Hamamın namusu ve demokrasi

  • 9.07.2011 00:00

Futbolda temiz eller operasyonu bomba etkisi yapadursun, siyasetimiz boykotla iştigal ediyor. CHP ile BDP’nin boykot kararı farklı motivasyonlara dayanıyor olsa da kamuoyunda iki tutum birbirinden farklı görülmüyor. Kürt siyasetçiler umarım bu durumun farkındadırlar. Aysel Tuğluk’un Taraf’ta çıkan açıklamaları, özellikle TBMM’ye yaptığı olumlu vurgular ümit verici oldu.

Meclis’i boykot tavrının demokrasi bağlamında irdelenmesi esas olarak CHP cenahı açısından beni ilgilendiriyor. Seçimlerde halka nefes aldıracakları vaadinde bulunan bir parti, kendi eliyle düştüğü kuyudan çıkmak ve nefes alabilmek için yollar arıyor. İbretlik bir durum bu. CHP yönetiminin bu denli öngörüsüz olabilmesi insanı şaşırtıyor fakat ibret dersi esas olarak siyasi kültürümüz ve demokrasi açısından çıkarılmalı.

Örneğin 7 temmuz perşembe günküMilliyet gazetesinde Nuray Mert “Türkiye’de yaşayan hepimizin geleceği, ‘haysiyetli’ bir çıkış yolunun bulunmasına bağlı. Şimdi, iktidar partisinin anlaması gereken, bu yönde en büyük sorumluluğun iktidara düştüğü gerçeğidir. Büyük bir çoğunlukla iktidara gelmiş bir hükümetin, karşısındaki muhalefeti haysiyetli bir çıkış yoluna yönlendirme gücü ve sorumluluğu vardır” demiş. Doğrusu bu yaklaşım tarzına çok şaşırdım.


Ne demek “haysiyetli çıkış yolu”?

CHP’nin boykot kararı haysiyetsiz bir durum nedeniyle mi alındı ki bu açmazdan CHP’nin kurtulabilmesi için haysiyetli yollar bulmak icap ediyor? Siyaset yapmada “haysiyetli “ olup olmamak bir kriter olabilir. Ama demokrasi böylesi bir ahlaki kritere oturmaz, demokrasi normatif değerler üzerine oturur. Yani davranışların demokratik olup olmadığını ölçebileceğiniz, haysiyet gibi belirsiz değil, belirtik ilkelere sahip olmak zorundadır demokrasi. Değilse neden Kopenhag kriterlerinden, evrensel insan hak ve özgürlüklerinden söz edip duruyoruz?

Hamamın namusunu kurtarmak hamama girenlerin işidir. Bizim işimiz ise demokrasimizin normatif değerler üstüne oturabilmesi için normsuzluğun eleştirisi olmalı. Boykot kararının kendisi de, şimdi bu yanlıştan çıkış arayışları da tümüyle ilkesiz ve normsuzdur. CHP’li milletvekillerinin Meclis’te yemin ederek yerlerini almaları için elbette her şey yapılmalıdır ama daha önemli olanı Meclis’e gelenlerin Meclisin üstünlüğü ilkesine sadık kalabilmeleridir.


Briç kulübünde pişti oynanmaz.

Genel olarak demokrasiden veya ilkelerinden değil demokratik bir sistemden söz ediyoruz, bu nedenle ilkeden çok norm kavramını kullanıyorum. Söz ettiğimiz sistem parlamentarizmdir. Boykot olayı bizde parlamenter demokrasinin, parlamentarizmin ne kadar içselleştirilmiş olduğu veya olmadığını gösteren şaheser bir örnek oldu.


Rousseau’dan Marx’a dek parlamentarizme, onun biçimselliğine yöneltilen eleştirileri biliyoruz. Değinmeye gerek yok ama, parlamenter ya da temsili demokrasiye en köklü eleştirileri yapan Marx’ın “genel oy “ ve “ulusal delegasyona” verdiği önem özellikle sol tarafından hatırlanmalıdır.
Zira daha önce değindim bu konuda geçmişte solun ciddi günahları vardır. Parlamenter demokrasi, demokrasinin gelişeceği son durak elbette değildir. Bu nedenle bugün klasik demokratik yöntemler dışında katılımcı demokratik yöntemlerden söz ediyoruz. Marx’ın sözünü ettiği katılımcı demokrasiye götürecek doğrudan demokrasi biçimlerini, halkın seçtiği vekili geri çağırma hakkını, emredici vekâlet yöntemini, yerel halk meclislerinin önemini elbette tartışmalıyız.


Ama,

Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, parlamentoları dışlayan, “parlamento dışı muhalefeti” yücelten, ululayan otoriter-totaliter, elitist yönetimler ya da teritoryal temsil yerine mesleki temsili koyan korparatist, teknokratik yönetim biçimlerini gördükten sonra bugün demokrasi kültüründe halkın seçtiği parlamentoları koşulsuz korumak gerektiği bilinci yerleşti. Bu anlamda parlamentarizm demokrasinin yeter şartı elbette değil ama vazgeçilemez temeli sayılıyor. Zira demokratik meşruiyetin kaynağı, sınırlı da olsa halkın iradesini yansıtan yasamanın üstünlüğü ilkesidir.


Hele Türkiye için konuşuyorsak halkın iradesine, genel oya sadakat, seçilenlerden oluşan Meclis’in üstünlüğü ilkesinin korunması, her on yılda bir darbe geleneği olan bir ülkede demokrasimizin amentüsü olmak zorunda.

Kuruluşundan buyana CHP’ye baktığımızda bir “devlet partisi”olan CHP’nin normatif bir demokrasi anlayışına sahip olmadığını çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Geçmişe gitmeye gerek bile yok yakın zaman örnekleri canlıdır. 367 olayında, Cumhurbaşkanı seçiminde Meclis iradesi üstünde askerî ve yüksek bürokrasinin vesayetine destek çıkan, davet çıkaran, Meclis’te kendi meşruiyetini hiçe sayan CHP idi. Halkın seçtiği Meclis’e karşı darbe şüphesiyle yargılananları bu seçimde aday göstermekte tereddüt etmeyen, Ergenekon’un avukatlığına soyunan bir anlayışın parlamenter demokrasi normlarını içselleştirdiği söylenemez.

Milletvekili olma yeterliliğine sahip olduğu kabul edilip, adaylıkları YSK tarafından itiraz görmeyen kişilerin Meclis’e gelemeyişlerini hukuk açısından eleştirmek başka şey, ki ben de eleştiriyorum, darbe kuşkusuyla yargılananları aday göstermek, sonrasında da Meclis’e gelemiyorlar diye boykota gitmek başka şey. Hukuk ayıbının çözüm yeri Meclis’ti oysa.

Bunları ayıramamak sapla samanı karıştırmaktır.


Önemli olan hamamın namusunu kurtarmak değil, normatif demokrasiye sahip çıkmaktır.


nabi.y@superonline.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums