- 9.12.2013 00:00
Bizim ‘iç düşmanlarımız’ hiç eksik olmadı. Siviller askeri vesayeti ortadan kaldırırken geçici olarak içine girdiğimiz iyileşme süreci, bütün eski semptomların, tanıdık hayaletler gibi, saklandıkları yerlerden birer birer ortaya çıkmalarıyla yerini yeniden o marazi devlete bırakıyor.
Milli İstihbarat Teşkilatı PTT’yle, hava yollarıyla, hastanelerle gizli protokoller imzalayıp, insanların kiminle nereye seyahat ettiğinden idrar tahlilinde ne çıktığına kadar kayıt altına alıyor ama Başbakanımız devletlerin de mahremiyeti olduğundan söz ediyor. Bütün bu işleri yapan MİT, insanların mahremini ihlal etmiş olmuyor da insanların fişlendiğini haber yapan gazeteciler devletin mahremini ihlal etmiş oluyor...
Kimin hangi cemaate mensup olduğunu, hangi konferansı izlediğini kaydeden devlet suç işlemiş olmuyor da bunları haber yapan gazeteciler, ‘vatana ihanet’ kertesinde suç işlemiş oluyor.
Almanya’nın kırmızı bültenle aradığı bir kişiyi MİT’in kaçırması, bir sorun olmuyor da gencecik bir muhabirin bunu haber yapması savaşa tahrik suçu oluyor.
Milli Güvenlik Kurulu’nun hiçbir şekilde üzerine vazife olmayan bir şekilde toplumun belli kesimlerini peşinen suçlu ilan etmesi sorun olmuyor da gazetecilerin bunları haber yapması sorun oluyor.
MİT, MGK ve Başbakanlık sadece görevlerini yapan gazeteciler hakkında ortaklaşa suç duyurusunda bulunuyor. Bu da yetmiyor, bu suç duyurusunu işleme koymayabilecek olan savcıları Başbakan ‘anayasa suçu işlemekle’ peşinen itham ediyor. Bütün kamuoyunun önünde yargı makamlarına tehditvari bir tonla emir ve talimat veriyor.
F-4 uçağı düşürüldükten sonra, Suriye hava sahasının MİT’in talimatıyla ELINT adı verilen elektronik istihbarat sisteminin denenmesi için kasten ihlal edildiğini iddia ediyor şehit pilotların avukatı. MİT bu iddiayı yalanlamıyor ama avukat hakkında ‘savaş açması için yabancı devlet yetkililerini tahrik’ ettiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuyor. Bir savaş uçağının düşürülmesinin sonucunda bütün ihale bir avukata çıkıyor.
MİT’in sahte isimler kullanarak gazetecilerin telefonlarını dinlemesi sorun olmuyor ama bunu sorgulamak sorun oluyor.
Müthiş bir çarpıtma mekanizması işliyor ortada. Bizim devletin bütün günahlarının faturası, bunları bir şekilde sorgulamaya cüret edenlerin üzerine kalıyor. Vatandaşın mahremiyeti ortadan kalkarken, devlet kale duvarları gibi yükselen bir mahremiyet yaratıyor kendisine. Yeniden ‘hainler’, ‘düşmanlar’ ve ‘ajanlarla’ doluyor siyasal arenamız. Çok iyi bildiğimiz bir filmi en baştan tekrar izliyoruz...
Yorum Yap