- 14.01.2013 00:00
MİT alelade bir bilgiymiş gibi STK'nın Danıştay saldırısı, Dink cinayeti, Malatya katliamından sorumlu olduğundan bahsediyor.
Yargıtay Başsavcısı “Hrant Dink cinayetinde örgüt var” dedi. Peki hangi örgüttür bu? İki tane tetikçi ve onları kışkırtıp, gaza getiren birkaç ‘abi’den mi bahsediyoruz? Yoksa Dink’in avukatlarından Fethiye Çetin’in sözünü ettiği ‘Ergenekon’u da aşan bir örgüt’ mü bu sözünü ettiğimiz?
Hrant Dink cinayeti ve Malatya katliamı davalarında tam beş yıldır bu örgütün izleri aranıyor. Uzman Çavuş İlker Çınar’ın verdiği ifadelerle Malatya davası yeni boyutlar kazandı. Daha önce, “Hollywood’luk gizli ordu hikâyeleri” başlıklı yazımda Çınar’ın film senaryolarını aratmayacak öyküsünü anlatmıştım. Çınar, komutanlarından aldığı bir emirle Hıristiyan oluyor, kilise önderliğine kadar yükseliyor ve ardından da gelen ikinci bir emirle tekrar ‘Müslüman’ oluyordu. Daha doğrusu, Hıristiyanlara yönelik psikolojik savaş bu şekilde yürütülüyordu.
Çınar, Malatya davasında verdiği ifadelerde, bütün anti-Hıristiyan kampanyanın eski Özel Harp Dairesi’nin devamı olan birim tarafından organize edildiğini anlatıyor ve bu birim altında hareket eden ‘Siyah’ ve ‘Beyaz’ kuvvetlerden söz ediyordu. Çınar’a üniversitelerin, televizyonların kapılarının nasıl birer birer açıldığını daha önce anlatmış ve bu kapıları açanların, ‘Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun sözünü ettiği Özel Harp Dairesi’nin ‘sivil unsurları’ olup olamayacağını tartışmıştım.
Deniz Zeyrek’in cumartesi günü Radikal’de yayımlanan haberi MİT’in elinde bu konularda hayli kapsamlı bilgiler olduğunu gösteriyor. MİT, ‘Darbeleri Araştırma Komisyonu’na gönderdiği bilgi notunda, bu Siyah ve Beyaz kuvvetlerin yanında, Turuncu ve Yeşil kuvvetlerden söz ediyor. MİT’in raporuna göre bu kuvvetler Seferberlik Tetkik Dairesi altında faaliyet gösteriyormuş.
MİT, sanki alelade bir bilgiymiş gibi STK’nın Danıştay saldırısı, Dink cinayeti, Malatya katliamı ve diğer kanlı saldırılardan sorumlu olduğundan bahsediyor. Haberde bu cinayetlerin bu birim tarafından nasıl işlettirildiğine dair bir bilgi yok ama STK’nın faaliyet gösterdiği söylenen yerler çok dikkat çekici: Trabzon, Malatya ve Hatay. Bu iller aynı zamanda Hıristiyanlara yönelik cinayetlerin de koordinatlarını veriyor. Rahip Santoro bildiğiniz üzere Trabzon’da öldürüldü. Hrant Dink’in katilleri Trabzon’dan ve bu cinayetin bütün hazırlıkları bu ilde yapıldı. Malatya’da sadece Zirve Yayınevi katliamı meydana gelmedi, aynı zamanda ülke genelinde Hıristiyanlara karşı yürütülen psikolojik harpte buradaki jandarma birimi oldukça önemli bir rol oynadı. Hatay’da da Katolik Rahip Padovese öldürüldü biliyorsunuz.
Her yeni bilgi parçası yeni sorular sormamıza neden oluyor. Örneğin, Dink’e karşı 301’den dava açtıran, duruşmalar sırasında onu linç ettiren Ergenekon sanıklarının Özel Harp Dairesi’nin yukarıda sözünü ettiğim ‘renklerinden’ birisinin mensubu olmaları söz konusu olabilir mi? Dink’i linç ettiren manşetleri attıranlar bu birimlerle bir biçimde bağlantı içinde olabilirler mi? Yargıtay’da Hrant’ı 301’den mahkûm ettirmek için lobi faliyeti yürütenlerin bu birimlerle ilişkili olması mümkün müdür?
Birkaç soru da MİT’e sormamız lazım. Zeyrek’in haberinden anladığımız kadarıyla MİT, bu bilgileri kendisine 2007-2008 yıllarında ulaşan ‘ihbar’ mektuplarından derleyerek hazırlamış. Dink ve Malatya katliamı davalarında iğneyle kuyu kazılır gibi ilerlenirken MİT, hangi amaca hizmet etmek için bütün bu bilgileri beş yıl boyunca kendisine saklamıştır?
Bütün bu hayati bilgi ve belgeleri MİT’in kasalarında kalın bir toz tabakasının altına gömenlerin Özel Harp Dairesi’yle bağlantıları olabilir mi?
Ben de Fethiye Çetin gibi düşünüyorum, Hrant Dink cinayeti, Hıristiyanlara saldırılar ve yakın dönemde tanık olduğumuz pek çok provokasyon, Ergenekon olarak bildiğimiz yapıyı çok fazlasıyla aşan, devletin içinde ciddi ayakları olan ama aynı oranda sivilleri de içine alan çok geniş bir ‘ağ’a işaret ediyor. Ve biz bu ağın parçalarını henüz daha ucundan kıyısından anlamaya başlamış durumdayız. Yolumuz çok uzun...
Yorum Yap