Kültürel yakınlaşmalar

  • 17.10.2011 00:00

 Geçen yazımda ekonomi ile siyaset arasında yeni ilişki tarzından söz etmiştim. Eğer üretim modellerinde ciddi bir değişim gerçekleşmişse bu yeni durumun siyasette de farklı tarzlar yaratması beklenilendir ama siyasetin değişmesi daha yavaş oluyor.

“Devlet-tekel kapitalizmi modelinin çöküşü, kapitalizmin merkezinin doğuya kayması ve yeni teknolojilere bağlı olarak küçük ve orta üretimin ekonomik süreçlerdeki rolünün artması ve bağlı olarak gelişmekte olan ülkelerin etki alanlarının genişlemesi yeni durumdur” dedikten sonra bölgesel ekonomik entegrasyonların siyaset üstündeki olası etkilerine işaret ederek, “Devletleri aşan kombine ekonomik-siyasi ilişki tarzını ‘sivil’ olarak nitelemek yanlış olmayacaktır. Zira bu yeni ilişki tarzı giderek devletlerin güvenlik siyasetlerini ikincil bir mesele kertesine düşüreceği gibi sivil toplum ilişkilerinin kültürel düzeylerde de gelişimini hızlandıracaktır. Bu ise bölgesel düzeylerde ekonomik entegrasyonu izleyerek demokratik ve barışçı bir ortamın doğuşuna hizmet edebilir.Bölgesel ekonomik ve siyasi entegrasyonlar hiç kuşkusuz küresel dünyada devletler ve uluslar ötesi yeni ve demokratik ilişkilerin, kurumların doğuşunu beraberinde getirecektir” demiştim.

Bu noktada altı çizilmesi gereken bir başka şey daha var. Komşu ülkeler arasında ve bölgesel ölçeklerde kültürel alışverişin, meta ve para alışverişlerinin yanı sıra yine eş zamanlı olarak gerçekleşmesinin önemine dikkat çekmek istiyorum. Enformasyon devriminden söz edildiği günümüzde yeni bir siyaset arayışında kültürel etkileşimin rolünü başlı başına ele alıp üstünde düşünmek gerekecek.

İnsanlar yalnız ekonomik ihtiyaçları nedeniyle yan yana gelmiyorlar, kültürel beslenme de en az karnını doyurmak kadar doğal bir ihtiyaç. Kültür varlıkları uygarlıkların gelişiminin şaşmaz ölçütleridir. Daha taş devrinin insanı taşlardan, maden devrinin insanı değerli madenlerden kültürel yaşamlarında ihtiyaç duydukları estetiği de birlikte yaratmışlardı. Zevkle işlenmiş bakır kaplarda yemek yediler. Bugünün insanının dahi zevklerini okşayabilen şaşılası güzellikte takılar yaratmışlardı. İnsanların kültürel beslenme ihtiyacı hiç kuşkusuz bugün dünle kıyaslanmayacak ölçüde arttı. Yalnızca ihtiyaçlar artmadı, aynı zamanda bu ihtiyaçları karşılama imkânları da çoğaldı. Günümüzde internet kültürel alışveriş imkânlarının devasa artışının en çarpıcı örneği.

Ekonomide küçük ölçekli üretimin artmasına paralel olarak tüketim kültüründe de niteliksel bir değişim yaşanmakta. Artık kitlesel tüketim kültürü yerini bireyselleşmiş bir tüketim kültürüne bırakıyor.

Öte yandan toplumlar, topluluklar arasında birbirini yakından tanıma ihtiyacı da canlanıyor. Ulus-devletler kendilerini var edebilmek için sınırın öte yakasını düşman toprakları olarak tarif etmek zorundaydılar. Komşu düşmanlığı üstüne kurulu bu milliyetçi tarifler temelinde tarih kitapları yazıldı, marşlar bestelendi, barbarlar edebiyatı türetildi.


Ortak yaşam kültürü

Çok gerilerde kalmış bir yazımda ulus-devlet modeli içinde gerçek bir Ege tarihi yazılabilir mi diye sormuş, bunun mümkün olamayacağını söylemiştim. Zira resmî Türk tarihi ve resmî Yunan tarihi ötekini düşman toprakları olarak tarif eden bir anlatımla Ege tarihi yazdılar. Oysa sınırlar çekilmezden önce bu topraklarda Türkler ve Rumlar birlikte ortak bir yaşama sahiptiler. Demek ki gerçek Ege tarihi ancak bu ortak yaşam bakışı üstüne oturabilir.

Bu örnekten de açıkça anlaşılabileceği gibi ekonomik yakınlaşmalar, bölgesel ekonomik entegrasyonlar aynı zamanda kültürel yakınlaşmalar sağlandığı ölçüde yeni demokratik, hümanist bir siyaset kültürünün yaratılmasına hizmet edebilir.

Öyleyse devletlerin resmî sınırlarıyla çizilmiş siyasi coğrafyaların sınırlarını aşan tarzda düşünmeksizin yeni siyasetler yaratılamaz. Siyasi coğrafya yerini kültürel coğrafyaya bırakmalı. Örneğin Anadolu kültürü dediğimde işaret ettiğim şey bugünkü Türk devletinin sınırları içindeki toprakların değil, sayısız uygarlıkların konup göçtüğü, sayısız kültürlerin harmanlandığı yer olan Anadolu toprağının kültürüdür.

Ermeni, Rum, Kürt, Arap, Laz, Çerkes, Süryani, Keldani gibi sayısız kültürlerin birbiriyle etkileşimi içinde yaratılmış olan kültürel çoğulculuğun izleri bugünün yaşayan insanlarının da hafızalarındadır. Mutfağının tadında, müziğinin tınındadır. Bu ortak kültürü yeniden canlandırmak ve bu temelde kültürel alışverişleri çoğaltmak son derecede önemli.

Bölgesel düzeyde kültürel alışverişleri arttırmak ortak duygulanımları da arttırmak demek olacak. Komşu ya da bölgesel topluluklar arası düşmanlık duygularının yerini insani duyguların alması ülkelerin iç ve dış siyasetlerini de hümanist bir temele oturtacaktır.

Buna hiç kuşku yok.


nabi.y@superonline.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums