Dershane krizi, hükümet ve Gülen Cemaati arasında bir güç gösterisine dönüşmüş durumda.

İki taraf da bir bakıma “rus ruleti” oynuyor.

Özellikle hükümet tarafının toplumun alışık olmadığı ve daha önce hiçbir hükümetin yanaşmaktan, dile getirmekten dahi korktuğu birçok mevzuda yaratmış olduğu farklılıklara birçok örnek vermek mümkün.

Açılım sürecinin başlatılmış olması, alkol düzenlemesi, kapalı mekânlarda sigara yasağı vs. bunlardan sadece birkaçı.

Hükümet, Cemaat’e rağmen dershanelerin kati surette kapatacağı yönündeki ısrarını sürdürürken, her ne kadar Cemaat’in kendi oylarını en fazla yüzde 1 oranında etkileyeceğini varsaysalar da aslında ciddi bir kaygı taşıdıkları da ortada.

Cemaat ise, toplum nazarında işin eğitim tarafından çok, ticari boyutuna yönelik bir kaygı taşıdıklarına yönelik zıhla ve giderek artan bir kanı oluşturmuş olmanın sıkıntısını yaşıyor diyebiliriz.

Nitekim kamuoyunun pek de alışık olmadığı bir şekilde, Cemaat’in lideri Fethullah Gülen’in peş peşe gündeme düşen mesajları, hükümete karşı bir öfkeden çok, bir serzeniş, bir mağdurluk ekseninde gelişti.

Kuşkusuz ki dershaneler üzerinde yürütülen tartışmanın ne iktidarın oy kaygısına ve ne de herhangi bir cemaat ve oluşumun ticari kaygılarına kurban edilecek kadar ciddi ve hassas olduğunun herkes farkında.

Olayın bu denli hassas olması tarafları ister istemez daha temkinli olmaya itiyor.

Kimi kesimler ise, yaşanan gerilimi, dershane tartışmalarının çok öncesinde olan derin bir hesaplaşmanın son noktası olarak görüyor.

Özellikle MİT Müsteşarı, Hakan Fidan üzerinden yürütülen tartışmaları hatırladıkça ve Cemaat’e yakın isimlerin Emniyet içindeki nüfuz ve güçlerinin iktidar tarafından daha düşük bir seviyeye çekilmesi ile bu gerilim bir nevi tavan yaptı.

Bu bağlamda İstanbul’da KCK operasyonlarını yürüten ekipte ön plana çıkan bazı Emniyet müdürlerinin, o dönemler Cemaat’le anılması bu rahatsızlığı daha da derinleştirmiş, iktidar ve Cemaat arasındaki kavganın fitili bir bakıma o dönem ateşlenmeye başlanmıştı diyebiliriz.

Görünen o ki, iktidar, dershane konusunda geri adım atacak gibi değil, Başbakan’ın bu konudaki ısrarı AKP içinde Cemaat’e yakın bazı vekilleri küstürse de (İdris Bal, Hakan Şükür vs.) bu tepkinin parti içinde bir ayrışmaya yol açmayacak kadar düşük düzeyde olacağı tahmin ediliyor.

Cemaat tarafı ise, kendilerine sunulan farklı seçenekleri şimdilik değerlendirmeye almasa da; böyle bir zorunluluğa boyun eğmek zorunda kalınacağı ortada gibi.

Bekleyip, göreceğiz!

yazar_72@hotmail.com

Taraf