Erdoğan’daki eğilimler savaşkan mı

  • 16.09.2011 00:00

Başbakan Erdoğan, herkesi şaşırtan bir adam. Hızına yetişilemiyor; hiç karnından konuşmadan, yalancılıklar diplomasisinin tüm alışkanlıklarını yıkıp geçerek, teamülleri dahi değiştiriyor.

İcraatlarına bakarak, ikileme düşüyorum. Bir yanım alkışlarken, diğer yanım kaygılanıyor.

Çünkü mesele, üstüne vazife olmayan işlerin ceremesini ödemek üzere, gaza gelip anlamsız riskler alarak, Keşanlı Ali durumlarına düşmemek.

Fakat bir zamanlar, tavşan tersi gibi ne kokar ne bulaşır sinamekiliklerle, siyasaların üzerine lök gibi çöreklenerek, ülkesine takla attıracak yerde, miskinler tekkesinde mürit olmayı, politika yapmak diye yutturanlar diyarıydı burası.

O yüzden, bıçağın sırtında yürüyüp de, bunlardan herhangi birine devrilmeden, sadece bugün değil, ta en başından beridir dalgaların hiç altına düşmeden, hep üstünde kalarak sörf yapabilen, ortalıkta, doğrusu Erdoğan’dan başka bir babayiğit göremiyorum ben.

Kaygılanmaya gelince... Charles Tilly, “Bir ülkenin sınıfsal üretim ilişkilerinin yeniden ele alınıp, dağıtımlarının yeniden yapıldıkları süreçler, adeta devlet yıkan devlet yapan etkinliktedir” diyor. Ve aynı zamanda, “Bu yeni yapılanma, ‘zor kullanmayı ve savaş hazırlığını’, tüm çözümlemelerin getirip ta orta yerine koyar ve yeniden örgütlenme sürecini bütünüyle o çerçevede biçimlendirebilir” diye de ekliyor.

 
Biliyorum ki; yeniden devinimlenen bu yurdun, ekonomik anlamda ne zaman birazcık “biti kanlansa”, maddi enerjisini territorial bir tutkuyla, ya kum-çakıl-çimento’dan mamul bir inşaat mezarlığına gömer, ya da emperyal genlerinin dürtüklediği bir yekinmeyle, hinterlandındaki eski defterleri karıştırarak, “nerede kalmıştık” der gibi yapmaya başlar.

Şimdi de böyle olacak demiyorum; ama eğer, muhtemel bir harbin masraflarını göze almak hususunda, ter ü taze düşmanımız İsrail’e doğru, “Bu devletin onuru yüz elli milyar dolarlarla ölçülmez ve bu hesaplar da yapılmaz” salvolarını atma noktasına gelmişsek, korkarım pire için yorgan yakmaya da hazır hale gelmişiz demektir.

Savaş sanayiimizdeki gelişmelere dönük böbürlenmelerin, bütçeye yük bindirerek, bakalım hangi sınıfların sofralarındaki ekmekleri küçülteceğine karşılık geldiğinin ayırdına varılabilecek, hep birlikte göreceğiz.

Tv’lerin mütedeyyin kanalları Arap cangılına açılım yapan Erdoğan’ı tereddütsüz desteklerlerken, oralara adeta bir kurtarıcıyı uğurluyor gibiler.


Arap Baharı
’nı desteklemek başka şey; arş yiğitler deyip, palayı kınından sıyırarak, üstelik henüz kendi evinin içine lâyığınca çekidüzen vermeden, önderlik etmek üzere başlarına geçmeye kalkmak, başka şeydir.

Meselâ Hrant Dink cinayetinin sonrası, o savrukluklardan biridir. Hrant’ın Arkadaşlarının Başbakan’a hitaben yazdıkları mektubu, altına imzamı da koyarak, şimdi burada yayınlıyorum:

***
Sayın Başbakan,

Arkadaşımız Hrant Dink’i öldürdüler.

Beşinci yılına yaklaşan adalet arayışımız kadük kalmıştır.

Dilekçe verdiğimiz topyekûn devlet, kendini katile yakın gördü.

Zaten; katil, polis, bayrak ve muzaffer gülümseme kahramanlık posterinde poz vermişti.

Bir türlü ilâmını malûm edemediğiniz o kalabalık güruh, elbirliği ile kıstırmışlar, hain pusuda kurşun sıkmışlar, kaçmışlar, saklanmışlardı.

Şikâyetçiyiz.

“Namus Sözümdür Adalet” diye ölü evinde ant içtiğiniz halde, Hrant Dink’i işaret parmağıyla gösterip “bunu” diyen yardımcınızı “Meclis Başkanı”, resmî makamda, adamları resmen “yakarız canını bak” diyen Vali’nizi “Vekil”, emanet edilen canı kollamayan, kötülerin işini kolaylaştıran Emniyet Müdürü’nüzü “Vali”, 17 yaşındaki O.S’yi kocaman “Ogün Samast” ettiniz.

Kan adaletle susar, şikâyetçiyiz.

İsim verdik soruşturun diye, İçişleri Bakanı’nız olmaz onlar bizim çocuklar dedi.

Dışişleri Bakanı’nız AİHM savunmasında bu toprakların yiğit evladına “Nazi” dedi.

Çevik kuvvetleriniz Rakel Dink önlerinden geçerken katillere yazılan methiye türkülerini mırıldanarak Beşiktaş Adliyesi’nde koro yapıverdiler.

Katillerimizi adalet evine getiren Jandarma, cezaevi aracına “Ya sev ya terk et” diye yapıştırma asmıştı.

Sayın Başbakan, nedir daha derine inmeyi engelleyen o büyük kasabanın sırrı? Nedir sözünüzü tutmanıza mani olan?

Azınlıklardan gasp edilenin birazını geri vermeniz sebebiyle seslendirdiğiniz nutukta “Bu ülkede hiç kimse ruh tedirginliğiyle yaşamayacak artık” diyordunuz Hrant’ın veda mektubuna atfen.

İnanın tedirginliğimiz her zamankinden büyüktür.

Sayın Başbakan, mala gelenin telafisi bulunur

Cana gelene de davranınız.

O Anadolu Toprağı’ndan Hrant Dink’in payına bir metrekare toprak düştü; mezarıdır!

Kamera denilen vaka-ü nüvis silinmiş, bize kalan azıcık 19 Ocak 2007 seyirliğinde beş kişi saydık Hrant’a pusu kuranlardan.

Kim bunlar Sayın Başbakan?

Görüneni, görünmeyeni, katillerimizi istiyoruz, adalet olsun, hak hâkim olsun diye.

Bizim hakkımız bizde saklı duruyor, helalleşmekten başka çarenin kalmadığı savaş yorgunu memleketimizde.

Suallerimiz cevapsız... Adalet nöbetçisi “Hepimiz Hrant’ız” diyen yüzbinlerin eli hâlâ vicdanında... Cevaplarımızı almadan susmayacağız, sormaya devam edeceğiz.

Hrant için, Adalet için.

Hrant’ın Arkadaşları.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums