- 24.05.2013 00:00
Alkol yasası gibi ani buluşlar bana daha çok muhafazakâr kesimlere dağıtılan bir mavi boncuk gibi görünüyor.
Kimseyi kendi ölçülerinle yargılama, herkesi kendi ölçüleriyle yargıla... Ahlaksız, benim ahlakıma uymayan değildir, ahlaksız kendi ahlakına uymayandır.” Böyle diyor Şeyh Efendi, Ahmet Altan’ın İsyan Günlerinde Aşk romanında. Muhtemelen Altan’ın tekke şeyhi olan dedesinden esinlenerek yaratılmış Şeyh Efendi karakteri, bizim topraklara özgü, tasavvuftan beslenen samimi bir dindarlığı temsil ediyor.
* * *
Başkalarını kendi ölçülerine göre yargılamak, ne kadar kolay ve konforlu değil mi? Mesela hiç alkol kullanmamışsın hayatında, alkolü, insanların ne kadar düzgün olduklarını ölçecek bir araç gibi kullanırsan sen hep en düzgün görünürsün. Senin hayatında onun yeri yok çünkü. O yüzden bırak da alkol kullananlar kendi ölçüleriyle yargılasınlar kendilerini, onu alıp saçmalıyorlar mı, başkalarına zarar veriyorlar mı, içmeyi bilmiyorlar mı onlar ona baksın.
* * *
Sen de kendi ölçülerinle bak kendine. Dünya makamına çok mu tamahkâr oldun? Bütün cüz’i iradelerin üzerinde külli bir irade olduğuna inanmana rağmen kendini çok mu abartıyorsun? Dünyanın bir imtihan yeri olduğunu unutup zahiri zevklerin peşinden koşmaya mı başladın? Çok mu düşkün hale geldin dünya malına?
* * *
Daha geçen gün Fethullah Gülen dindarların kendi kriterlerini göz önüne alarak hükümete ağır eleştiriler getirmiş. Nazlı Ilıcak’ın bildirdiğine göre Gülen ‘yolsuzluk ve otoriterleşme’ nedeniyle hükümeti eleştirmiş. Uzun süreden beri dindarlar AKP’lileri fazla dünyevileşmekle itham ediyorlar.
Buradan bakınca, bu ‘alkol yasası’ gibi ani buluşlar bana daha çok muhafazakâr kesimlere dağıtılan bir mavi boncuk gibi görünüyor. Kendi ölçülerine göre ‘alkol’ almakla suçlananlar, diğer kesimlerin alkolüyle uğraşıyorlar.
* * *
Alkol yasası, aynı zamanda, bütün toplumu özgürleştirmeye ufku yetmeyenlerin, ancak başkalarının özgürlüklerini sınırlayarak huzura erebildiklerini gösteriyor. Başörtülü kadınların sorununu on yıldır çözmeyen iktidar, dindarları özgürleştirmek yerine seküler yaşam biçimine sahip olanların hayatını kısıtlamaya çalışıyor.
* * *
Bu coğrafyada devletin ceberut tarihi hiç değişmiyor. Her kim ki iktidarı ele geçirdi, kendisini özgürleştirmek yerine, başkalarını hegemonya altına almaya çalışıyor. Kendisinin ne aldığına değil, başkasının ne alamadığına bakıyor insanlar. Böylece herkes bir biçimde devletin kapıkulu olmaya devam ediyor.
Herkesin dininin, sevabının, günahının kendine yazıldığı bir ülke kuramıyoruz bir türlü. Başkalarının günahlarına göz dikmek, kendimize bakmaktan, kendi ahlakımıza ve vicdanımıza göre yaşamaktan daha kolay görünüyor çünkü...
Yorum Yap