- 20.08.2013 00:00
Türkiye’nin Ortadoğu politikası iktidar kanadının beklenti ve vaatlerinin aksine çok olumsuz bir eksende seyrediyor.
Mısırda AKP’nin bir nevi partneri olan Mursi ve partisinin ABD destekli bir askeri darbe ile devrilip, Mursinin görevden uzaklaştırılması, başta “Arap baharının” o baş döndüren atmosferine kapılan ülkelerin; sonradan yaşanan mevsimin gerçek bahardan çok uzak olup,yaşananın aslında bir “yalancı bahar” olduğunun gerçeğinin farkına varması bu karamsar tablonun ilk merhalesidir denilebilir.
Suriye dış politikasında yaşananlar ise aslında hem Türkiye ve hem de iktidar partisi için giderek bir travmaya dönüşen bir başka büyük sıkıntı.
Esed’in son dönemlerde ÖSO çetelerine karşı birçok mevzide üstünlüğü ele geçirmesi ve kendisini hafife alanların aksine, çetin ceviz çıkması başta AKP’nin ve bu grupta toplaşan diğer ülke ve odakların deyim yerinde ise planlarını alt-üst etti.
Kuzey’de Kürtlerin elde ettiği kazanımların özellikle iktidarın desteklediği öne sürülen el nusra ve ÖSO çetelerinin saldırılarına hedef olması önümüzdeki günlerde iktidar ve Kürtler arasında çok daha gerilimli bir dönemi tetikleyebilir. Ankara Suriye politikasında hali hazırda çok derin bir yol ayırımında ve çok büyük bir telaş yaşıyor. Zaten PYD liderinin “acil kodu” ile Ankara’ya davet edilmesi bu telaşın ve içinden çıkılmaz durumun adeta işareti gibi.
ÖSO ve onun paralelinde Esed’e karşı silah kuşanan grupların Ankara, suni Arap rejimleri ve bazı Avrupa başkentlerince görmüş olduğu desteğin bu grupların insanlık dışı cinayetlere bulaşmış olması sonucu özellikle Avrupa başkentlerinin desteğini yavaş yavaş yitirdi.
Kürtlere karşı Sünni camilerinde : “Kürtlerin canına, namusuna ve malına yönelik her türlü saldırının mubah (!) kılındığı…” yönünde fetvaların verilmesi Suriye’de sözüm ona kendine “özgürlük savaşçısı” diyenlerin nasıl insanlıktan çıktığına dair ibret verici birer vesika olarak tarihin karanlık sayfalarına not düşecektir.
Kürt jenosidini mubah kılan alçak zihniyetin bugün gelmiş olduğu nokta doğrusu ibret vericidir.
Esedin karşısına dikilen ÖSO çetelerinin bir bir mevzilerini kaybetmesi ve kuzeyde Kürtlerin bu çetelerin artıklarına karşı kazandığı mevziler açıkçası Ankara’da büyük bir panik havası yaratmış durumda. Bölgenin giderek çok büyük çaplı bir etnik ve mezhep savaşının içine sürüklendiğini artık fark etmeyen kalmadı.
Böylesi ciddi bir ayrışmanın bölge haritasını çok büyük ölçüde değiştirebileceğinden kimsenin kuşkusu yok, elbette Ankara’da bunun çok net farkında, esas akıllara takılan soru işareti şu:”Esed’in ülkesini ÖSO çetelerinden temizlemesi durumunda bölge dengeleri nasıl şekillenecek?”
Türkiye, Suriye ilişkileri çok uzun süre eskisi gibi olamayacak, Rojavanın (Kuzey Kürdistan) akıbetinin ne olacağı konusunda hem Kürtlerin ve hem de bölgedeki diğer aktörlerin doğrusu kafalarında ciddi soru işaretleri vardır diye düşünüyorum.
Savaşı kazanan Esed ya Kürtlerin üzerine yürüyecek ve bölgede çok büyük bir Kürt – Arap savaşını başlatmış olacak, ya da Kürtlerin elde ettiği kazanımları kabullenip Kürtlere bir nevi özerkliğe göz yumacak.
İlk ihtimal şuan için çok zor, savaştan yeni çıkmış, yıpranmış bir Esed’in Kürtlerle savaşmayı göze alma olasılığı çok zor, kaldı ki muhaliflere aleni arka çıkan Ankara’ya karşı Türkiye’nin hemen güneydoğusundaki böylesi bir oluşum Şam için Ankara’ya karşı kullanılabilir en büyük silah olarak değerlendirilecektir. Ankara, Şam’ın bu manevrasına karşılık mutlak suretle Kürtlerle iyi ilişkiler içinde olmak zorunda, zira daha önce canı istediği zaman kuzey Irak’a yaptığı “sınır ötesi operasyonları” Suriye topraklarına yapamaz böylesi bir şey olsa olsa çılgınlık olur, Şam ve Ankara arasında bir savaş hali doğurur. Kaldı ki İran’ın bu olaya sessiz kalacağını da sanmıyorum.
Statlara getirilen siyasi slogan yasağı ve çifte standart.
Malum Gezi olaylarının toplumun hemen hemen tüm kesimlerini tetiklediğini artık iktidar kanadı da görmüş bulunmakta.
Toplumda başlayan tepki dalgası en son statlarda kendine yer buldu.
İktidarın Gezi’de özellikle polisiye odaklı politikalarının tribünlerde tepki ile karşılanması üzerine statlara yeni düzenlemeler getirme adına bir takım yasakların devreye konması söz konusu. Açıkçası insan şunu soramadan edemiyordu, kendi iktidar dönemlerinde başta Diyarbakırspor ve onun nezdinde tüm Kürtlere edilmedik küfür bırakılmazken neden böylesi bir yasaklama getirmediniz?
İşin ucu iktidara dokununca mı bu hassasiyet kendini gösteriyor, merak ettim, eminim çoğunuz da etmişsinizdir.
Yorum Yap