Ufuk çizgimizi yitirdik (1)

  • 8.03.2012 00:00

Bir kıyıda oturup denizin biter gibi gözüktüğü ufku temaşaya daldığınızda içinizde bir özgürleşme hisseder misiniz bilmem, bende olur; enginleri hayal etmek daralmalarımı unutturur. Bilirim ki hiçbir zaman ufuk çizgisini yakalayamayacağım, ona her yaklaştığımda benden uzaklaşacak ama bu sınırlı-sınırsızlık hep orada olmayı sürdürecek ve hep beni çağıracak kendine. İçimdeki özgürleşme, enginlere açılma duygumu kışkırtıp duracak.


1900’lü yılların sonu ve 2000’li yılların hemen başlarındaki Türkiye’nin havasını zaman zaman hatırlıyor ve hatırlatma ihtiyacı duyuyorum, çünkü bana kaçırılan fırsatlar zamanı gibi görünüyor bu dönem.
 Oysa öte yandan aynı dönem müthiş gerilimlerin yaşandığı bir dönemdi, zirve ise bugün halen tartışılan 28 Şubat darbesiydi; ama buna rağmen geriye dönüp bakan herkes görebilir ki farklı motivasyonlara dayanıyor olsa da, birbirleriyle karşıt pozisyonlarda olsa da gelecek hayalleri vardı. Birileri geriye doğru birileri ileriye doğru değişimi şiddetle istiyorlardı. Statüko çatladı çatlayacak haldeydi ve çatladı da sonunda.

Türkiye’nin önünde duran, çözüm bekleyen ve çözüleceğine dair umut beslenen ana sorunlar çok belirgindi: a)Kürt meselemiz b) Yeni anayasa ve sivil demokrasi c)Kıbrıs sorunu d) AB’ye tam üyelik hedefi e) Dışa açık, liberal ekonominin altyapısının inşası. Bu temel konularda toplumda bir ayrışma yaşanıyor, canlı bir tartışma sürüyordu. 2002’de AK Parti’nin iktidar olmasıyla bu hedefler daha da güncelleşti ve daha da heyecanlı tartışmaların konusu oluverdi. Kuşkusuz bizzat AKP’nin varlığı, askerî vesayete karşı iktidarını koruyup koruyamayacağı da tartışmaların merkezindeydi. Bu yüksek gerilime karşın bu temel sorunlarda, elbette bir gecede değil ama kayda değer çözümleyici adımların atılabileceğine dair umutlar bugünle kıyas kabul etmez derecede güçlüydü. Ya da bana öyle geliyordu, ama sanmıyorum...

Bugün ise, ekonomi dışlanırsa diğer dört ana konuda kamuoyunda hâkim olan kanaat bunların çözülemeyeceği yönündedir. Buraya neden ve nasıl varıldığı sorusuna yanıt için derine inen analizlere ihtiyaç var. AK Parti’deki olumsuz değişimler bu yanıtlardan en önemlisini oluştursa bile bununla yetinmeyip daha da eşelemek gerekiyor. Genel açıklamalara varmazdan önce belki de bu dört ana sorunun her birine yeniden bakmak gerek. Ama bunu yaparken yalnızca AKP ya da iktidar odaklı değil muhalefet odaklı bir bakışı da aynı anda devreye sokmak doğru olur.

 


Kıbrıs’ta ne oluyor?

Yukarda sıraladığım dört temel soruna yeniden bakmaya çalışırken Kürt meselemizde gelinen noktayı, buraya gelişi en sona bırakacağım çünkü bu konu en fazla üzerinde durduğum konuların en başında geliyor. Üstelik Kürt meselemizin çözümsüzlüğe sürüklenmesinin tüm diğer meseleleri olumsuz etkileyen faktör olduğunu düşünmeme rağmen.

Kıbrıs sorununun geldiği noktadan başlamak bana daha doğru görünüyor. Zira Kıbrıs sorununda AKP hükümetinin izlediği politika kanım o ki diğer sorunlarda da duraklamanın nedenlerini çok daha iyi görmemizi sağlıyor. Esasen Kıbrıs sorunu her zaman TC devletinin “milli siyasetinin” en dolaysız yansıdığı alan olmuştur. Kestirmeden söylersem, Türkiye dünyaya açılıyor mu kapanıyor mu sorusunun yanıtını Kıbrıs’ta izlenen politikalara bakarak verebiliriz. Bugün de AB’ye katılım siyasetiyle Kıbrıs siyaseti at başı gidiyor ya da gitmiyor.


AB Başmüzakereci Egemen Bağış’ın geçenlerde Londra’da sarf ettiği bir söz Kuzey’iyle Güney’iyle Kıbrıs’ı karıştırdı ve tepki doğurdu ama Türkiye’de konunun üstünde pek durulmadı.
 Egemen Bağış tümüyle olumsuz konuşmamış ama Ada’nın bölünmesi ve iki ayrı devletin oluşması veya KKTC’nin Türkiye’ye bağlanmasının da mümkün olabileceğini söylemiş. Bu sözlerin ciddi bir niyeti yansıtmadığı kuşkusuzdur ama Kıbrıs’a nasıl bakıldığını da göstermeye yetiyor. Kıbrıs Türkiye’nin “milli meselesi” olarak görülüyor olmasa, Kıbrıslı Türkler ve Rumlar olarak Kıbrıs’ın asli sahiplerinin iradesini esas alan bir zihniyete sahip olunsa bu sözler akla bile gelmezdi.

Oysa AK Parti hükümeti ilk kez Rauf Denktaş’ın ve ulusalcıların temsil ettiği “çözümsüzlük çözümdür” politikasına “Kıbrıs Açılımı” politikasıyla karşı çıkmış, yeni bir politik hat tutturmuştu. Bu politikayı hem KKTC içinde hem Türkiye’de ulusalcılar ve Ergenekon çevresi tepkiyle karşılamıştı. Ne var ki, zaman içinde Kürt açılımı gibi Kıbrıs açılımı da durakladı.

Bugün gelinen noktada yine geleneksel devlet politikası devrede ve yeniden “çözümsüzlük çözümdür”e varıldı.

 Niye böyle oldu?

(Devam edeceğim.)


nabi.y@superonline.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums