- 18.01.2016 00:00
oplumun üzerinde gezinen kara bulutlar güneşi engelliyor. Kara bulutlar PKK olsun.
İnsanları korkudan ürperten gök gürlemeleri var. Gök gürültüleri IŞİD olsun.
Özgürce sokaklarda gezenlerin başına kartopu büyüklüğünde dolu taneleri yağıyor.
Dolu taneleri işsizlik olsun. Gözleri yaşartan, kulakları donduran, elleri titreten soğuk rüzgârlar esiyor. Soğuk rüzgârlar gelecek kaygısı olsun. Etrafta açlıktan çıldırmış yırtıcı canavarlar var. Canavarlar despot iktidar olsun. Ruhları boğan, esenliği örten zifiri karanlıklar var. Zifiri karanlıklar düşünce özgürlüğü kısıtlamaları olsun. Nereye gittiği, ne zaman geleceği belli olmayan yıldırımlar düşüyor. Serseri yıldırımlar hukuksuzluk olsun. Ne zaman biteceği belli olmayan bitmek bilmeyen depremler oluyor. Depremler gelir adaletsizliği olsun. Gökyüzünde her seferinde bin parça umudu sırtlanmış kayan yıldızlar var. Kayan yıldızlar yargısız infazlar olsun. Sevgilinin terk edişini anımsatan ay tutulmaları oluyor. Ay tutulması fırsat eşitsizliği olsun. Şehirleri yutan, ağaçları deviren tsunamiler oluyor. Tsunamiler kadınlara yönelik şiddet olsun…
Tüm bu doğa olaylarını birarada yaşamanın getireceği gerilim ve kasvet hesaplandığında geride içinden çıkılmaz bir ruh hâlini bırakacağını anlamak için psikolog olmaya gerek yoktur. Şok üzerine şok yaşayan bir toplumun yeni yetişen nesilleri yaşanan küresel gelişmelere adapte olamayacağı gibi yeni oluşan uygarlık düzeyini de içselleştirmekte birtakım zorluklar yaşayacaktır.
Son dönemde ülkemizin içinde bulunduğu kaos ortamından çıkabilmesi için toplumsal kesimlerin göstereceği örnek davranışların olması kadar doğal, kabul edilebilir başka bir olgu olamaz. Güneydoğu Anadolu’da süren çatışma ortamının büyüyerek Batı bölgelerine sıçraması endişesi toplumumuzun tüm kesimlerini rahatsız eder hâle gelmiştir. Sivil toplumun bölgedeki çatışmaların durdurulmasına yönelik başlattığı imza kampanyaları uygarlık ile iç içe geçmiş özgürlük taleplerinin toplumsal vicdanın derinliklerinden yüzeyine çıkmış hâlidir. Özellikle Cumhurbaşkanı tarafından lanetlenen 1128 akademisyenin imzaları ile oluşan kampanya bir anda kamuoyunun gündemine oturarak yeni tartışmaların başlamasına sebep olmuştur.
Akademisyen topluluğunun başlatmış olduğu imza kampanyası ülkemizde tek değildir ve son olmayacaktır. Güneydoğu Anadolu’da yaşayan sivil toplum tarafından başlatılan ve medyada yer bulamayan imza kampanyaları mevcuttur. Bölgede yaşayan halkın en demokratik hakkı olan yaşamını sürdürme hakkını talep etmeye yönelik başlattığı imza kampanyaları siyasi tarihimize damgasını vuracak bir akımın habercisi olarak karşımıza çıkmaya başlamıştır. Daha önceleri bazı sivil toplum örgütleri tarafından yapılan kampanyalar istekleri ve hedefleri açısından değerlendirildiğinde arka planda kalan demokratik haklar olması itibarı ile yeterince destek bulamamakta ve kamuoyu yaratamamaktaydı. Ancak bireylerin yaşam hakkına yönelik barış istemeleri ve bu doğrultuda özgün toplumsal hareket olarak gündeme oturan imza kampanyası olgusu siyasi otoritenin demagojileri ile sindirilecek basit bir olgu değildir ve ikinci kuşak Arap Baharı’na ilham olacak toplumsal bir fenomen olarak kendini göstermektedir.
Berlin Duvarı’nın yıkılışının ardından çözülen Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin uluslararası ortamda yarattığı boşluk ile netleşen ABD merkezli küreselleşme olgusuna tepki ile oluşan küresel sivil toplumun en kuvvetli motivasyonu olan şiddet karşıtlığı Ortadoğu’da diktatörlüklerin yıkılmasını sağladıktan sonra yerini kalıcı barışın hüküm sürdüğü demokratik toplumların oluşmasına bırakacağını tüm entelektüeller öngörmüştür ve her türlü engellemelere rağmen beklenen ortam er geç oluşacaktır.
ABD ve İsrail devletlerinin stratejilerinin bölgesel yansıması olan terörizm ve Ortadoğu’daki siyasal istikrarsızlıkları ortadan kaldıracak barışçıl kıvılcımlar her defasında yandaş politikacılar ve yandaş sivil otoriteler tarafından söndürülmeye çalışılmaktadır.
Ortadoğu’da yaşayan bireylerin demokratik güçlerini kırmak amacı ile her türlü şiddet ABD yandaşları tarafından teşvik edilmekte, kışkırtıcı söylemler ile adeta yangına odun taşıyıcılığı yapılmaktadır.
Barış, hak ve özgürlük taleplerini dillendiren, gündeme getiren her türlü düşünce ve toplumsal hareketler ABD hizmetkârı siyasi otoritelerce manipüle edilerek toplumsal hafızada kötü kanaat uyandıracak olgulara dönüştürülmektedir.
- yüzyılda Ortadoğu’da her ne olursa olsun barış ortamı oluşacak, ABD merkezli küreselleşme son bulacak, toplumların esenliğini sağlayacak demokratik hak ve özgürlükler kurumsallaşacaktır.
İçerisinde bulunduğumuz yeni yüzyılda uluslararası anarşi ortamı yerini sonsuza dek barışın hüküm süreceği kozmopolit dünya düzenine bırakacaktır.
okitaycansin@hotmail.com
Yorum Yap