Uludere ‘aklımda’ Sayın Başbakan

  • 1.06.2012 00:00

 Başbakan Erdoğan’ın bu militarist düzenle sistemik olarak bir sorunu yokmuş, meğerse. Sadece, kendi dinsel çizgisine karşı tavır alanlarla imiş, alıp veremediği. Onlarla da aşağı yukarı hesaplaşınca, şimdi geri kalanlarla restorasyon sürecini başlattı. Kürt sorununu çözmeye değil, vesayet sistemini onarmaya girişti; gidiş bunu gösteriyor.

Ne var ki “Uludere”, sanki onun için sonun başlangıcını simgeleyeceğe benziyor. Çünkü,“Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolup gitmeyecektir” demişken, içine düşerek yitip gideceği, kendi açık bıraktığı bir rögar kapağını andırıyor bu şimdi.

Son günlerde herkese yumruk atarak ele aldığı “kürtaj” gibi, “sezaryen” gibi konulara bakılırsa, Başbakan’ın serencamı, bir adamın nasıl bittiğinin, umulmadık bir karadeliğin içine düşerek nasıl ibretiâlemlik bir kimliğe büründüğünün göstergesi oluyor.

Kürt sorununu çözerek adını altın harflerle yazdıracakken, şimdi tarihin çöplüğüne var gücüyle ulaşmak için, adeta can atıyor.


“Bir kadın tecavüze uğrasa bile doğurmalıdır, devlet bakar”
 denecek kadar fıttırmış olunan bu nüfus düşkünlüğü acep nereden geliyor? Erdoğan’ın yüksek doğum ve hızla artan genç nüfus politikası, Türkiye’nin de Çin gibi, Hindistan gibi karın tokluğuna çalışan ucuz emek deposu olmasını mı hedefliyor? Türkiye’nin dünyanın işgücü girdisi bakımından yatırıma en müsait ülkelerinden biri olmaya heveslenmesi, çağın bir kaç nesli ölçü alan yeni tip sömürge adaylığına soyunmasına mı karşılık gelmektedir?

Başbakan’ın böyle şeyleri isteyecek kadar fesat biri olduğunu düşünmüyorum. Fakat bu tutumu ve özellikle de devletçi zihniyetiyle, neye hizmet ettiğinin bilincinde olmadığı da aşikâr değil mi, Allah aşkına?


“Elektronik ve nanoteknolojik aksamların, çelik aksamlardan daha değerli oldukları”
 bir sürece, şunun şurasında 1980’lerden beridir daha yeni yeni giriyoruz. Katma değeri yüksek ürünlerin sadece işlenmiş insanların kotarabileceği işlerden olduğu; vasıfsız yığınlarınsa ancak verimliliği tükenmiş yükte ağır mallar uğruna avara kasnak çabalarla ömür tüketecekleri gün gibi ortada iken; sonuçları görülmez de ne diye koşulur, aymazlıkla bu tür işlerin peşinden?

En metruk yerdeki değil, en batıdaki limanımızın, daha iskelesindeki sinyalizasyonu ve alelâde ışıklandırmasını bile halledememişsiniz ki, insanlarımız sapır sapır denize uçuyor otomobilleriyle.

Arap âlemini kurtarmaya kalkmak.. Afrika’ya merhem olmak için kesenin ağzını açmak.. dış dünyaya büyük, zengin ve hovarda görünmek.. dış politika adı altında, söyler misiniz, neyin kompleksidir kuzum bu? Evdekiler aç biilaçken, bu yaptığınız hayırsızın teki gibi meyhanede sofra donatmak değil midir, çevresine?

Meselâ son on- on beş yıl içinde, önce İstanbul’da başlayıp sonra tüm ülkeyi pıtrak gibi saran şu AVM’lere bir bakalım:

Türkiye’nin perakende dünyası bu AVM’ler yoluyla, yerli holdinglerin işbirlikçi mihmandarlığında olarak, en fazla 100 kadar uluslararası firmanın kontrolüne girmiş bulunmaktadır. Ülkenin çağın gerisinde kalmış irrasyonel esnaflıkları ve ilkel dükkâncılıkları tarumar edilerek tasfiyeye uğramıştır. Onbinlerce, yüzbinlerce işyeri çöpe gitmiş, gitmeye de devam edecektir.

Sömürünün dik âlâsı dediğimiz şey, işte bu alanda ve gözümüzün önünde yürütülmektedir. Müslüman âlemi diye yatıp kalkıp dövünen Başbakan Erdoğan, kendi yurdundaki insanların bu savruluşlarına kılını dahi kıpırdatmadan, olup bitenleri seyretmekle yetinmektedir.

Yapısal bir büyüklüğün gereği olduğu için değil, yalnızca kendilerinin havuduyla yutmasına yarayan ve sadece kendi kendini tekrar etmekten ibaret görünen yüzlerce zincir mağazanın bir kişinin mülkiyetinde bulunmasını; diğerlerinin de yoksullar ve işsizler kervanına katılmasını hak gören politikaları olağan saymıştır.

Yapacak ne çok şey vardı oysa. Ne güne var idiniz siz? Bu hâller için değil miydi? O biçare orta sınıfı, elinden tutarak, yönlendirerek, dönüştürerek çağdaşlaştırmanız ve dünyaya ayak uydurmalarını sağlamanız gerekmez miydi? O AVM’ler, bir avuç büyük sermayedar yerine, bu maksatlar için biçilmiş kaftan olsalardı fena mı olurdu, o kesimlere? Sükseli dekorasyonları vardı diye, varlıklıların çoğunu kurumsal işletmeler mi bellediydiniz? Birazcık destek görselerdi defterden sildikleriniz, daha âlâsını yapmazlar mıydı sanıyorsunuz? Kendi emsalleriyle küresel rekabetler ölçeğinde kapışacakları yerde, gariban esnafların çöplendikleri alanlara kaymalarına ne diye göz yumdunuz, o stratejik ama daha çok rantiye zenginlerin? Hâttâ Türkiye’nin en kalantoru, New York’ta simitçilik bile düşlemeye kalkışmıştı bir ara, sanki söver gibi.

Genel ekonomide nispi bir iyileşmenin olduğu doğru, doğru olmasına; lâkin neye yarar, cebinizde akrep var sizin. Keseriniz zengine yontup, yoksula da sadaka talaşlarını reva görüyor.

Şimdi de nüfusa takmış, sudan ucuz emek pazarı olsun istiyorsunuz, buraları. Çin yapabilir, Hindistan yapabilir; ama siz bugüne kadar İsveç’in, Norveç’in, Almanya’nın veya İngiltere’nin bir istihdam politikası olarak, kendi ülkelerini ucuz emek pazarına dönüştürmeye heveslendiklerine şahit oldunuz mu hiç?

Yok, eğer bütün bunlar başka şeyleri unutturmak için idiyse; boşuna uğraşmayın Sayın Başbakan, Uludere “aklımda”!


cinarnamik@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums