Hâlâ düşünce ve siyaset suçu...

  • 29.10.2011 00:00

 İnsana saygı, soyut bir şey değil, içi insana dair her şeyle doludur. Yaşam hakkı en önce gelir. Tüm dinler, “insanı öldürmeyeceksin” der. Yaşam üzerinde kimse mutlak tasarruf hakkına sahip değildir. Öldürmeyeceksin pasif bir değer ölçütüdür, yalnız öldürmemek değil bugün insanı yaşatmak gibi aktif bir sorumluluk da var. Deprem gibi doğal felaketlerdeki ihmalleri işte temelde bu nedenle eleştiriyoruz. Hatta aynı nedenle bunlara “ihmal” gözüyle bakmıyor, bu tür ihmalleri insana karşı işlenmiş bir suç olarak görüyoruz.

Çürük yapı inşa eden müteahhit sorumlu bulunup yargılanıyor, hapsediliyor da iktidar sahiplerinin, siyasilerin suçu yok mu? Olduğunu yazdık, tekrarına gerek yok. Var olmasına var da karşılığı, yaptırımı önemli.

Yaptırımı ise demokrasinin işlerliğine ve derinliğine bağlı. Başka deyişle insan hak ve özgürlüklerine saygıya.

Ne kadar demokrasi o kadar insan hakkı; Ne kadar insan hakkı o kadar demokrasi...

 


Peki, bizdeki ne kadar?

Bu ülkenin insanları olarak maalesef bir gram demokrasi için bir çuval keçiboynuzu yemek zorunda kalıyoruz. Aktif siyasi yaşamım boyunca yani 1960’lardan bugüne bu gerçeğimizin canlı tanıklarından biriyim. “Düşünce suçu” diye bir suçun olamayacağını anlatabilmek için yazdıklarımız çuvallar doldurur. İşte bunun için bir çuval keçiboynuzu diyorum.

Düşünce suçu diye bir suçun olamayacağını anlatan yazılar aslında dünyanın dönüyor olduğunu anlatmak kadar nafile bir çabaydı. Ama bizim ülkemizde buna zorunluyduk. Yeri geldikçe Türk Ceza Kanunu’nun düşüncelere zincir vuran kara ünlü 141, 142 ve 163. maddelerine karşı verilen mücadeleyi hatırlatmadan edemiyorum. Bu maddeler de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşınmıştı. Sonuçta bu maddeler kaldırıldı, cezaevleri boşaldı. Ama... Yerine bu kez de Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ve TCK 301 gibileri geldi. Bu maddelerin kalkmasıyla hiç mi bir şey değişmedi. Değişti elbet. Artık sosyalizm diyen, sınıf mücadelesi diyenler, vicdan ve din özgürlüğü talep edenler yargılanmıyor, Türkiye’de komünist partileri de kurulabiliyor. Ama...

Türkiye’nin insan hakları karnesi hâlâ zayıflarla dolu.

 


TMK ve 301 baş neden

İnsan hakları ihlallerine kaynaklık yapan yasal engeller yalnızca bunlar değil fakat günümüzde öne çıkanları bunlar. Taner Akçam hayırlı bir iş yaptıTaner, Ermeni soykırımı gerçeğinin aydınlığa çıkabilmesi ve tarihimizle yüzleşebilmek için çok önemli çabalar harcadı. Çabalarının karşılığını gördü ve ülkemizde resmî tarihe karşı yürüyenleri bekleyen “ödülle” o da taltif edildi. TCK 301’den hakkında suç duyurusunda bulunulunca o da AİHM’e başvurdu. AİHM ise 301. Madde’yi “ifade özgürlüğünü ihlal eder” mahiyette buldu. Böylece Türkiye insan hakları ihlalleri konusunda bir kırık daha almış oldu.

TCK 301’e demokrat kamuoyu “katil madde” diyor. AGOS Genel Yayın Müdürü Hrant Dink’i ölüme götüren süreç bu madde üzerinden yürüdü. 301’in hışmına uğrayanlar içinde pek çok ünlü yazar ve düşünür var. Nobel ödüllü Orhan Pamuk gibi, Elif Şafak, Perihan Mağden, Baskın Oran gibi. Gazeteci olarak Rasim Ozan Kütahyalı da var. Bunlar isimleri kamuoyunca bilenenler, bilinmeyen daha pek çok kişi var.

 


Terörle Mücadele Kanunu barışa da engel

Kürt sorunu konusunda yazanlar için olduğu kadar siyasi mücadele verenler için de TMK bugün tıpkı kaldırılan eski 141, 142 ve 163. maddeler gibi işliyor. Başka deyişle TMK yalnızca düşüncelere yasak koymakla kalmıyor, aynı zamanda demokratik siyasi mücadelenin önüne dikilen engel durumunda.

KCK operasyonları TMK’ya dayanılarak gerçekleştirildi. Basına yansıdığı kadarıyla İstanbul’da yeni bir KCK tutuklaması dalgası başlatılmış, pek çok insan gözaltına alınmış. “Korkarım PKK’ye karşı sınırötesi operasyonunu içerde yeni bir KCK tutuklaması izleyecek” diye yazmıştım. Öyle görünüyor ki bu dalga sürecek.

Siyasetin alanını daraltarak barışı nasıl getireceksiniz?

Bunun mümkün olmadığını anlatan çuvallar dolusu yazı yazdık. Demek ki, bir gram şeker için daha da yazmak zorundayız. Yazarız, işimiz bu, ama yazık günah değil mi? Bilgisayar, internet çağındayız. Kitabı, gazeteyi, dergiyi yani düşünceyi sansürlemenin ve siyaseti daraltmanın yangına elekle su taşımak demek olduğunun anlaşılabilmesi için allahaşkına yazmamız gerekli mi?


Zamana da, yazana da, ceza görenlere de, mahkemelere de, ölenlere de, bu ülkeye de yazık değil mi?


nabi.y@superonline.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums