- 13.10.2010 00:00
Afrika’nın el değmemiş ormanlarında yaşayan siyah derili kabilelere Hıristiyan dinini aşılamak üzere görev yapan biri yaşlı diğeri genç iki misyoner yeni bir köye yönelirler ve uzaktan meydanda bir haç ve çan kulesi olduğunu seçerler. Genç misyoner çok heyecanlanır, “bu köyde işimiz kolay olacak” der; yaşlı ise “acele etme, hele bir köyü görelim” diye konuşur. Köye varırlar, köyün siyah derili insanları onları coşkuyla karşılayıp kilise olarak kullandıkları kulübeye götürürler. Misyonerler kapıdan girer girmez şok geçirirler, zira karşılarında duran ikonda Hz. İsa siyah derilidir. Yaşlı misyoner genç misyonerin kulağına fısıldar “İşimiz kolay olacak mı demiştin?” Yine başörtüsü meselesi konuşuluyor, üç beş yıl önce söylenenler yine temcit pilâvı gibi tekrarlanarak bıktırıyor insanı. Bu konuda daha önce söylenmiş olanlar dışında yeni sözleriniz varsa onları söyleyin. Çözecekseniz çözün, çözemeyecekseniz çözüme hazır olduğunuz zamana kadar susun. Ya da karışmayın üniversiteler kendi içlerinde çözsün sorunu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu halkoylaması öncesinde “Türban sorununu biz çözeriz” demişti. Umut vermişti. Şimdi ise topu iktidara atmaya uğraşıyor,” Kırmızı çizgilerinizi açıklayın” diyor. Karşımıza yine o mahut kırmızı çizgiler çıkarılıyor. Yeni anayasa ciddi tartışılmaya girişildiğinde göreceğiz, etrafımız yine kırmızı çizgilerle çevrilecek. Sola dönülmez, sağa dönülmez, u dönüşü olmaz, park yapılmaz... Yasak hemşerim!.. Huylu huyundan vazgeçemiyor bir türlü. Ya söylediğinin arkasında dur ya da arkanda duranların sözlerini söyle, ortaya çıkıp çözeceğiz falan deme. Kılıçdaroğlu başına kasket geçirince kimileri Ecevit’in ruhu CHP’yi saracak diye düşünüp genç misyoner gibi pek heveslenmişlerdi. Oysa karşımızdaki ikonda gördüğümüz yine fötr şapka. Kılıçdaroğlu karşımıza yine kamuyu çıkarıyor, “Kamuda türban olmaz” diyor. CHP’nin Abant toplantısında doğrusu farklı bir şeyler çıkar diye her şeye rağmen bir beklentim vardı. Çünkü olmalıydı, çıkmalıydı. Abant geleneği öyleydi, orada fikir fırtınaları yaratılırdı. Bir halkoylaması geçirmiştik ve çıkan sonuç herkes için yeni uyarıcılar taşıyordu. Sonuç bildirgesinde “CHP’nin rotasından sapmayarak kararlılıkla yoluna devam edeceği” söyleniyor. Sapacağını zaten kimseler bekliyor değildi. Fakat bu ifade bile o rotanın kendileri için de pek de güven verici olmadığını yeterince açık ifade ediyor. Rota ile ilgili sorular olmasa böyle bir kararlılık ifadesine de gerek olmazdı. Yine de bir şey var, Kılıçdaroğlu “üniversitelerde türbana karşı değiliz” demiş. Yani yol açıcı değil ama izleyici olacaklar, karşı olmayacaklar. Bu da bir gelişme kuşkusuz. Fakat Türkiye’nin çözüm bekleyen sorunları daha fazlasını talep ediyor. Daha fazlası için CHP’nin köklü bir değişime girmesi zorunlu ama kanımca bu olanaksız. Fakat hiç değilse yapıcı bir muhalefet olarak ortaya çıkmalı. Baykal çizgisi ile bir fark olacaksa bu yalnızca bir söylem farkı olamaz. Aslında söylem farkı dahi önemli. Toplumu geren söylem ve politikalarla CHP hiçbir şey kazanmış olmadığını bu halkoylaması sonucunda görmüş olmalı. Kendi kazanmadığı gibi Türkiye’ye çok şey kaybettirdi. Zararın neresinden dönülürse kârdır. CHP şimdi dönülecek noktayı gerçekçi saptamalıdır. Nereden dönülmeli? Söyledim, CHP’den köklü değişim beklenilmemeli, CHP geleneği böyle bir dönüşüme müsait değildir. Fakat şunu yapabilirler; iç iktidar korkularından kurtulup kendi içlerinde farklı seslerin dışa vurmasına izin verebilirler. Kılıçdaroğlu bunu yapabilir ve kanımca yapabileceği tek şey de budur. Nitekim, Abant toplantısında bazı milletvekilleri farklı görüşler dile getirmişler. Devlet ve PKK arasında yapılan barış görüşmelerini olumlulamış, umut verici bulmuşlar. “AKP Kürt sorununu tek başına çözemez, CHP çözüme mutlaka öncülük etmeli ve artık tekçi, milliyetçi politikalardan ve söylemlerden vazgeçmeli” demişler. Bu tür ileri düşüncelerin CHP’de parti politikası haline gelebileceğini hiç sanmıyorum fakat parti politikası halini almış olmasa bile merkez korkusu olmadan dile getirilmesini yalnız CHP için değil Türkiye için önemli buluyorum. Dün ihanetle eş tutulan kimi görüşlerin bugün CHP içinden de dile getirilebilmesi ama dışa açık biçimde de dile gelmesi, içine girdiğimiz aşırı kutuplaşmayı yumuşatacaktır. Bizde gayet ucuza giden “hainlik” söylemini bitirecek yerini “farklılık” söylemine bırakacaktır. Partisini köklü bir değişime uğratması mümkün olmayan Kılıçdaroğlu bu farkı yaratabilir. Yaratabilirse kendine düşen misyonu da yerine getirmiş olur. Kısacası, dönülmesi gereken köşe, CHP’nin somut çözümler üstüne konuşmak kaydıyla hem kendi içinde hem dışında “hainler-vatanseverler” siyasetine son vermesidir. nabi.y@superonline.com
Yorum Yap