- 17.10.2012 00:00
Hasan Celal Güzel olarak bildiğimiz 30 yılı aşkındır Türkiye’de sempatik tavırlarıyla ve sahte tebbesümleriyle siyaset yapan zat, zaman zaman mağdur rolüne bürünerek bir üst çıtaya sıçramak istediyse de bu girişimleri siyasi arenada karşılık bulmadı. Siyaset, ona hayal kırıklığından başka bir duygu yaşatmadı. İçinde beslemiş olduğu kın nefret ve diktatörlüğü güce dönüştürmek için 1992 de ANAP’ın sendelemesinden nemalanmak ümidiyle Yeniden Doğuş Partisini kurdu. 1995 ve 1999 seçimlerine katılan YDP hezimete uğradı.
Bu süreçte bunalıma giren Hasan Celal Güzel, (YDP) ile dolaylı olarak tam bir fiyaskoya imza atmıştır.
Ulusal sermayeyi yıllarca kendi tekeline alan ve halkı iliğine kadar sömüren (Beynelmilel) uluslararası dolandırıcı Cem Uzan ve arkadaşlarına YDP’yı-GP’ye dönüştürerek Bu tescilli hırsızların TBMM girmelerine ramak kalmalarına sebep olmuştur.
Bu zatı muhterem, AK Parti’nin şahlanmasıyla beraber bir süre sesizliğini koruduktan sonra gündeme damgasını vuran Ergenekon ve benzeri olaylara karşı duruşlarıyla iktidara yeşil ışık yakarak, yanaşık düzen hareket etmektedir.
Şimdiye kadar kendini güzel kamufle eden Güzel, Cumartesi gecesiŞirin Payzın’ın sunduğu CNN Türk’te “ Ne Oluyor?” tartışma programında çirkin yüzünü bir kez daha göstermiştir. Yüzüne geçirdiği muhafazakar-demokrat maske düşmüştür.
Program boyunca, Hidayet hanımın şahsında Müslüman kadınların “Allah’ın farz kıldığı” Hicaplarına dil uzatan, alay eden, malayani davranışlar sergileyen ve program akışı içerisinde sürekli çirkinleşen Güzel (!), program boyunca, saldırgan üslubunu sürdürerek hızını alamamış Kürt Halkına hakaretler etmiştir.
Hasan Celal Güzel, program boyunca, bu gün Türkiye nüfusunun neredeyse yirmi veya yirmi beş milyonunu oluşturan Kürt halkının varlığını, kültürünü, dilin yok saymakla yetinmeyerek ayrıca mesnetsiz ve seviyesizce Kürt edebiyatına diline ve lehçelerine hakaret etmiştir.
Hasan Celal Güzel’in bu çirkinliği aslını ve kendini inkâr etmesinden, kendi kendini aşağılamasından öte bir şey değildir.
Hayretle ve dehşetle programı sonuna kadar izledim ve düşündüm:
İşte! Bu zihniyete sahip olan bu kişi, 1920’lerde iktidara muktedir olan diktatör yapının minik bir yansımasıydı. Türkiye’deki katliamlara imza atan diktatörlerde, ihtilallere imza atan Kemalist generallerde aynen böyle düşündükleri için. Seksen yılı aşkındır seksen santim ilerleyememişlerdir.
Ne yazık ki bu ve benzeri kişiler, kendilerini efendi addedilerek devletin en üst kademelerinde görev yapmışlardır.
Bakın, bu zat nerelerde görev yapmış, hatırlayalım:
Başbakanlık Müşavirliği, Başbakanlık Ekonomik ve Sosyal İşler Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı Müşavirliği ve Müsteşar Yardımcılığı, DPT Genel Sekreterliği ve Müsteşar Vekilliği ve Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı görevlerini yapmıştır. ANAP’ta iki dönem milletvekilliği yapmıştır.
İşin en vahim yönü ise, bu kafatasçı güzeller güzeli (!) Turgut Özal hükümeti döneminde, genç dimağlara Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı görevlerinde bulunmuş ve bu yetkileri faşizan düşünce ekseninde yürüttükleri için gelinen nokta ortada malumun ilanı ve teresin ilahlığı tüm şiddetiyle devam etmektedir.
Hidayet hanımı program içinde gösterdiği onurlu ve cesur duruşuyla kutluyorum.
Yorum Yap