Seçim ittifakı ve tarihsel ittifak

  • 4.06.2011 00:00

Başbakan Erdoğan Diyarbakır’da Kürt sorununun çözümü için yeni bir şey söylemediği gibi umut verici de konuşmadı, hatta BDP’ye “faşist” diyecek kadar ipi gerdi. Çok yanlıştı bu söz. Biz güncel siyasetin daralan ufkunun dışına çıkalım biraz.

Geçen yazımda İtalya’da Zeytin Dalı Hareketi’ne işaret etmiştim. Zeytin Dalı Hareketi dar anlamıyla geniş tabanlı bir seçim ittifakı hareketidir. İtalya dışında İspanya ve Bulgaristan’da da uygulanmıştı. 1990’lı yıllarda yani Soğuk Savaş sonrasında değişen dünya nedeniyle eski tür siyasetlerin etkisiz kalması sağda ve solda siyasetleri yeni arayışlara yöneltmişti. Halkın çoğulculaşan taleplerine geleneksel partiler yanıt getiremez olunca koalisyon partileri anlayışı gelişmiş ve geniş seçim ittifakları denenmişti. Bizde de rahmetli İsmail Cem solda YTP, DSP, SHP arasında Zeytin Dalı modelini önermişti. Abdullah Öcalan da bu model içinde 2010’da demokrat ve sol bir ittifak önerisinde bulunmuştu. “Çatı Partisi” adıyla solda başarısız bir ittifak denemesi de yapılmıştı.

Seçim ittifakları veya bu tarz geçici ittifaklar her zaman yapılabilir, bu ayrı mesele, ama Zeytin Dalı modeli örneklenince iş değişiyor. Bizde bu modelin yanlış anlaşıldığını görüyorum. Her şeyden önce Zeytin Dalı modeli yalnızca bir seçim ittifakı değildi. Radikal değişim stratejisiydi ve bu strateji İtalya’da kökleri 20. yüzyılın başlarına kadar giden çok etkili bir fikir hareketine, Marksist teorisyen Gramsci’nin hegemonya tezine dayanır. Meselenin merkezinde devlet yer alır. Despotik olmayan, demokrasinin az çok geliştiği bir devlet sivil toplumu din, eğitim, medya, anayasal kurumlar vs. yoluyla yarattığı egemen kültür ve ideoloji yoluyla kendine bağlar. Böylece çok güçlü bir yabancılaşma doğurur. Bu yabancılaşma etkisiyle sivil toplum devletin çıkarıyla kendi çıkarları arasındaki çelişkiyi göremez olur. Halk sanki kendi rızasıyla devlete tabi olmuş görünür. Bu tersine duran yapı kırılmadan bu tür ülkelerde ne tepeden Jakoben devrimler mümkündür ne de tepeden devrimlerle sorunlar çözülebilir. Radikal demokratik bir müdahale gerekir.

Bu analizden çıkan sonuç, birbirine yabancılaşmış sivil toplum güçlerinin siyasal toplum olarak devlet karşısında birleşmeleridir. Bu birleşme, ittifak bir seçim ittifakı değildir. Tarihsel uzlaşmadır. Seçim ittifakları ancak bu tarihsel yakınlaşma üstüne gelirse anlam kazanır. Bu model İtalya’da 20. yüzyılın başındaki konjonktürde, yabancılaşarak birbirine karşı ters akıntı içinde olan iki büyük sosyal gücün ve onların etrafında diğer demokrasi güçlerinin yakınlaşması (eklemlenmesi) anlamına geliyordu. Hıristiyan Demokratlarla, halkın içinde çok güçlü toplumsal bağları olan Komünistlerin tarihsel blok oluşturmaları teziydi bu.

Bu strateji kâğıt üzerinde kalmadı. 1970’lerde denendi, önemli bir mesafe de kat edildi ama bu modele yatkın olan Başbakan Aldo Moro’nun 1978’de Kızıl Tugaylar tarafından kaçırılıp öldürülmesiyle bu gelişme akamete uğradı. Fakat yakınlaşma yok olmadı, 1990’larda yeniden gündeme geldi ve 2007 yılında meyvesini verdi. Zeytin Dalı hareketi kendi içinde çelişkileri, çatışmaları olsa da geniş bir koalisyon olabildi. Demokrat Parti adı altında parti olmayan parti halini aldı. Bu parti içinde kendini yenilemiş Hıristiyan Demokratlar, yenilikçi komünistler, değişik çizgide sosyalistler, sosyal demokratlar, liberaller, yeşiller, merkezci demokratlar, otonomi isteyen bölgesel partiler yer aldı.

Çok kaba çizgileriyle bu hatırlatmayı yaptıktan sonra bize gelelim. Hiç kuşkusuz İtalya modeli hiçbir ülkede aynıyla tekrarlanamaz ama esinlendirici olabilir. Meselenin esası olan demokratik, sol bir karşı hegemonya yaratma stratejisi bana göre bizde fazlasıyla geçerlidir. Kemalist askerî vesayet devletinin kurduğu ideolojik, kültürel hegemonyanın ne denli güçlü olduğunu görebilmek için artık pek çok somut veriye sahibiz. Dolayısıyla halkın içinde temsil gücü olmayan veya yok denecek kadar sınırlı olan ve kendisini yenileyememiş marjinal kalmış sol partilerle “çatı partisi” türünden oluşumlara gitmenin Zeytin Dalı modeliyle hiçbir alakası olmadığını görebiliriz. Buna rağmen böylesi ittifaklar yapılamaz değil elbette, ama ülkemizin derin sorunlarını çözmede etkili rol oynayacak demokratik, sol muhalefeti ortaya çıkaracak yol bu değildir. Bu yolu tartışmak seçim sonrasının ateşli konusu olacak.

Bu görüşüme rağmen 12 Haziran seçimlerinde bağımsız adayları Meclis’e taşıyabilmek için oluşturulan Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nu destekliyorum. Nedenim ise çok basit, çünkü Kürt özgürlük hareketinin Meclis’te temsil edilmesini demokrasimizin geleceği açısından hayati derecede önemli buluyorum.


nabi.y@superonline.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums