- 21.07.2014 00:00
Ülkemiz coğrafyasının kaotik bir Ortadoğu toprağına çevrilmesine seyirci mi kalacağız?
Çünkü AKP, İsrail’in Filistin halkına reva gördüğü zulmü bahane ederek, politika borsasında hayli kâr getiren siyasal İslâmcı bir popülizmi, Musevilik üzerinden bir çıt daha yükseltiyor.
Geçenlerde katıldığım bir TV tartışma programına telefonla bağlanan AKP’nin MKYK üyesi ve aynı zamanda Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Aktay,İsrail’in gaddarlıklarını sıralayıp haklı olarak da kabûl edilemez bulduktan sonra, ne yaptı etti, lâfı getirip, “İsrail’in bu tavrının nedenselliğinin, Musevi teolojisinin temelinde yattığına”bağladı.
Her ne kadar “bütün Yahudiler böyledir demek istemiyorum” diyerek zevahiri kurtarmaya yarayacak aralık bir kapı bırakıyormuş gibi yaptıysa da, serdettiği “genel hükmün” ne olduğu çok açık:
“Yahudi anlayışına göre, Yahudiler dünyanın üstün ırkıdır ve geri kalan insanlara böcek muamelesi yaparlar. Onların nezdinde diğer herkes insan bile değildir. Onlara karşı bir sorumluluk da yoktur. Bu gerçekten teolojik temeli olan bir şeydir. Sorumluluk sadece bir başka Yahudi’ye karşıdır.”
Siz bunları söyledikten sonra, sadece “İsrail’i yönetenleri” kastettiğinizi ifade ederek top çevirmeye kalksanız bile, artık ne yazar?
Musevilik ideolojisi öyle midir böyle midir, ben bilmem. Hattâ olabileceği konusunda kuvvetli şüphelerim dahi vardır.
Çünkü muhtemelen bütün dinler öyledirler.
Kendilerini üstün görür, diğerlerini horlarlar.
Hangi din, kendi teolojisi dışında kalan anlayışları meşru saymıştır ki?
Meselâ Müslümanlık mı?
İslâm’a göre, Müslüman olanlarla olmayanlar bir midirler, eşit midirler?
Dar-ül Harp neyin nesidir, pekiyi?
Küffarlık, gâvurluk neyin nesidir?
Fütuhata müstahak görülen topraklarla, onun üstünde yaşayan insanların dinsel inançları arasında bir bağ yok mudur?
İster Musevilik, İster Hristiyanlık, isterse Müslümanlık olsun, hangisini ölçü alırsanız alın; insan ruhunu yücelten bir değer olmaktan çıkarak toplumların siyasal amaçlarına hizmet eden araçlara dönmüşlerse, dünyayı yalnızca kana bulamaya yaradıkları görülmüştür.
Binlerce yıldır süren yeryüzü kavgalarının fotoğrafları din vizörlerinden bakılarak çekildikçe, bu kan dinmek bilmeyecektir.
İsrail’in insanlık dışı savaşı tabii ki tasvip edilemez.
Ama iktidar partisinde aynı zamanda “Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı”olan birinin, problemi din çerçevesinde ele alarak yaptığı değerlendirmeler de tasvip edilemez.
Böyle şeyleri, farklı düşünen toplum kesimleri, STK’lar, hattâ yönetimde olmayıp marjinal fikirler taşıyan siyasal partiler dahi yapabilirler.
Ama Türkiye’yi yöneten bir iktidar yapamaz.
Onun sorumlulukları vardır.
Öyle “van minüt” çekmekle filan karnın doymadığı artık görülmüştür.
Bu devleti, uluslararası ilişkilerde esamisi okunmayan, ciddiye alınmayan bir noktaya getirmeye kimsenin hakkı yoktur.
“Toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çok” olan kitlelerin duygularını seçim meydanlarında hamasi nutuklarla apararak iktidar sürdürmenin ne kendilerine, ne Filistin, neMısır, ne de Suriye halklarına hayrı dokunur.
İlhan Koman’ın şu birkaç günde tahrip edilen “Akdeniz” heykeli, adeta içinde bulunduğumuz sosyopolitik iklimi cuk oturmuş gibi temsil etmiyor mu?
Akdeniz uygarlığının derlenip toparlanmış ve başarmış dünyalarına karıp karışmak için yelkenlerini batıya esen rüzgârlarla doldurmak dururken Doğu’ya çark etmeyi yeğleyen veİsrail’i tel’in edeyim derken de kırdıkları heykelin dalgaları simgeleyen metal çubuklarında boğulmayı seçen karakalabalıklar, Levant’ın yoksullara münhasır anakronik değerleriyle biraz daha Ortadoğululaşmaktadırlar.
Sadece siz olsanız neyse; bunu istemeyenler de bedel ödeyecek!
twitter@cinarnamik
Yorum Yap