Mısır’da darbe yapan, elinde kalır ‘koçan’

  • 5.07.2013 00:00

 Şark kaynıyor.

Çünkü demokrasiyi kendisine çok görüyor.

Çeşitli toplumsal gruplar hep meydanlarda. “Hak... hak...” diye bağrışıyorlar.

Hâlbuki kim iktidardaysa, diğerlerinin haklarını vermemeyi meziyet sayıyor.

İllâ onun dediği olacak. Herkes onun izin verdiği şekilde ve ölçülerde yaşayacak. Sosyal hayatı özgürlükler temelinde en geniş anlamıyla yorumlamak ve buna göre bir düzen kurmaktansa, kaosa dahi razılar.

N’oldu?

Alın işte, Mısır’da yeniden darbe oldu.

Bizim şu meşhur 35. Madde, kına gecesini bile yapamadan, Mısır’a gelin gitti.


Tahrir
’de şimdi bir sevinç... bir sevinç...

Hak ettikleri nizama tekrar avdet ettiler diyeyse o kabına sığmaz hevenkler, uğurlu olsun, öyle yaşasınlar o zaman.

İslâm dünyasının siyasal aktörleri, bu coğrafyaların “harç”ını dinsel ve etnik bazlı “betoniyer”lerde kardıkları sürece, buralarda demokrasi de “inşa” edilemeyecek.

Çünkü din ya da etnik temelli değerlerle biçimlenmiş bir toplum yapısını benimsemek, heves ettikleri ama ne olduğunu hiçbir zaman bilemedikleri demokrasiyi, kanser hücrelerine açık hâle getirmek demektir.


Erdoğan
 da, fokur fokur kaynayan BağdatlaraŞamlaraKahirelere selâm çakmayı sürdüredursun, bir taraftan.

Nabzın, LondraBerlinParis yerine, Ortadoğu’nun bu cadı kazanı dünyalarında atmasına heveslenenler, ülkeyi geriye dönük bir zaman yolculuğuna sürüklediklerini, bakalım başımıza neyin gelmesiyle görecekler!


Mısır
’da darbe, Tahrir Meydanı’ndakiler azıttılar diye değil, Mursi demokrasiyi esas almadı diye oldu.

Darbecilerin iştihasını kabartan, dünyanın her yerinde, daima antidemokratik koşullardır.

Hükümetlerin halkı dövdüğünü gören generaller, “bunu en iyi biz yaparız” diye düşünmeye başlarlar.

Bu yüzden darbeler olur.

Yoksa, 35. Madde’de olduğu gibi, kanunda yeri var diye değil.

Zaten hukuk nedir bilmeyenler, yasalara da sığınmazlar. Bu, sivillerin bir hüsnükuruntusudur.

Ama hiç kuşkunuz olmasın; “Mısır”da darbe yapanın, elinde “koçan” kalır.

Bu işlerin sonu gelmiştir. Artık yeryüzünde hiçbir toplum demokrasi olmadan yaşayamaz.

Bu gelişmelerin bize yansıyacak tarafı; zaten Gezi Olaylarından bu yana, “sandığın meşruiyetine el ve dil uzatma, seçim gününü bekle” şeklinde bir propaganda işletiliyordu; şimdi buna “yerine kimin geleceğini hesaplamadan iktidara karşı çıkma, bak sonra neler oluyor” imâsının da eklenecek olmasıdır.

Oysa, sandığa seçimden seçime gitmeyi demokrasi diye yutturmaya kalkışmak, sonuçta bir avuçlukAKP oligarşisine hizmete yarayan ahlaksız bir tekliftir.

Demokrasilerde, siyasetin “sözcükler”ini seçen, “cümle”sini kuran, toplumun sınır tanımadan kesintisiz olarak sürdürdüğü politik faaliyetleridir. Sandık ise, o cümlenin sonuna konan bir “nokta”dan ibarettir.

Seçim sandığı meşruiyetini, özgürce yürütülen o politik faaliyetlerden alır. Sadece sandıkla yetinmek, var olmayan, kurulmamış bir sofrada içi boş tabaktan doymaya benzer.

Siyasal eylemleri sakıncalı bularak, sadece seçimden seçime oy kullanmaya değer atfetmek, özgürlük hedeflerine tekerlekleri olmayan bir vasıtayla ulaşmayı önermektir.

Demokrasiler, çoğunluğun “evet”lerinden ziyade, azınlığın “hayır”larının denetimi altında kullanılabilen bir iktidar olanağı sunarlar.

O yüzden iktidarlar, hükümet etme meşruluklarını, o “hayır”ları hoş tuttukları nispette hak ve muhafaza edebilirler.

Bunu kavrayamayıp zorbalaşan bir iktidarın gitmesini istemek ise, yerine neyin konacağıyla bağlı olmayı gerektirmez. Zira her konjonktür, kendi dinamiğini üreterek yol alır.

İktidar, elbet de sandıkla gidecektir.

Ne ki sandıkla gittiği gün, muhaliflerce gitmesine çalışılan meşru faaliyetlerin ilk değil, sadece son günüdür. İlk gün, iktidara gelinen gündür. Onu istifaya zorlamak ve siyaseten zayıflatmak, karşı olanların baştan sona sürdürecekleri en tabii demokratik haklarıdır.

Ancak iktidara gelebilecek seviyede olunursa, muhalif hareketler yapılabilir. Aksi hâlde kaosa zemin hazırlanmış olur” demeye getirmek, demokrasiye saygısızlıktır.

Temel hak ve özgürlük taleplerini böylesi imâlarla frenlemek, iktidar yanlısı bir tutum olup, tarafsız izlenimi veren aydın ahlâkına da sığmaz.

Kaosu ve darbeleri veri alarak siyasal yön tayini yapmak, Şark’a özgü bir “yerindelik” hassasiyetidir. Demokrasinin kitabında bu tür argümanlara yer verilmemiştir.

Ve Gezi olaylarında ülkemizin, hükümet kanadı bakımından Arap Baharı’nın İslâmî dünyasına, direnen gençler bakımında da Prag Baharı’nın Batı dünyasına benzediği söylenebilir.

Bu ise, devletin her zamanki gibi halkın gerisinde kaldığına; Erdoğan’ın yüzünün Doğu’ya, gençlerin de Batı’ya dönük olup, iki yüz yıllık tarihsel yarıntının halâ aynı minvalde sürüp gittiğine bir karine gibidir.



cinarnamik@hotmail.com

twitter@cinarnamik

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums