- 25.02.2013 00:00
AK Parti’de garip şeyler oluyor.
Partinin, il düzeyinde yaptığı bütün faaliyetlerinin yürütmesinden sorumlu olan ve tüzüğe göre partiyi bir orkestra şefi gibi ya da günümüz dünyasının moda deyimiyle Ceo gibi yönetmesi gereken Sayın Kaşıkoğlu başkanlığındaki AK Parti’nin her köşesinden başka başka seslerin yükseldiği görülüyor.
Siyasetin içinde olan herkes, 2014 yerel seçimleri için geri sayımın başladı bu günlerde Metin Kaşıkoğlu’nun patronluğundaki AK Parti orkestrasından yükselen sesin senfoniden daha çok kakafoniyi andırdığını, kemancından başka, saksafoncudan başka, davulcudan başka sesin çıktığını görüyor, duyuyor. Orkestra nedense bir türlü akort tutmuyor...
Bu akortsuzluk öyle bir hale geldiki artık, AK Parti İl yönetim kurulu toplantısının devam ettiği dakikalarda bile içeride neler olup bittiği anında siyasi kulislere bir şeklide sızdırılıyor. İktidar partisinin içine düştüğü bu zafiyet hem AK Parti için hem de ilimiz için hayra alamet şeyler değildir.
Sayın Kaşıkoğlu'nun il başkanı olduğu cicim aylarının devam ettiği O günlerde kaleme aldığımız bir yazıda ( 4.6.2012) bir takım eleştiri rezervlerimizi saklı tutarak şöyle demiştik:
“ AK Parti genel merkezinin, Başbakanın gücünü arkasına alarak kolları sıvayan Metin bey, listesini oluştururken hangi ölçülere göre hareket etti bunu bilmiyoruz.
Hangi dengeleri gözetti?
Partinin yetkili organlarında Düzce milletvekilleri, belediye başkanları, ilçe başkanları ile AK Parti ideallerini kurulduğu günden beri bir bayrak gibi dipdiri tutmaya çalışan; deyim yerindeyse, partinin “ ameleleri “ ile kamuoyuna açıkladığı listesi üzerine müzakere etti mi, onların gönüllerini aldı mı bilmiyoruz.... (..) Ancak Metin beyin listesi, Düzce’deki parti içi dengeler başta olmak üzere sosyal dengeler çok fazla gözetilmemiş…"
Bugün dönüp geriye baktığımızda, Sayın Kaşıkoğlu’nun geçen zamanı hiç iyi kullanmadığı gibi, partinin her köşesinden rahatsız olanların sayısı hızla artmış, dedikodular da almış başını gidiyor.
Oysa daha dün, başbakan tarafından nadasa bırakılarak milletvekili adayı yapılmayan Kaşıkoğlu, bundan 8-9 ay önce arkasında büyük bir rüzgâr estirilerek AK Parti Genel Merkezi’nin yaptığı atamayla il başkanlığı koltuğu teslim edilmiş, şeklen yapılan kongreyle il başkanı olmuştu.
Bunları neden yazdım, bildiğiniz gibi Düzce Belediyesi’nin Darıcı Mahallesinde zemin etüdü çalışmalarını başlattığı Otogar arazisi içinde parselleri bulunan 4-5 vatandaşın, belediye ile yaşadıkları istimlâk problemlerinin çözümü için aracı olmasını istedikleri Kaşıkoğlu’nun vatandaşlardan “ Komisyon “ talep ettiği iddiaları geçen haftanın en önemli gündemiydi.
Malum gazetenin AK Parti Milletvekilleri Osman Çakır ve İbrahim Korkmaz için yürüttüğü karalama kampanyalarında ellerini ovuşturup dili suspus olan; AK Parti Gölyaka İlçe Başkanı Ecvet Çelik’in Burası Düzce Gazetesinde kendi adının geçtiği bir habere hiddetlenerek gazete ofisini basıp orada çalışan hanım kızımıza yaptığı tehdide gıkını çıkarmayan Sayın Kaşıkoğlu’nun, malum gazetenin kendisi için söylediği “ komisyoncu “ iddiasının yer aldığı gazete sayfalarındaki matbaa mürekkebi daha kurumadan ala acele yaptığı basın toplantısında, kendini aklama telaşının yorumunu siz sevgili okurların takdirine bırakıyorum…
Bu yazımızda Sayın Kaşıkoğlu’nun kendini aklama talaşını sorgulamayacağız elbette. Bizi asıl ilgilendiren o toplantıda söylediği fecaat içeren sözleri…
Sayın Kaşıkoğlu siyasi kimliğinin yanı sıra aynı zamanda bir hukukçu, ağzından çıkan lafın nereye gittiğini, ne anlama geldiğini bilmesi gerekiyor.
Pazartesi günü yaptığı basın toplantısında “ ben manav değilim,kasap değilim avukatım, her davaya bakarım “ buyurmuş…
Sayın Kaşıkoğlu ağzınızdan çıkanları kulaklarınız duyuyor mu?
Siz AK Parti İl Başkanı olarak AK Partili bir belediye ile aralarında istimlak meselesinden kaynaklanan hukuki problemler yaşayan vatandaşların avukatlığını il başkanı olduğunuz sürece üstlenemezisin, bu ahlaken de doğru değil, siyaseten hiç doğru değil…
Partinizin belediye başkanı kamuoyu yoklamalarında Düzce’nin her zaman ilk 3 sırasında yer alan Otogar sorununu çözmeye çalışıyor, siz ise sinekten yağ çıkarmakla suçlanıyorsunuz. Bunu da ' ben manav değilim, kasap değilim, avukatım' diyerek masumlaştırmaya çalışıyorsunuz. Pes doğrusu...
Sayın Kaşıkoğlu, size çok fazla haksızlık da yapmak istemem, ancak benim tanıdığım Kaşıkoğlu, daha dün referandum sürecinde köy köy dolaşırken yaptığınız kahvene toplantılarında AK Parti’nin karşılaştığı hukuk dışı tezgâhları vatandaşa anlattığınıza tanıklık eden bir gazeteceyim.
Bu nedenle İnsan soramadan edemiyor, hangi Kaşıkoğlu?
Referandum sürecinde kapı kapı dolaşarak çocuklarımız için adalet arayan Kaşıkoğlu mu?
Para için, Fatih Camiini bombalamaya kalkan, Bir Cuma vakti Cuma namazından çıkan müminlerin üzerine bomba atmayı planladığı iddia edilen Balyozcuların da avukatlığını yapabilecek kadar gözünü karartarak “ ben avukatım her davaya bakarım” diyen Kaşıoğlu mu?
Hangisi...
Yorum Yap