Siyasi İslam’ın kitleselleşmesi

  • 26.03.2011 00:00

Önemli gelişmeler var. Kürt özgürlük hareketi seçim öncesinde bir kıskaç içine alınmak isteniyor, kutladığımız Newroz bayramında katılımın düşük olacağını bekleyen çevrelerin beklentilerin tersine Kürt halkının milyonu aşkın şenlikli katılımı basında hak ettiği yeri bulmadı, çatışmalar öne çıkarıldı. TÜSİAD tam yerinde ve zamanında kamuoyunda yeni anayasa tartışması açtı. Türkiye Libya’da amacı çok net olmayan bir rol üstlenmeye girişti.

Taraf’ın yayımladığı WikiLeaks belgeleriyle ilgili “Türkiye’deki İslam” konulu son dokümanlar da önemliydi. Bir süredir yazmaya giriştiğim aynı konuyla ilgili bu belgelerde destekleyici veriler buldum. Diğer yandan yeni sorular da doğuruyordu. Yukarıdaki konulara değinmeyi sonraya bırakarak başlamış olduğum bu konuya devam edeceğim.

Siyasi tarihimizde 12 Mart 1971 ile 12 Eylül l980 arasındaki dönem üstünde henüz yeterince durulmuş olduğunu düşünmediğim bir "ara dönem"dir. Bu ara dönem “12 Eylül'ü neden önleyemedik” sorusunun yanıtlarının arka plânda durduğu, sol ve demokratlar açısında bir "gaflet" dönemidir. Ama konumla sınırlı olarak yalnızca İslamcı hareket üstünde duracağım.

1970'den 80 uzanan on yıl demokrasi açısından kayıp yıllardı bana göre. 12 Mart askeri muhtırası geri tepmiş, vesayetçi devleti güçlendirmeye yaramamış tersisine merkez sağ ve merkez sol çözülmüştü. Demokrasiyi ileriye taşıyacak çevredeki güçler sahnenin önüne çıkmışlardı. 12 Mart'tan ders çıkarmak ve var güçle demokrasiye sarılmak, demokrasi için birleşmek yerine solda devrim ve illegalite fetişleştirilirken, İslami harekette henüz radikal İslamcı tezler ağır basmakta, İslam devrimi düşü görülmekteydi. Oysa ülke bir iç savaş görüntüsü içinde, bir kardeş kavgası yaşıyor, her gün sayısız insan, bir askeri müdahale ortamı hazırlamak için yapılan artık iyi bildiğimiz kışkırtmalarla sivil terörün acıma acımasız çarkları içinde can veriyordu. Aydınlar faili meçhul cinayetlere kurban gidiyor ve geride kalanlar bu yolla pasifize edilmek isteniyordu.

O tarihler yani 1975-8o arasındaki yıllar benim İslami hareketle yolumun ikinci kez kesiştiği yıllardı. Bu kez artık TİP'de değil artık Türkiye Komünist Partisi-TKP (bugünkü değil eski tarihi TKP) üyesiydim. TKP İstanbul İlinin örgütlenmesi sorumluluğu taşıyordum. İstanbul'un bazı semt ve bölgelerin dolaylı, birçok bölgesinde ise doğrudan taban çalışması içindeydim. İşte bu nedenle ikinci kez yolum kesişmişti diyorum.

Semt ve mahalle çalışmalarında MHP, Ülkü Ocakları mensuplarıyla da karşılaşıyorduk, onlar daha çok gençlere dayalı paramiliter bir örgütlenme içindeydiler ve hemen her yerde çatışıyorduk. Ortak bir söylem tutturmak mümkün değildi. Oysa MSP merkezli İslamcı hareket ile artık pek az çatışıyorduk. Birçok fabrikada sendikal örgütlenmelerde ittifaklar kurabiliyorduk. Yani 60'lı yıllardaki hareket farklılaşmıştı. Çatışmalardan uzak durarak daha çok mahalle ve semtlerdeki örgütlenmelerini derinleştirmeye çalışıyorlar, ittifaklar arıyorlardı. Yani bir yandan düzene muhalefet içinde olan İslami her çevreyi kucaklamaya çalışırken, mahalle ve semtleri yalnızca örgütlendikleri alan olarak görmeyip kendi yaşam alanları (habitat) olarak görüyorlar ve İslami yaşam tarzını kuvveden fiile geçiriyorlardı. MSP tabandan aldıkları bu organik güçle siyaset alanında artık İslami muhalefetin sesi olarak yerleşmekteydi. Radyoda, televizyonda basında sesi duyulan bir siyaset halini almışlardı.

CHP'nin Kemalizm’ine, Demirel'in Batıcı laikliğine keskin eleştiriler gönderiyorlardı. Siyonizm taşladıkları en verimli daldı onlar için. Anti-komünizm de vazgeçilmez argümanları arasındaydı.

Düzen karşıtı çevrede, uzun yıllar derinde mevzilenmiş olan farklı tarikat ve mezhepler, cemaatler giderek siyasi hüviyet, siyasi kimlik kazanmaya, yer yüzüne çıkmaya başlamışlardı.

Tam bu noktada Necmettin Erbakan son derece önemli bir siyasi rol üstlendi. Düne kadar merkez sağın yedeğindeki İslam’ı, radikal İslam’dan da kopmadan birleşik bir hareket olarak kamusal alana taşıdı. Irkçı milliyetçilikle arasına mesafe koydu, milli İslam yani “Milli Görüş” adıyla ifadesini bulan yeni bir açılım getirdi. Milli ekonomi, milli devlet eksenine oturan bir projeydi bu. Hiç kuşkusuz içinde kaçınılmaz derin çelişkiler taşıyordu. Bu çelişkiler değişen dünya ve Türkiye koşulları altında 2000’li yıllara doğru olgunlaşacaktı. Bu konuyu o tarihlere geldiğimde ele alacağım.

Erbakancı MNP, MSP çizgisinin 1980 öncesinde ayırt edici özelliği, siyasi görüşlerinden çok, bu hareketin farklı İslami hareketleri bağımsız bir siyasi hareket olarak dikkate alınır örgütlü kitlesel bir güç durumuna yükseltmeyi başarmasında yatmaktadır.

Rahatlıkla diyebilirim ki, 12 Mart askeri müdahalesinden en fazla ders çıkaran hareket bütün iç çelişkilerine rağmen onlar oldu.

nabi.y@superonline.com
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums