Yıkmak ve kurmak üstüne

  • 10.09.2011 00:00

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Küresel Politika Forumu’nda konuşmuş ve çok kültürlülükle bağlı olarak dünya barışı için yeni bir dile ihtiyaç olduğunu söylemiş haklı olarak. Barış siyasetle kurulacaksa siyasetin yeni bir dile ihtiyacı olduğu açık. Son zamanlarda bu ihtiyacı dile getirenlerin sayısı artıyor. Bir ihtiyaç yaşamın dayattığı gerçek bir ihtiyaç olmaya başladığında aranan dil de doğacaktır. Dilde zorlama, Türkçe örneğinde olduğu gibi kültür alanında tuzlanmaya, çölleşmeye yol açıyor. Siyasetin ihtiyaç duyduğu yeni dil de yapay olarak yaratılmayacak.

Dil ile düşünce arasında son derece karmaşık bir bağıntı olduğu biliniyor. Tartışmasız gerçek dilin insanın düşünme yetisi üzerinde pasif değil aktif bir rolü olduğudur. Düşüncelerin değişiminde dil kurucu bir role sahip. Dolayısıyla yeni dil zorlama yollu kazanılmayacak ama dilin değişmesi için bilinçli çabalar da gerekli.

Dil deyince akla yalnızca sözcükler gelmemeli. Yeni dil için oturup yeni sözcükler türetecek ya da yeni bir lügatçe yaratacak değiliz. Yeni bir siyaset diline olan ihtiyaç dilin yetersizliğinden doğmuyor, yetersiz olan veya artık yetersiz kalan şey değişen dünyanın ihtiyaçlarına zihniyet dünyamızın uyum gösterememesi, değişimin gerisinde kalmasıdır.

İçine doğduğumuz ve “Modernizm” diye tarif edilen zaman eğer doğa ve insan üstünde hâkimiyet kurma temel düşüncesine dayanıyorsa bu zamanın insanlarının açık veya örtük olarak güç tapıncının etkisi altında kalması kaçınılmazdır. Paranın, teknolojinin, silahın, siyasal iktidarın, cinsel iktidarın ve hatta aklın, bilgi ve bilimin gücüne tapma...

Bütün bunların gerisinde mutlak gerçek diye bir şeyin varolduğu ve bu gerçeğe sahip olabilmek için insanın zamana hükmedebileceği varsayımı yatar. Bu temel varsayım (paradigma) değiştirilemediği durumda isterse zamanın en ileri teknolojilerine sahip olalım, bunları hayatımızın her alanında kullanalım, yepyeni bir dil yaratalım bu yolla yeni zamanın ihtiyaçlarına yanıt vermiş olamayız.

Eğer yaşadığımız şu anki dünyadan şikâyetimiz olmasaydı, her şeyin kendiliğinden iyiye gideceğine inanmış olsaydık kafa yormaya hiç gerek olmazdı. Ye, iç, yat! Öyle olmadığı ortada... Gözünü evrenin sırlarını çözmeye dikmiş insanoğlunun kendi evinde savaş, terör, açlık, sömürü, eşitsizlik, adaletsizlik hüküm sürüyor. Tıpkı Ortadoğu’ya nizam vermeye kalkan Türkiye’nin bugün içeride kendisinin barışçı, demokratik yeni bir nizama ihtiyacı olması gibi. Kısacası bir başka dünyaya ihtiyacımız var.

 


Yıkarak kurmak mı?

Eski dünyanın temel varsayımı, yeni bir dünyanın kurulmasının ancak güç kullanmaya dayalı bir yıkmayla gerçekleşebileceği ise sanattan siyasete dek hayatımızın her alanına sinen zihniyet yıkım zihniyeti olacaktır. İster siz yıkın isterse taşeronlar kullanın fark etmez. İstediğiniz kadar dilimiz “toplum mühendisliği yanlıştır” desin mühendislikten kaçamayız. Yıkarak kurmak açık veya örtük şiddeti içerir. İster halkın şiddeti olsun isterse bir grubun. Eğer kuruculuk için bir başka alternatif ortaya çıkaramıyorsak o durumda şiddeti lanetlemek de tek başına sonuç vermez. Vermiyor da. Diliniz şiddeti üreten bir araca dönüşür, istediğiniz kadar barış deyin.

Demem o ki, eski dünyanın güce ve güç kullanarak yıkmaya dayalı temel varsayımlarından kurtulmadıkça kullanacağınız dil yeni de olsa eskiye hizmet eder. Bu eski zihniyet yıkılması gereken bir düşman yaratmak zorundadır kendine. O zaman ya AK Parti iktidarının şahsında yıkılması gereken “faşizm” görürsünüz ya da PKK şahsında “bölücü terör örgütü”. Ya da dünyada “emperyalizm” canavarı veya “Siyonizm” belası.

Burada dil ile düşünce (zihniyet) arasındaki karşılıklı bağıntı ortaya çıkıyor. Eğer karşınızdaki engeli yıkılması gereken değil de değiştirilmesi gereken bir şey olarak görürseniz o zaman ancak yıkılması gereken bir duvar için kullandığınız sözcükleri, tanımları, sıfatları kullanmazsınız. AK Parti iktidarını “faşist” diyerek değiştiremezsiniz, gerçekten öyle düşünüyorsanız bu iktidarı değişime zorlamak değil güç kullanarak yıkmanız gerek. PKK için “bölücü terör örgütüdür” diyorsanız da durum aynıdır. Hem bu tanımı kullanıp hem de PKK silahı bırakıp siyaset yapsın demek saçma olur.

Demek ki siyasette yeni bir dil arayışıyla birlikte ve belki de ondan da önce siyasetin gerçek diline ihtiyacımız var. Bu dil ise siyaset yapar gibi yaparak değil, gerçekten siyaset yaparak kurulabilir.


nabi.y@superonline.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • veysel saka
    veysel saka
    4.03.2013 23:50

    Hilal hanım çok güzel anlatmışsın kalemine yüreğine sağlık.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums