Bu muydu hesaplaşmaktan anladığınız

  • 13.01.2012 00:00

“Hevesim kursağımda kaldı” dedikleri bu olmalı!

Türkiye’nin “militarist Kemalist vesayetçi düzeni”ni tesis eden ve yürüten asıl sorumluların hesap vermeye başlayacakları ve giderek tasfiye edilebilecekleri düzeye nihayet geliniyor, diye tam sevinecek olmuştuk ki; iktidarıyla, muhalefetiyle, medyasıyla ortamın tüm şekil vericileri, sanki sözleşmişler gibi ağız birliği ederek, yan çizmeye başladılar.

Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un tutuklanma aşaması, sanırım 
en önce, hükümetteki “yükseklik korkusu”nu ele vermiş oldu, denebilir. Güçleri sadece Olimpos’takilerin emirlerini yerine getirenlere yetecek kadarlık “babalanma”lar, bu toprakların antikiteden beri bilinen ödlek bir huyu ve kapasitesidir, zaten.

En küçük birimine kadar, en ketum ölçülerde merkezileştirilerek yönetilegelen bir ordunun olup bitenlerinin hesabını, tepedeki on beş orgeneral orada öylece dururlarken; kimileri yaranma ve kralcı kesilme yarışına girseler de, aslında teknik olarak verilen emirleri yerine getirmekten başka bir şey yapmamış sayılan, sadece daha alttaki o küçük rütbelilerden sormaya kalkmak ve sanki bununla da yetinecekmiş gibi gözükmek, yalnızca adaletsizlik değil, ayrıca densizliktir de.

Bu ülkenin, Cumhuriyet tarihi boyunca süregelen “askerî vesayet ideolojisi”nin sonlandırılmasını, işi buraya kadar getirip yarı yolda bırakmaya kalkmak, ne kimsenin hakkı, ne de haddidir. Bu halk iktidara yetkiyi, başına bunlar gelsin diye vermemiştir. Hükümetin inhisarındaki, artık “takdir” değil,“taahhüt”tür.

Ne ki, Başbakan’ın tutuklanma karşısındaki ilk tepkisi, “mesai arkadaşımdır, tutuksuz yargılanması arzumuzdur”; yani, “tanırım, iyi çocuktur” şeklinde tezahür etmiştir. Askersel yapıyı kırmaya girişmiş birinin, bu noktaya gelindikteki yaklaşımı bu tarzda olamaz.

Yürüyen hukuksal tasarrufların arkasında kararlı bir siyasal irade olarak eğer sizler de durmayacak olursanız, bir başına kaldıklarını yavaş yavaş görerek bin pişmanlığa doğru yönelecek olan bir avuç savcı ve yargıcın, sabahları evlerinden uğurlanırken, “sana mı kaldı memleketi kurtarmak; bak, çoluğumuz var, çocuğumuz var!” diye, kafalarının etini yiyen dırdırların ve tembihlerin sonuçlarını da görmeye başlarsınız yakında.

CHP’deki pişkinlikler ise, bütün değerleri altüst ettikleri bu koşullarda, anlayana parmak ısırtacak nitelikte.

Kılıçdaroğlu, insanın gözünün içine baka baka, generalleri savunmak suretiyle halkçılık yaptığını söyleyen, yalancı bir pehlivan kadar pervasız.

Bir de, üzerinde eğreti ve o yüzden de komik duran hafif sıklet yiğitlik hâlleri ve “beni darağacına götürün” falan diye bas bas bağırıp kostaklanması yok mu, öldürüyor adamı. İyi de beyim, götürelim götürmesine de, idam cezası yok ki artık. Kalktı, biliyorsun. O yüzden, istesen de asamayız seni. İyisi mi sen, müebbet iste, bari.

Muhtemelen defterini dürecekleri yaza doğruki Kurultay’da, altındaki sandalyeyi ola ki çekip alırlarsa, işsiz kalacağım diye korkma sakın. Komedi tiyatrolarına birebir gelen, kolundaki altın bilezik gibi becerin ne güne duruyor. Bu vakte kadarki hizmetlerini görüp de ödüllendirmek isteyecek olan generaller, bizim zamanımızın en muazzam sanatsal etkinlikleri sayılan “aç-aç’ları” inşallah şimdilerde kaldırmışlardır da, onların yerine oynayacağın tulûatları, garnizon garnizon gezerek sergileyebilmen için, herhâlde bir kıyak yaparlar, sana artık.

Çünkü, sürdürülüp giden bir fezlekenin cayırtısında karambola getirilen, ama benim açımdan dudak uçuklatacak korkunçlukta bir yaklaşımla, Silivri’yi Auschwitz gibi bir toplama kampına benzetiyorsun.Yalnız, Silivri’de yatanlar, sence o temerküz kamplarının Yahudilerine mi benziyorlar, yoksa onlara yapmadıklarını bırakmamış olan Nazilere mi? Buna biraz daha açıklık getirsen, diyorum. O vakit daha iyi anlayacak, herkes seni.

Zira Türkiye’nin, senin ideolojinden miras, hukuk düzenindeki bozukluklarını fırsat bilerek, bunun üzerinden askerî vesayet sistemini onore edip duruyorsun. Faşizmi alkışlayarak, kalbimiz sizinledir, diyorsun. Yarım yüzyıllık darbeler bataklığının kurutulması için üzerine gidilmesini engelleyerek, Meşrutiyet’ten beridir hüküm süren o kurumsal kibri, algılanamasın diye, masumiyet maskesiyle gizlemeye çalışıyorsun. Kuyruğundan yakalanıp başa doğru gelinmeye çalışılan bu davaların, görülmeye değer olmadıkları duygusunu yayarak ve bu sorunları âdetâ Tayyip Erdoğan’ın meselesiymiş gibi göstererek, o darbelerden neler neler çekmiş olan bu halka ihanet ediyorsun. Sen halktan yana değil, seçkinlerin ellerinden kayıp gitmekte olan zorba bir devletten yanasın.

Senin gibiler, İsveç’te, Norveç’te, Danimarka’da olsa Genelkurmay başkanları tutuklanır mıydı, diye soruyorlar. Türkiye o ülkelere mi benziyor? Yoksa generalleri ile bir zamanlar başları dertte olan Arjantinlere mi, Şililere mi, cuntacı albayların Yunanistan’ına ya da İspanya’ya mı benziyor? Doğru soru bu değil mi?

Darbeci generallerin tutuklanmaları, neden sizi bu kadar rahatsız ediyor? Ülkedeki militarist egemenliğin bitmesini neden istemiyorsunuz? Bu kadar mı düşmansınız, halka?

Tutuksuz yargılansın, diyorlar. Emekli olduğu hâlde, askerî bölgede ikâmet ediyor. Oraları etkilemez mi?

Sorumlu olduğu nereden belli, diyorlar. Ordu bir bardak su içecek olsa, buna o on beş orgeneral karar verir; başkası değil.

Anlaşılan o ki, vesayeti kaldırmak sizin harcınız değil. 12 Eylül’ün iki yaşlısıyla “kafa bulmak” herkese yeteceğe benziyor. İğdiş keyfiniz uğurlu olsun, öyleyse.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums