- 28.05.2012 00:00
“Yeni Ticaret Kanunu, bütün tüketicilerin günlük hayatını ilgilendiriyor. Ama işadamı danışmanları, yayın kuruluşları, kanaat önderleri hükümete değişsin diye baskı yapıyorlar. AB standartlarına uymayan Türkiye’ye özgü kanun istiyorlar.”
“Yeni Ticaret Kanunu’nda, şirketlere web sitesi açma zorunluluğu getirilmesine ve ‘ortaklar cari hesabı’nın kaldırılmasına karşılar. Denetçi raporunun, bilançonun internette çıkmasını, şirketin şeffaflaşmasını istemiyorlar.”
“Ortaklar cari hesabı’ kadar kirli bir hesap yoktur! ‘Ortaklar cari hesabı’ gayrımeşru bir hesaptır. Gayrımeşru olanın da azı, çoğu olmaz. Yeni kanun bu hesabı kaldırıyor! Zira bizde şirketler, ‘ortaklar cari hesabı’yla boşaltılıyor, hortumlanıyor.”
***
NEDEN PROF. ÜNAL TEKİNALP
Bu ülkede insanların üzerinde sadece devletin ağırlığı ve baskısı yok. Bu ülkede insanların üzerinde zenginlerin de bunaltıcı ağırlığı ve baskısı var. Zenginler diyorum, çünkü şeffaflık olmadığından, bunların pek çoğunun ne iş yaptıkları, ne kazandıkları belli değil. Sadece bilinen bir şey var. O da bunların şirket sahibi oldukları. İşte bu şirketler dünyasına şeffaflık getirmek, tüketiciyi korumak ve sıradan vatandaşın yerine artık bu ülkede para kazananların vergi vermelerini sağlamak, ekonomiyi kara paradan, kayıt dışılıktan ve naylon faturalardan kurtarmak için 55 yıllık Türk Ticaret Kanunu’na sonunda dokunuldu ve yeni bir kanun hazırlandı. Ve bu yeni Ticaret Kanunu, bir buçuk yıl önce Meclis’ten geçti. Önümüzdeki ay 1 temmuzda da yürürlüğe girecek. Ne var ki, kanunun uygulanması yaklaştıkça Ankara’da kapalı kapılar ardındaki baskılar iyice arttı. Çünkü eski düzen sürsün istiyorlar. Bu ülkede vergileri gene tükettiği mallar üzerinden vatandaş versin, şirket sahipleri ise evlerinin yiyecek masraflarını bile bu şirketlerin üzerinden yapsın ve hiç vergi vermesin... Devletin teşvikleri yatırıma değil de şirketleri yönetenlerin cebine girsin... Patronlar şirketlerin için boşaltsın, halk batan bankaların maliyetini nasıl ödediyse, batan şirketlerin maliyetini de ödesin... Bu şirketlerin ürettiği mal ve hizmetlerle ilgili vatandaş hakkını arayamasın, hatta bu şirketlerin izini bile süremesin... İşte bu düzenin sürmesini istiyorlar ve yeni Ticaret Kanunu’nun getirdiği şeffaflığa ve kamuya hesap vermeye var güçleriyle karşı çıkıyorlar. Kanunu değiştirtmeye çalışıyorlar. Oysa bu yasayı, 10 yılda büyük bir ekip hazırladı. Bu ekibin başında da sadece Türkiye’de değil dünyada da çok saygın bir yere sahip olan önde gelen hukukçularımızdan Prof. Dr. Ünal Tekinalp vardı. Prof. Tekinalp’le Türkiye’nin bu temel kanununu konuştuk. Uygulanmazsa, Türkiye toplumunu nelerin beklediğini içimiz acıyarak öğrendik.
***
NEŞE DÜZEL: Hepimizin günlük hayatını neredeyse Anayasa kadar temelden ilgilendiren yeni Türk Ticaret Kanunu bir buçuk yıl önce Meclis’ten geçti. Ancak yasa hâlâ yürürlüğe girmedi. Yasa ne zaman yürürlüğe giriyor?
PROF. ÜNAL TEKİNALP: Bir ay sonra 1 temmuzda yürürlüğe giriyor.
Bu yasa, Avrupa Birliği uyum yasalarından biri mi?
Evet. Yeni Türk Ticaret Kanunu, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne uyumunu sağlayacak temel yasalardan biri. AB’yle müzakerelerde Ticaret Kanunu diye bir fasıl var. AB’ye üye olabilmek için açılıp kapanması gereken fasıllardan üstelik beşincisi bu.
Bu yasa niye bu kadar önemli?
Bu yasa, Türkiye’de yaşayan ya da Türkiye’yle ilişkide olan herkesin günlük hayatını AB standartlarına uyduracak. Türkiye’de günlük ticarete ve özel sektöre şeffaflık, kontrol, disiplin ve hesap verirlik getirecek. Ben 2007 yılında Brüksel’deki tarama toplantılarına gittim. Onlara yeni Ticaret Kanunu’nu anlattım.
AB’nin tepkisi ne oldu?
Bana aynen şunu dediler. “Git Ankara’ya, bu kanunu kanunlaştır ve sonra Brüksel’e gel. Dosyayı açalım ve kapatalım, bu faslı bitirelim.” Biliyorsunuz, AB’yle müzakerelere Hırvatlarla aynı anda başladık. Onlar Brüksel’e geldiler. “Yaptık, yaptık, yaptık” dediler. Ben ise “yapacağız, yapacağız, yapacağız” dedim. Hırvatistan bu faslı kapattı, AB’ye üye oldu, Türkiye’nin AB’yle müzakerelerde Ticaret Kanunu faslı ise hâlâ açılıp kapanmadı.
Peki, kısaca TTK dediğimiz yeni Türk Ticaret Kanunu’nun Türkiye’deki sıradan vatandaşa yararı ne olacak?
O kadar çok yararı var ki! Herkesin günlük hayatının tümünü ilgilendiriyor bu kanun. Çünkü bu kanun her türlü mal ve hizmet üretimini ve alışverişini düzenliyor. Menfaat dengesini sağlıyor. Mesela bir birikiminiz var. Bunu bankaya ya da borsaya yatırabilirsiniz. Ya da harcarsınız. Eğer küresel ölçülerde, Avrupa standartlarında bir ticaret kanunu yoksa bu birikimini kaybedersiniz. Ayrıca bugün yürürlükte olan Ticaret Kanunu vatandaşı tüketici hakları açısından da hiçbir şekilde korumuyor.
Yeni yasa nasıl koruyor?
Yeni TTK, tüketiciyi korumak için kurallar getiriyor. “Tüketicinin mukavelesine şu hükümleri koyamazsın” diyerek, satıcının, vatandaşı müşkül duruma düşüren, onun ayağını kaydıran hükümler koymasını engelliyor. Mesela lüks lokantada yemek yediniz... Adı Güzel Marmara... Fatura istediniz. Ümraniye’de bir çırçır fabrikasının adı yazıyor faturada. Zehirlendiniz diyelim. Bu faturayla gidebileceğiniz hiçbir yer yok. Bu şirketin arkasındaki isimler belli değil. Oysa yeni TTK’ya göre, faturada bu şirketin yönetim kurulu üyelerinin adları ve adresleri yazacak. Almanya’da, Avusturya’da öyle! Böylece hem onlara ulaşılabilecek hem de teşhir edildikleri için yöneticiler kendilerine gelecek. Naylon faturaya izin vermeleri imkânsızlaşacak. Faturadaki adlar sahte çıkarsa, o şirkete karşı yanlış beyandan dava açılacak. Eski kanunda böyle imkânlar yok.
Naylon faturanın sıradan vatandaşa zararı nedir?
Diyelim ki eviniz için yağlıboya aldınız. Açarken kapak fırladı, yüzünüzü parçaladı. Nereye gideceksiniz? Faturada yöneticilerin isimlerini görürseniz onlara gideceksiniz. Kişiye dava açabileceksiniz. Yeni TTK, şirketlere ciddi bir disiplin getirecek. Bu kanun, vatandaşın hem birikimini koruyacak hem de tüketici olarak karşılaştığı her olayda onu kollayacak. Zaten o yüzden bazı kesimler, altı aydır hükümete kesif biçimde baskı yapıyorlar. Bu kanunu daha yürürlüğe girmeden değiştirmeye çalışıyorlar. Kanunun çıkması isteyen bazı bürokratlar da beni uyarıyorlar.
Hangi konuda sizi uyarıyorlar?
“Aman kanunla ilgili çok açık konuşmayın. Anlarlarsa o maddeyi de değiştirtirler” diyorlar. Türkiye Vergi Konseyi’nde kanunu anlatırken, “Artık ortaklar şirket kasasına ellerini sokup şirketin parasını alamayacaklar” dedim. Toplantıdan çıktıktan sonra bir yüksek bürokrat, “Hoca sen ne yapıyorsun” dedi. “Burada bu açık açık söylenir mi? Biz bu maddeyi getirmek için yıllardır uğraştık, getiremedik. Bu madde senin hazırladığın kanunda gizli saklı gibi bir yerde duruyor. Niye açıklıyorsun bunu” dedi. Ve sonuç, dediği gibi oldu. Hükümete bu maddeyi değiştirmesi için şimdi baskı yapıyorlar.
Kanunun bu maddeleri değişirse, patronlar, şirketlerin kasasını kendi kumbaraları gibi kullanıp istedikleri parayı çekebilecekler mi gene?
Evet. Zaten bu maddeyi değiştirirseniz, bu kanun çöker.
İşadamları en çok neye karşı çıkıyorlar?
En çok şirketlere web sitesi açma zorunluluğunun getirilmesine ve “ortaklar cari hesabı”nın kaldırılmasına karşı çıkıyorlar. Yasaya göre, tüm limited ve anonim şirketler bundan böyle internet sitesi kuracaklar. Şirketler bu web sayfalarında, şirketin sadece ortaklarını ve işçilerini değil, o şirketten alacaklı olanları da ilgilendiren her türlü içeriği yayınlayacaklar. Genel kurulların toplantıya çağırılmasından şirketin bilançosuna ve kâr-zarar hesaplarına kadar her bilgi internette çıkacak. Ayrıca şirketin yönetim kurulu üyeleriyle, üst yöneticilerin ne kadar ücret, prim, ikramiye aldıkları, ne tür seyahatler yaptıkları ve masraflarının ne olduğu, ayrıldıklarında tazminatlarının miktarı da bu sayfada gösterilecek. Ayrıca şirketlerin bilançoları bağımsız uzman denetçilerce incelenecek ve bu denetçi raporu da internette yayınlanacak. Denetçi geçmişten farklı olarak bu raporlarda artık görüşünü açıkça bildirecek. Yeni yasada, “ortaklar cari hesabı”nın kaldırılmasına gelince...
Önce şunu sorayım. Avrupa’da ve Amerika’da, şirketlerde böyle bir hesap var mı?
Yok. Bunu hayal bile edemezler. Bu bir suçtur! Amerika ve Avrupa’da bir ortağın şirketten para alması, hırsızlık olarak kabul edilir. Orada ortaklar, ancak şirket kâr dağıtma kararı aldıktan sonra kârdan kendi hisselerine düşen payı kullanabilirler. Bizde ise yönetici ortak, şirketin kasasından parayı alıp, cebine koyuyor. Avrupa’da ve Amerika’da bu bir hırsızlık suçudur. Bizde şirketlerin içi “ortaklar cari hesabı” denen bu hesap yoluyla boşaltılıyor işte! Şirketler bu yolla hortumlanıyor! Patron tarafından bütün parası bu yolla başka bir yere kaydırılan şirketler böylece batıyor. Bizim iş dünyasında “Bilanço battı, patron kurtuldu!” derler ya... Biz yeni yasayla işte bunu önlemeye çalışıyoruz. İnanın! “Ortaklar cari hesabı” kadar kirli bir hesap yoktur!
Yasanın değişmesi için şimdi hükümete baskı yapanlar, bu hesabın kaldırılmasına mı karşı çıkıyorlar?
Açıkça karşı çıkıyoruz demiyorlar. “Biz de buna taraftar değiliz ama bu hesabı başka türlü düzenleyelim” diyorlar. “Patronun çektiği paraya vade koyalım. Vade geldiğinde bu vadeyi taraflar istedikleri gibi uzatsınlar” diyorlar. Yani, “Şirketten iki yıl vadeli para çekelim. İki yıl dolduğunda vadeyi iki yıl daha uzatalım. Bu iş böyle sürsün gitsin ve bu parayı hiçbir zaman ödemeyelim” diyorlar. “Ortaklar cari hesabı” gayrımeşru bir hesaptır. Gayrımeşru olanın da azı ve çoğu olmaz.
Yeni yasada işadamları başka neyi değiştirmeye çalışıyorlar?
Şirketlerin bilançolarının ve denetçi raporlarının internette yayınlanması zorunluluğuna itiraz ediyorlar. Faturaya yöneticilerin isimlerinin yazılmasını istemiyorlar. Şirketin internet sitesi açmasına ve şirketle ilgili kararları ve sermaye arttırımı toplantılarını yönetici olmayan diğer ortaklara internetten duyurma zorunluluğunu kabul etmiyorlar. Bu yönetici ortaklar, şirketleri istedikleri gibi yönetmeye devam etmek istiyorlar. Oysa dünya, Türkiye’yi karapara konusunda Sri Lanka, Suriye ve Nijerya’yla aynı kategoriye koyuyor. Yeni yasa, Türkiye’de şirketleri şeffaflaştırmak istiyor. Karapara aklamayı önlemeye, kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almaya, kazançtan vergi ödetmeye çalışıyor.
Ekonomiyi kayıt altına almak ne demek?
Vergi kaçağını ve vergideki adaletsizliği önlemek demek bu! Kanun uygulanırsa, bu ülkede de artık kazananlar vergi verecek. Bugünkü sistemde ise verginin yüzde 67’sini, tükettiği mal üzerinden vatandaş ödüyor. Bakın... Dolaylı vergi en adaletsiz vergidir! Bu ülkede artık kazançtan vergi alınması ve gelir adaletsizliğinin azaltılması için yeni TTK’yı uygulamak şart. Bu kanun, iş hayatında kazancı şeffaflaştırmaya çalışıyor! Eski kanunda ise küresel dünyanın kullandığı muhasebe kuralları hiç yok. Bizde bir şirketin resmî ve gayrıresmî dört beş kasası var. Artık şirketlerde böyle kasalar, torbalar olmayacak.
Şirketlerin bugünkü yapısında karapara aklamak ve kayıtdışı çalışmak kolay mı?
Çok kolay. Karapara aklamak, rüşvet vermek, kayıtdışı ekonominin her türlüsünü yapmak, vergiden kaçmak hepsi çok kolay. Yeni yasa ise uluslararası muhasebe standartlarını getiriyor. Bu yüzden de parayı kime, nerede, nasıl verdin, malı nereden, nasıl, kimden aldın her şey açıkça yazılıyor. Böylece kayıtdışı ekonomi, vergi kaçağı, rüşvet ve karapara aklama önleniyor. Yasanın özü değiştirilirse, Türkiye’de karapara, kayıtdışı ekonomi, rüşvet, vergi adaletsizliği devam eder.
Bugün yasaya en çok karşı çıkan kim?
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği... Bizim işadamlarımız, “Bu ölçüler bize uymaz” diyorlar. Mesela TOBB Başkanı, “Biz de şeffaflığa taraftarız ama Ticaret Kanunu’ndaki şeffaflığın dozajı kaçmış” diyor. Şirketlere internet sitesi açma zorunluluğu getiren maddeyi de 2013’e ertelettiler zaten bu yüzden. TÜSİAD, MÜSİAD ve Genç İşadamları örgütlerine gelince... Onlar görüşlerini TOBB gibi dillendirmiyorlar ama, şu var.
Ne var?
Yeni yasayla ilgili hiçbir işadamı derneğinden açık bir destek görmedim. Oysa bu yasa için AK Parti, CHP, MHP ve BDP bir buçuk yıl önce Meclis’te bir uzlaşma komisyonu kurdular ve bu kanun tasarısı uzlaşmayla çıktı ve Meclis Genel Kurulu’na geldi ve her siyasi partiden milletvekilinin onayıyla Meclis’ten geçti. Bütün bu süreçte TOBB kanunun değiştirilmesi için pek çok teklif getirdi ama kabul edilmedi. Şimdi hükümeti ikna etmeye çalışıyorlar. İşadamlarının danışmanları, kanaat önderleri, yayın kuruluşları kanun değiştirilsin diye hükümete baskı yapıyorlar. Dünya ve AB standartlarına uygun olmayan bir TTK istiyorlar.
Karşı çıkanların bu yasayı durdurma ya da değiştirme gücü var mı?
Karşı çıkanların bu kanunu tamamıyla durdurma gücü yok ama değiştirme ve tahribat güçleri var. Tahminim, “ortaklar cari hesabı”nda değişiklik yapacaklar. “Ortaklar cari hesabı” sürecek!
Şirketlerin hortumlanması, içinin boşaltılması sürecek demek değil mi bu?
Tam hortumlama yerine sınırlı hortumlama sürecek. Hortumlamaya, şirketin kasasından para çekilmesine sınırlamalar getirilecek. Yani şirket boşaltma, hortumlama denetçinin gözetimi altında devam edecek! Tahminime göre, şirketlerin internet sitesine koyacakları içerikte de değişiklik yapılacak. Sonuçta şeffaflık bozulacak! Dolayısıyla kamuoyu şirketin gerçek resmini göremeyecek. Rötuşlu resmini görecek. AB’ye ve dünyaya uygun değil de, Türkiye’ye özgü bir ticaret kanunu çıkarılacak. Hükümet bu kanunun değiştirilmesi için öyle büyük bir baskı altına alındı ki! Bilhassa Anadolu denen “varsayımsal” bir âlem dolayısıyla bu baskı yaratıldı.
Ama Anadolu sermayesinin sözcülerinden, temsilcilerinden ve medyasından da bu kanunla ilgili bir destek gelmiyor. Oysa Anadolu sermayesi, pek çok yönden Türkiye’de değişimi, dönüşümü ve küreselliği temsil ediyor. Yeni Türk Ticaret Kanunu da Türk özel sektörünü dönüştürme konusunda devrim niteliğinde bir kanun. Büyük bir çelişki değil mi? Anadolu sermayesi küresel dünyanın ve AB’nin standartlarını getiren bu kanunu niye desteklemiyor?
Bu kanunla herkesin ekonomisi şeffaflaşacak! TOBB’dan bana, “Anadolu bu kanunu istemiyor! Kanun çıkmasın diye Anadolu’dan çok mektup alıyoruz” dediler. “Ben de Anadolu’dan kanun çıksın diye çok mektup alıyorum. Anlaşılan amcalar size, yeğenler ve küçük kardeşler ise bana mektup yazıyorlar” dedim. Ben Anadolu’nun her yerinde 200 kadar konferans verdim. Anadolu’daki işadamları bu konuda ikiye ayrılıyorlar. Çünkü Anadolu’daki aile şirketlerinde uzun zamandır büyük huzursuzluk yaşanıyor. Aileler adeta, şirketin yönetiminden dışlanmamış olanlar ve şirket yönetiminden dışlanmış olanlar diye ikiye ayrılıyor. Yönetimden dışlanmış olan ortaklar yeni kanunu muazzam destekliyorlar. Yönetimde olan ortaklar ise yeni kanuna karşı çıkıyorlar. Zaten TOBB Genel Kurulu’na katılanlar da bunlar!
Ticaret Bakanı kanunda 25-30 maddelik değişiklik yapılacağını açıkladı. Siz, bu kanunun baş mimarısınız. Size danıştılar mı bu değişiklikleri?
Ben değişikliklerle ilgili hazırlıklarda yer almayı reddettim. Ama şunu biliyorum. Ticaret Bakanı bu kanunun değişmesini istemiyor.
Hükümet içinde bu yasayla ilgili çatışanlar kimler?
Ekonomik Koordinasyon Kurulu geçenlerde Ali Babacan başkanlığında toplandı. O toplantıya Maliye, Sanayi, Ticaret ve Gümrük bakanları ve TOBB Başkanı katıldı. Yasayı değiştirme yönünde karar aldılar ve bunun için Adalet ve Ticaret bakanlarını görevlendirdiler. O toplantıda Maliye Bakanı’yla Hazine Bakanı Ekonomik Koordinasyon Kurulu’nda tartışmışlar. Gazetede çıkan habere dayanarak söylüyorum bunu. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek “Bu hüküm kalmalı, biz bundan taviz vermek istemiyoruz” demiş. Ali Babacan ise , “Bu madde değişecek, siyasi irade böyle” demiş.
Sizce hangi maddeler değişecek?
Bence, ortaklar cari hesabı, internet sitesi zorunluluğu, limited şirketlerin denetimi ve cezalar başta olmak üzere yasada başlıca sekiz konuda değişiklik yapacaklar. Kurul bugün toplanıp, bu değişiklik tasarısını görüşecek. Karara bağlandıktan sonra tasarı bakanlar kuruluna gidecek. Hükümet tasarısı haline getirilip Meclis’e gönderilecek. Böylece kanun 1 temmuzda yürürlüğe girmeden değiştirilecek! Ama Başbakan her fırsatta kayıtdışı ekonominin çok aleyhinde olduğunu ve hortumları kestiklerini söylüyor. Bu yüzden gene de ümitvarım. Değişiklik tasarısı, Başbakan’a geldiğinde iş başka türlü olabilir.
Daha önce de AB’ye uyum için çıkarılan İhale Kanunu defalarca değiştirildi. Sonra Çek Kanunu değiştirildi. Şimdi de Türkiye insanı için devrim niteliğindeki Ticaret Kanunu değiştiriliyor. Nasıl ümitli olabiliyorsunuz?
Biliyor musunuz, bu kanunun başına gelen daha acıklı. Çünkü daha da korkuncu, bu kanun uygulanmadan değiştiriliyor. Aksaklıkları görmeden ve hiç uygulanmadan bir kanun değiştirilir mi? Hukuk literatüründe böyle bir şey yok!
Yeni kanunda cezalar değiştirilecek dediniz. Yeni TTK’yla yeni cezalar mı getiriliyor?
Hayır. Cezalarla ilgili müthiş bir bilgi kirliliği yaratıyorlar! Yeni kanunda 26 suç var. Bunlardan sekizi eski kanunda da vardı. Demek ki 18 yeni suç geldi. Bunların sadece altısı hapis, 12’si de para cezası öngörüyor. Hapis cezalarının hepsi de eski kanundan geliyor.
Bu yasa, yabancı yatırımları nasıl etkileyecek?
Kanun özü değiştirilmeden uygulamaya girerse, Türkiye’de yabancı yatırım çok artar. Financial Times, “Türkiye’de yabancı sermaye patlar” diyor. Çünkü “şeffalık ve hesap sorabilirlik”le birlikte güven ortamı gelecek. Bu kanun Türkiye’nin dışarıya ödediği faizi de düşürecek. Bugünkü şartlarda yabancı yatırımcı, Türkiye’de bir şirkete ortak olmak istemiyor çünkü yerli ortak şirketin içinden onun parasını çekiyor.
Bu yasa, içerdeki yatırımları nasıl etkileyecek?
Müspet etkiler. Çünkü yeni TTK, Türkiye’de şirketleri, özel sektörü zapturapt altına alacak. Ama yasada yapılacak değişiklik sonucunda, limited şirketlerde ve KOBİ’lerde denetlemeyi kaldırırlarsa, işte o zaman teşvikler boş bir kuyunun içine düşer. Çünkü teşviklerin yerinde kullanılıp kullanılmadığı, devletten kim ne kadar yardım aldı ve nereye harcadı ancak denetlemeyle görülür. Teşvik paraları, yöneticilere nasıl verildi anlaşılır. Çünkü yönetici ortak, teşvik parasını şirketin içinden çekiyor ve kendi şahsi harcamaları için kullanıyor. Türkiye’de benim en büyük endişem limited şirketler!
Niye?
Onların bilanço düzenleri çok kötü. Gerçeğe uygun değil. Limited şirket, küçük bir anonim şirkete benzer. Beş bin lira sermayeyle kurulabilir. Bugün Türkiye’de 780 bin limited, 90 bin anonim şirket var. En çok suiistimal edilen şirket tipi limiteddir. Çok kötüye kullanılmıştır. Kötüye kullanılmasının sebeplerinden biri de 2001 yılında kaldırılan bir kanundur. Vergi Kanunu, “yaşadığın hayatın standardıyla beyan ettiğin vergi arasında fark varsa, ben seni takdire alırım” diyor. Yani “bu standarttaki hayatı yaşayabilmen için gelirini ben takdir ederim” diyor. Bu gayet iyi bir ölçüydü, değiştirildi.
Nasıl değiştirildi?
“Limited ve anonim şirket kurmuşsan, bunlar, takdirden muaf” dediler. O devirde herkes, kuru temizleyiciden kuaföre, büyük işadamından mali müşavire, beş bin lira verip limited şirket kurdu. Böyle kurulan naylon şirket sayısı 450 bin civarında. Hayat standardı kontrolünden kaçmak için kurulan bu şirketlere, “hayat standardı şirketi” diyoruz biz. Yeni TTK, bunlara denetim getirince, herkes, “benim etim ne budum ne? Ben bu şirketi bunun için kurmamıştım” diye düşünüyor.
Niye şirketi kapatmıyor, tasfiye etmiyorlar?
Tasfiye etmek istemiyor! Çünkü bu şirketlerin üstünde çok gayrımenkul var. Bu şirketleri kuranlar, korumalarının maaşını bile bu şirketten ödemişler. Evlerinin her türlü masrafından tutun da karısına arabayı, oğluna düğünü, kızına evi, kendine yatı hep bu şirketin üstünden almışlar. Vergi ödememişler! Eğer denetlenirlerse, bu şirketler kapanmak zorunda kalacaklar. Kapanırken de üstlerindeki malların vergisini ödeyecekler! İşte asıl mesele budur!
Anladım...
Yeni Ticaret Kanunu meselesi, işte bu noktadan alevlendi. Bazı köşe yazarları yeni yasayı bu yüzden mesele yaptılar!..
neseduzel@gmail.com
Yorum Yap