Taraf’ta dolmuşa gelenler

  • 27.04.2013 00:00

 Allâme görünüp de, koca koca adamların, memleketin en temel sorununa bu denli acemice yaklaşacaklarını hiç ummazdım doğrusu.

Belki de beni irkilten, her şeyden önce bu sallapati tutumdur.

Bir sokak kavgası bile bu kadar hafife alınarak çözülmeye çalışılmamıştır.

Her şey iyi olacak!

Yahu, nasıl iyi olacak?

Fesatlık etme; iyi olacak diyorsak, iyi olacak!

Oysa Başbakan’ın, “silahlarını gömerler mi, ne yaparlar, orasını bilemem; yeter ki gitsinler” demesinden de seziyoruz ki, aslında üzerinde çalışılmış doğru dürüst bir plânın olmadığı da anlaşılıyor.

Eskiden toprak altından fışkıran Ergenekon cephanelikleri olurdu. Şimdi ise aynı şeyin devlet eliyle, ama bu defa PKK için yaratılmış olunacağının akıl dahi edilmediği görülüyor.

Ne ki, böyle sorular soramazsınız.

Sorarsanız, savaş yanlısı olmaktan kurtulamazsınız.

Üstelik bu tarz bir suçlamayı, bırakın hükümeti, kendi gazetenizin bir yazarı yapıyorsa, geldiğiniz noktanın vahametini bir düşünsenize.

Ben ömrüm boyunca hep soru sordum. Her şeyin üzerine öyle hemencecik balıklama atlamadım.

Beni muhalif kılan da, elimde kalem tutmaya götüren de, işte bu soru sormaktan bıkmayan huyum oldu.

N’apayım şimdi, vaz mı geçeyim?

Bir kere, ben hükümet görevlisi miyim, gazeteci miyim; önce bunda anlaşalım.

Her sorduğumun yanıtını kendim de bilmeyebilirim, ama her sorduğuma yanıt istemeye hakkım vardır.

Bunu kendim gibi düşünenler için olduğu kadar, benim gibi düşünmeyip o yüzden böylesi soruları aklına getirmeyenler için de yaptığımı düşünürüm.

Öteki türlü bana ne gerek var? Beni cebinden fersah fersah çıkaracak kimbilir kimler vardır.

Yazı yazarken nöbetçi Don Kişot gibiyimdir. Her türlü otoritenin eylemlerini ele alırken, yeryüzünde onunla baş edecek bir tek ben kalmışım gibi gelir bana. Beni yazar yapan bu kompleksimdir.

Gözcüyüm ben, nöbetçiyim. İşim budur benim.

İnsanlar sıcacık yataklarında mışıl mışıl uyurlarken üstü açılanların üstünü örterim. Ertesi sabah doktora gitmediler mi, bilirim ki benim yüzümdendir. İşe yaradığım duygusu kaplar içimi, hevenk hevenk sevinirim.

Savaş yüzü görmedimse de, 106’lık bir geri tepmesiz topun tahrip danesi nasıl patlar, 81’lik bir havan mermisi havada nasıl dağılır, genze dolan yanık barut kokusu neye benzer, iyi bilirim.

Kör giden patlamamış bir cephanenin endişesi, patlamışınkinden nasıl daha fazla tedirgin eder adamı, yaşamışlığım vardır.

Roketatarın dürbününü iyice açamayıp, neredeyse iki adım ötemde patlatan bir şaşkalozun atışıyla, az kalsın ölümlerden döndüğüm de olmuştur.

İşte o yüzden, “savaşa devam” olarak algılanan “dilimin altındaki” için...


“Ne hakla?”


“Otuz beşe bakla!”
...diye karşılık vermeyi daha anlamlı bulurum.

Yalapşap yöntemlerle barış isteme ciddiyetsizliğini, savaşa devam etmeyi en körükleyen bir olgu sayarım.

Barış yapmak bütün olasılıkların hesap edilip önlemlerin önceden öngörüleceği iğne oyası bir özeni gerektirir. Langur lungur yapılabilen, barış değil savaştır.

Hükümetin birkaç ay öncesine kadarki tam tersine tutumlarını birden bire yok farz ederek, sorgusuz sualsiz o rüzgâra nasıl kapılabilirim?

Üstelik sorgulamaya kalkanların dışlanması, beni daha da kışkırtmaz mı?

Eğer bir gazeteci olarak böyle davranmıyorsam, ya meselenin bilincinde değilimdir, yahut nezahat gözeterek söylersem, diğer ihtimâlleri artık siz bulup çıkarın.

Meselelere farklı bakan CHP ve MHP’ye vurarak barış mı olurmuş? PKK’ya gösterilen kadarlık bir özeni de mi hak etmiyorlar?

Doğrudur veya yanlıştır, ayrı konu; ama yenilmişlik duyguları giderek zımparalanan kimi Türkleri çileden çıkarmaya yarayan o üsluba bakılırsa, barışın samimiyetle istenmediği bir kere buradan belli değil mi?

Zaten Erdoğan da her geçen gün Türkiye’nin başbakanı değil de, giderek baş imamı gibi konuşuyor. Daha dünkü nutkunda, terörden kurtulmanın ancak Allah ve Peygamber sevgisi ile olabileceğini ilân etti, demokrasi ile değil.

Kaldı ki demokrasi dediğinde de, AB ölçütlerinde bir demokrasiyi kastetmediğini size daha nasıl anlatsın?

Bu gidişten hiç mi rahatsızlık duymuyorsunuz?

Çekilme denen şeyi de o kadar abartmayın.

Eğer kalecinin can havliyle uzaklaştırdığı top, sağlıklı tedbirlerin yokluğu yüzünden, birkaç saniye sonra tekrar kalesi önünde belirecekse, ne kıymeti harbiyesi olur ki yaptığı o uzun degajın?

Uzun lâfın kısası Gürbüz Özaltınlı, ben başından beri aynı çizgideyim.

Benim lastiğim yok ki patlasın.


Taraf
’ın sürücüsü gittiğinden beri, öksüz ve yayan yapıldak, bir başıma yürüyorum ben.

Ama siz, “otoriterliğinin birleştirici gücüne” hayran olduğunuz Erdoğan’ın “dolmuş”una bindiğinizin, bilmem ki ne derece farkındasınız acaba?


cinarnamik@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums