Bouhired’in terörist bir saldırı nedeniyle 1957 yılında Fransa’da yargılandığı davaydı. Vergès olayı dünya çapında medyatik bir hale getirdi, öncelikle müvekkilini idamdan kurtardı ve beş yıl sonra da serbest bırakılmasını sağladı.
Erdoğan’ın uyguladığı ‘kopuş savunması’, bir dizi alt stratejiye dayanıyor:
Savcılığın yürüttüğü soruşturmayı cemaatin talimatıyla girişilmiş bir ‘darbe girişimi’ olarak sunarak, savcılık makamının tüm meşruiyetini sorguluyor.
Soruşturmayı yürüten savcıları kişisel olarak şeytanlaştırıyor. Elleri cebinde, sanıklara iki dakika savunma süresi veren, ‘gelsin sizi efendileriniz kurtarsın’ diyen bir savcı portresiyle çıkıyor karşımıza.
Soruşturmanın bütünüyle sahte delillere dayandığını ima ediyor. Bu iddiayı güçlendirmek için daha önce bu sahte deliller savunması yapan
Ergenekon ve Balyoz sanıklarını serbest bırakmaya hazırlanıyor.
Tabii bir savunma avukatının asla sahip olamayacağı olanaklara sahip olan Başbakan, soruşturmanın ilerlemesini engellemek için tüm hukuk sistemini hallaç pamuğu gibi atıyor. Polisleri, savcıları görevden alıyor. HSYK’yı, Danıştay’ı en temel hukuki işlemleri yaptıkları için suçluyor ve yetkilerini budamaya hazırlanıyor.
Başbakan özü itbariyle Vergès’in ‘kopuş stratejisini’ uyguluyor ama onun elde ettiği başarıyı elde etmesi şüpheli görünüyor.
Vergès dikkatleri savunduğu sanığın işlediği iddia edilen suçlardan hukuk sistemine çevirirken bütün insanlığın vicdanına temas edebilecek şeyleri söylüyordu. Örneğin, Fransa’nın Cezayir’de giriştiği katliamları anlatıyordu; Fransa’nın sömürgeci politikalarını yargılıyordu. Erdoğan ise
11 yıllık iktidarı boyunca neredeyse her bir milimini dizayn ettiği bir hukuk sistemini hedef alıyor.
Vergès savunmalarında, yargılamayı yapan ülkenin üzerinde baskı oluşturabilmek için uluslararası kamuoyunu hedef alıyordu. Oysa, Erdoğan’ın soruşturmanın ilerlemesini engellemek için attığı bütün adımlar uluslararası kamuoyunun kaygı ve şüphelerini giderek daha fazla arttırıyor.
Vergès, müvekkili Djamila Bouhired’ı tahliye ettirdikten sonra onunla evlendi ve nur topu gibi iki çocuğu oldu. Erdoğan ve AK Parti hükümetinin Ergenekon’la kıyacakları nikâhtan ise çıksa çıksa korkunç bir garabet çıkar ortaya...
Erdoğan’ın uyguladığı taktiklerin pek çoğu bütünüyle geri tepme potansiyeline sahip. Savcıya ilişkin anlatımları, insanların aklına ‘camide içki içtiler’ argümanını getirebilir; Ergenekon’u işin içine katması, “Yoksa Ergenekon’da bu ayakkabı kutuları kadar somut muydu deliller” diye düşündürebilir insanlara...
Dünyanın dört bir tarafında teröristlerden, katliamcı devlet başkanlarına kadar pek çok sanığı savunan Vergès, ardında tüm sanıkların savunma hakkına dikkat çeken önemli bir hukuk mirası bıraktı. Mahkemelerden alınmış, yakalama ve arama kararlarını uygulatmayan, Danıştay’ın yürütmeyi durdurma yetkisini bile elinden almayı tasavvur eden Erdoğan’ın ise gerisinde nasıl bir miras bırakacağını hep birlikte göreceğiz...
Yorum Yap