RUHUMUZDAKİ KARANLIK

  • 8.05.2011 00:00

İnsansoyu bir lokma ekmeğe muhtaç olduğu dönemlerde, bir lokma ekmeğe muhtaç olan insanların arasından dünyanın en büyük müzik dehalarını, heykeltıraşlarını, kaşiflerini, bilim insanlarını çıkarmıştır. Bugün insanlığın tarihine bakarken, “insan” olarak bu öncülerle gurur duyuyoruz. Bir çoğunun sefalet içinde geçen yaşamlarını hatırlamıyoruz bile…

İnsan onurunu bir lokma ekmeğin karşısına koyamazsınız. Çünkü insanın ruhunun doyması en az karnının doyması kadar önemlidir… Eğer hayata yönelik kurgularınızı, eğitiminizi, kurumlarınızı, iletişim araçlarınızı ve gücünüzü “önemli olan karın doyurmaktır, gerisi teferruattır” anlayışıyla düzenlerseniz sadece karanlık bir toplum oluşmasına hizmet edersiniz.

Bu yıl “Kutlu Doğum Haftası” etkinliklerinde, giderek bencilleşen ve merhamet duygusunu kaybetmeye başlayan topluma “Merhamet Peygamberi” konsepti ile
önemli mesajlar verildi. Nasıl ki inananlar için “öteki dünya” karanlığından kurtulmanın yolu merhametten, iyi insan olmaktan geçiyorsa, tüm insanların “bu dünya” için kurtuluşu da sanattan, estetikten geçiyor.

Evrenin içinde bir küçük dünya, dünyanın içinde bir küçük Türkiye, Türkiye’nin içinde bir küçük Düzce, Düzce’nin içinde bir küçük Akçakoca. İşte o şehri Akçakoca’da yaşayan insanların ekmek ve su kadar sanata da ihtiyaçları var.
Çünkü kent insanı olmanın, bencillikten ve insanı tüketen kış sıkıntısından kurtulmanın yolunu aydınlatacak tek şey sanattır. Uzaydan bakarken siz bir nokta kadarsınız, Akçakoca’dan bakarken uzay bir nokta kadar… Ama nasıl görünürse görünsün düşleriniz varsa, ruhunuz bir lokma ekmeğin ötesine geçebilmişse yaşamak daha bir anlamlı gelir insana. Ve insanla birlikte insanlığın tarihi yazılır. Tıpkı bestelerini hala dinlediğimiz sefalet içinde ölen Amadeus Mozart gibi, tıpkı oyununu yazarken, gazeteye götürüp o akşam para alacağını düşleyen ve eve eli boş dönen ama yazmaktan vazgeçmeyen Orhan Kemal gibi… Onlar olmasaydı, insanlık tarihine baktığımızda kan ve gözyaşından başka bir şey elimizde olmayacaktı… Dünya, onların sayenizde karanlıkta kalmadı, henüz…

ŞEHR-İ İSTANBUL’A KANAL, AKÇAKOCA’YA KÜLTÜR MERKEZİ
Bir durumu değerlendirirken dar açıdan “at gözlüğü ile” baktığımda gördüklerimiz ile, geniş açıdan baktığımızda gördüklerimiz aynı değildir. Mesela;
İstanbul’un deprem gibi, alt yapı gibi önemli sorunları varken Başbakan çıktı
“Kanal yaptıracağım” dedi. Gençlerimiz işsiz, emeklimiz, memurumuz yarı açlık sınırındayken “herkes uçağa biniyor” dedi. Oysa Kanal’ın karşıtı deprem gerçeği değildir, işsizlik, yoksulluk hiç değildir. Kanal yapımı, ancak doğal dokuya vereceği zararları üzerinden ve geleceği nasıl etkileyebileceği açısından incelenmesi gereken bir girişimdir. Dar açıdan bakarsak, kanalı ve kanal çevresinde kocaman plazaları; geniş açıdan bakarsak, büyük bir pazarı ve iş imkanını da görürüz. Deprem ve alt yapı sorunları ise; mutlaka çözülmesi gereken ve pazarlığı olmayan sorunlardır. Ve her ikisinin en önemli sorunu finansman sorunudur. Kanal kendi pazarını yaratıp, finansmanını karşılayabilir ama İstanbul’un revizyonu için ciddi kredilere ihtiyaç vardır. Bu yüzden farklı yaklaşılmalıdır.
Birileri aç ve işsizken uçağa binmekten bahsetmek ne kadar absürd görünürse görünsün, uçağa binen insanların sirkülasyonu ile birilerinin de çalıştığını ve eve ekmek götürdüğünü de unutmamak gerekir. Gelirin adil dağılımını sağlamak içinse tüm bunlardan fazlasına, köklü bir değişime ihtiyaç vardır.
Özetle; Akçakoca’da basit bir kültürel etkinlik yapılmak istendiğinde, insanların açlığını, yoksulluğunu hatırlatanlara, insan ihtiyaçlarının ruh ve beden olarak ayrılmadığını, tam da bu nedenle insanın hayvandan farklı olduğunu hatırlatmak isterim. Sadece “öteki dünya” için hazırlık yapmak ruhlarımızı kurtarmaya yetmiyor, insana ve diğer canlılara saygı, şefkat ve sevgi duymak için doğru iletişim araçlarına ihtiyacımız var; Ruhlarımıza yerleşmeye başlayan karanlıktan,
Umutsuzluktan ancak tiyatro, sinema, edebiyat, resim ve müzikle kurtulabiliriz.

BU YAZ YEPYENİ BAÇLANGIÇ YAPMAYA HAZIR MISIN AKÇAKOCA!
Bu yıl Belediye Başkanı Festival yapmayacağını açıkladı. Dışarıdan sanatçıların getirildiği, bir dolu paraların ödendiği Akçakoca’nın değerlerini ifade edemeyen
Bir festivalin olmaması açıkçası bizi üzmedi. Bu fırsatı değerlendirmek isteyen Kent konseyinde çalışan arkadaşlar ( siyasi görüşleri farklı olmasına rağmen kentimiz için bir araya gelmişlerdir) tamamen Akçakoca’nın tanıtımına yönelik bir etkinlik düzenlemeye karar verdiler.

Akçakoca için öyle büyük bir etkinlik düşlediler ki; Akçakoca halkı köylüsüyle, kentlisiyle bütünleşsin… Akçakoca’nın 43 köyü yöresel ürünlerini, oyunlarını, kültürlerini sergilesin, gençler “Yetenek benim Akçakoca” yarışmasına katılmak için kuyruğa girsin, esnafı, muhtarı, mahallelisi bu etkinliğe sahip çıksın, kadınlar çeyizlerini, marifetlerini göstersin, yarışmalar yapılsın… Ve biz Akçakoca halkı olarak; eğitim kurumlarımızla, derneklerimiz ve odalarımızla belki de ilk kez partiler üstü kent kimliğimizle bu başlangıca destek verelim.

Nermin Alpay


 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums