Herkes kaybedecek

  • 16.07.2011 00:00

Korkarım ki, en başta Kürtler...

Kürtlerin kendileri de, Kürtlerin dostları da her şeyden önce içine girilen vahim döngünün farkında olarak tutum almalı. Üzüntü beyanları yetmez, şiddet karşısında artık siyasi bir tavır almak zorunludur.

13 şehit yüreklere de, siyasete de, barışa da, insanlığa da saplanan 13 bıçak oldu. Bu bıçak darbesinin barış konuşulurken gelmiş olması yaranın acısını katlıyor. Bir yandan ölen gençlerimize canınız yanıyor, diğer yandan da barışa.


Yeter artık diyor insan, yeter!

Tam iyi bir şeyler olacak derken provokasyon yuvaları harekete geçiyor. Makus talihimize bir kez daha yenik düşüyoruz.

Karşımızdaki durumun basit bir saldırı olayı olmadığı açık. Doğuracağı sonuçlar itibariyle Kürt sorununun barışçı çözümünden, demokrasimizin geleceğine kadar uzanan bir dizi olumsuzluklara yol açacak karanlık bir saldırı bu.


Şimdi olağan tepkilerin ötesinde milliyetçi/ulusalcı militarist ruhu yeniden canlandıracak çıkışların olacağını tahmin etmek de zor olmasa gerek.

Üzülüyor insan. Kürt hareketi, tarihinde hiç olmadığı kadar geleceği konusunda söz sahibi olabileceği çok olumlu ve o ölçüde de değerli bir konjonktür yakalamıştı. Artık şiddetin belirlediği siyaset-dışı çizgiden sıyrılıp olgun bir siyasi çizgi ortaya koymak mümkündü. Yalnız Kürt değil Türk kamuoyunu da kazanmak bana göre hayal değildi. Dahası BDP, muhalefet partisi misyonunu da yüklenebilirdi. Biraz geniş bakılabilse bu mümkün olabilirdi. Fakat BDP bölgedeki kitle desteğine aşırı güvenerek hareket etti. Kendi eliyle kendini daralttı. Güvenmek elbette yanlış değildi ama burada yarattığı potansiyel yalnız bölge sınırları içine hapsolursa yıkıcı bir enerjiye dönüşebileceği hesap edilip acilen Türkiye geneline açılmak gerekirdi. Son seçimlerde bu gereklilik bir ölçüde fark edilip, bir açılım yapıldıysa da ürkek bir açılım oldu bu. Buna rağmen seçimlerin sonucu olumlu oldu ve 36 milletvekili kazanıldı.

Ne var ki Meclis’e girmeme kararıyla kanımca tarihsel bir yanlışa imza atıldı.

BDP Meclis dışına çıkarak kendini yeniden bölge sınırlarına çekti, bir bakıma hapsetti. Böylece inisiyatif hükümete, devlete geçmiş oldu. Bırakıldı. BDP’nin Meclis’e dönmesi iktidarın kapı açmasına bağlı hale geldi. Bu kapılar açılmadığı takdirde ne olacaktı? Bu sorunun akılcı bir yanıtı yoktu. Bir yanıt vardı elbette; Demokratik Özerkliğin tek taraflı ilânı.

13 askerin şehit olduğu saldırı ile DTK’nın tek taraflı özerklik açıklamasının aynı güne gelmesi şu anda herkesin kafasındaki en büyük soru. Bu bir rastlantı mıydı? Yanıtını henüz bilmemekteyiz.

Rastlantı veya değil, sonuç değişmiyor.

Durum, birbirinden bağımsız iki olay olarak tek tek de ele alınsa ortaya çıkan sonuçları açısından vahimdir. Demokratik özerklik kararı daha ilk açıklandığında özerklik hedefinin önemli olduğunu ama tek taraflı da ilan edilebileceği açıklamasının yanlış olduğunu yazmıştım. Yine öyle düşünüyorum. Hele saldırıyla birlikte gelen tek taraflı özerklik ilanı Kürt özgürlük hareketinin tüm kazanımlarını riske atan vahim bir adımdır kanımca.

Bu son gelişmeler devleti/iktidarı Kürt sorununun çözümünü yeniden gözden geçirmeye itecek ve bu gözden geçirme korkarım ki hiç de hayırlı sonuçlar doğurmayacaktır. Bölgede ve Türkiye genelinde güvenlik güçlerinin ve militarizmin rolünü arttıracaktır.


Her şeye rağmen

Bu son şiddet olayı ve tek yanlı özerkliğin ilanı ile karşımıza çıkan olumsuz gelişmenin derinleşmemesi, barışçı çözümlerin, demokratik reformların önünü tıkamaması ve Kürt özgürlük hareketinin kazanımlarının korunabilmesi için yapılacak şeyler vardır.


Tarihsel liderlik kavrayışına tam da şimdi ihtiyaç vardır.


İktidar “intikamcı” ruh haline kendini kaptırmamalıdır.
Şiddete teslim olmamak en önce intikamcı ajitasyonlara teslim olmamakla mümkün olabilir. Şiddet heveslilerinin ve demokratik dönüşümleri kesmek ve hatta AK Parti iktidarından ne bahasına olursa olsun kurtulmak isteyenlerin oyunu bozulmalı, bunun için Başbakan ve hükümet yeni programlarındaki hedeflere bağlı kalacaklarını açıklamalıdır.


En büyük sorumluluk ise BDP’ye düşüyor. Üzüntü açıklamaları yetmez. Barış sürecinin tersine çevrilmesine izin vermek istemiyorlarsa atılacak en etkili adım hemen Meclis’e dönmek olmalıdır.


Hepimize düşen ise yangına körükle gitmemektir.


nabi.y@superonline.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums